Bölüm 11

280 64 1
                                    

Gün boyu koşusturup durduk. Yetimhane sonrası spor salonuna gittik. Ben minik ogrencilerime kaldıkları yerden çalışmalarini devam ettirdim. Nur ise bazen kafeterya'da bazen benim yanımda gezinip durdu. Bir şeylerle meşgul olmaya calisıyordu. Saat boylece ilerledi ve gun bitti. Nur ile birlikte eve döndük. Karnimiz acikmisti. Normalde olsa yemekhaneye iner bir seyler atistirirdim. Simdi kim yemek yapacak diye dusunuyordum ki Nur dolaptan yemekler cikarip isitmaya basladi.
"-Nasıl? sen eve gelip yemek mi yaptın Nur"
Nur, kahkahalara bogulmustu.  Bunda komik olan ne vardı anlayamadım.
"-Zehra hep seninle beraberdim  ne ara gelip yemek yapacagim  alemsin"
"- O zaman bu buzdolaplari  koyduğu malzemeyi yemek olarak geri veriyor galiba yoksa nasıl olacak?"
Nur, daha da gülmeye başladı.  O güldükce  bende güldüm. İkimizde kahkaha atıyorduk. Kendimize geldiğimizde Nur anlatmaya başladı.
"-Aysel abla var temizlikci  ablam.  Ben evden ciktigimda  ona haber veririm o gelir , evi temizler, yemek yapar ve gider inanır misin bazen aylarca yüz yüze gelmedigimiz  olur"
  Vayy  be ne güzel bir dünya diye düşündüm.  Böyle bir dünyada arkanda biraktiklarini  hep bir toplayan oluyorsa o zaman insan neyi kendine dert eder?
"-Güzelmiş " diyebildim.
"-Aslında  sana sormam gerekirdi akşam ne yemek istersin diye ama aklıma gelmedi. Yalnız bir hayata adapte olmuşum. Kusura bakma Zehracigim bir daha bunu asla atlamam"
"-Hiç önemli değil Nur . Ben yemek ayırt etmem. Önüme ne gelirse onu yerim. "
  Birlikte soframizi kurduk. Yemekte Musakka,pilav , salata vardı. Yemekler yendi .
"-Ben valizimi  yerlestireyim" dedim ve ayağa kalktım.
"-Otur Zehra o işte halloldu. Aysel abla sağolsun her şeyi halletti."
"-Inanamiyorum sana Nur benim işimi de mi kadına yaptirdin.  Ne gerek vardı yapardım ben."
"-Bundan sonra aynı evi paylaşıyoruz.  Benim neyim varsa hepsi senin.  Kendini benden cekmeni  istemiyorum. Sen olmasan ben şu anda İzmir'de boguluyor  olacaktım.  Ya da daha İzmir'e bile gidemeden  hayattan kopmuş olurdum. Tek başıma bunları atlatamazdim  Zehra.
"-Saçmalama Nur Şe... bir insan için intihari  dusunmedin  değil mi?"
"-Öyle bir durumdaydim  ki Zehra mantığım  benden çok uzaktaydi.  Sanki onsuz yaşamanın bir anlamı kalmamıştı.  Hayatımı ona öyle odaklamisim geleceğimi  hep onun üzerine inşa etmişim.  Birden Savaş ben yokum deyince gelecek diye bir şey kalmadı . Hayallerim çöktü ben altında kaldım.  Boguldumm  Zehra.. Son bir cirpinisla  sana tutundum."
"-Zor bir durum olduğunun farkındayım.  Ama kimse kimsesiz yasayamam  dememeli. Ben hayatım boyunca hep kimsesizdim.  Ama ölmedim hala yaşıyorum. Senin mantığınla  o zaman benim bir geleceğe sahip olmamam  gerekirdi. "
"-Haklısın Zehra herkesin  kendi içinde yaşadığı firtinalari  var.  Herkes kendi derdini büyük sanıyor.  Yasayamam diyip öyle bir yaşıyoruz ki zamanla gülüp geçiyoruz.  İzler hep kalıyor ama acitmamaya basliyor"
"-Aynen öyle Nur aynen öyle . .. "  Birden aklına bir şey gelmiş gibi gülümsedi.
"-Biliyor musun Füsun  annem benim öz annem degil"
"- Aaaa gerçekten mi?Hiç üvey annen gibi davranmıyor böyle bir şey hiç aklımın ucuna gelmezdi"
"-Kimse bilmez bunu hatta benim bildigimi bile bilmiyorlar."
"-Ee onlar soylemediyse  sen nereden biliyorsun"
"-13-14 yaslarindaydim. Eve anneannem geldi. Anneannem beni hiç sevmez . Hep düşünmüşumdur  niye böyle diye. O zaman anladım durumu. Bunlar içeride sohbet ediyorlar bende merdivenlere  oturdum anneannemi  izliyorum. O beni sevmez ama ben ona o zamanlar hayranım.  Görsen o kadar güzel bir kadın ki. Sanki yaslanmamaya  yemin etmiş.  O kadar genç o kadar güzel o kadar diri bir kadın. Benim orada oturdugumun  farkında değiller annem görse çok kızar. Konuşurlarken birden  anneannem anneme dediki;
" -Nasil gidiyor dadilik işleri " Önce anlamadım çocuk aklıyla annem dadilik mi yapmaya başlamış diye düşündüm. Bunu bir iş olarak algıladim çünkü evde benimde bir dadim  vardı. Annem, anneanneme  kızarak;
"-Anne, sakın bir daha bu konuyu orta yerde açma Nur onun annesi olmadığımı  bilmiyor sen sanki kız duysun diye bilerek yapıyorsun " dedi.Dünyam başıma yıkıldı. Diyoruz ya yaşayamam sanmıştım. O gün de öyle hissetmistim . "
"-Çok sasirdim sonra ne oldu sormadin  mi benim annem kim diye"
"-Sormadım. Ne yemek yedim ne su içtim.  Hastalandım yataklara dustüm. Annemi o kadar çok seviyorum ki onun benim annem olmama düşüncesi beni çıldırtti.  Sanki onun sucuymus gibi bana dokunmasina  izin vermedim. Kendimce herkese kustüm.Kac gün geçti bilmiyorum yine yatakta uyuyordum,annemin ağlama sesleriyle  gozlerimi  araladim.  Annem ağlıyor babam onu teselli ediyor. İkisi de perişan. Bana ne oldugunu  anlamaya çalışıyorlar. Annem babama diyor ki;
"-Ben onsuz yasayamam. Onu ben dogurmadim ama o benim canım.  Annelik doğurmakla olmuyor biliyorsun değil mi Ahmet. Onu ben büyüttüm .Kucucuktu kucagima verdin,  senin bebeğin, dedin ben kabul ettim .BENİM  dedim sahiplendim. Abisinden  ayirmadim. O da benim yavrum oldu. Ahmet bir şeyler yap, kızıma, meleğime  bir şey olursa ben yasayamam" diyordu. O an anladım Zehra,  annem benim gerçek annemdi . Beni dogurmamasinin hiç bir anlamı yoktu. Bir daha asla o benim annem değil diye  dusunmedim."
"- Peki hiç araştırdın mi sonrasinda"
"-Aslında araştırdım ama annem kim diye merak ettigimden  değil . Ya babamda babam değilse diye dusundugumden.Evdeki hizmetçilerin bahcivanlarin ağzını aradım.  Ama kimse bir şey bilmiyordu. Kimliğimde  annem Füsun,babam Ahmet yazıyordu.Annem annem değilse babam da babam olmayabilirdi. Ama durumun aslını hiç ogrenemedim. Onsekiz yaşıma kadar hep bundan da şüphe ettim. On sekiz olduğum günün ertesinde babamın, annemin hatta abimin saç tellerini  aldım  ve DNA testine götürdüm. "
"-Inanmiyorum  çok zekice bir düşünce sonuç ne çıktı? "
"-Babam pozitif annem negatif. Zaten annemi biliyordum. Babam öz babammis . Abimin sonuclari ikisi de pozitifti. Yani abim anne ve babamin öz oğlu.Nasıl oldu da kucucukken anneme verildim bilmiyorum. Türlü türlü şeyler düşündüm ama hiç biri de mantığıma  yatmadi.  Sonrasında bu konuyu kapattım."
"- Cok  ilginc gerçekten Nur. Annen seni kendi kanindan kabul etmiş.  Kendi gozlerimle  şahit oldum üzerine titriyor. Farkindayim  sürekli seni arayip ne yaptığını soruyor çok ilgileniyor."
"-Evet babamdan daha çok üzerime düşer. Babam parami gönderir isteklerimi  uygular. Babaligi bundan ibaret. Annemde  sürekli çalışır çok evde kalmaz ama ne istedigimden  çok nasıl olduğumu sorar. Uzaktan da olsa ilgilenir."
"-Öyle bir annen olduğu için çok şanslısin Nur.Ben iki defa koruyucu aileye verildim. İlk annem tam bir zebaniydi. Hayatı bana zehir etti. Onun yüzünden çocukluğum korkmakla, hep bir köşede aglamakla  geçti.Cocuk aklımla, benim annem babam kardeşim olacak sanıp heyecandan uyuyamadigimi  hatırlıyorum.  Sonra koruyucu ailenin evine getirildigimde heyecanla onlara  anne baba diye hitap ettim. Anne dedigim zebani "Bir daha bana asla anne demeyeceksin ben senin annen degilim"dedi ve birde tartakladi. İkincisinde zaten anneymis babaymis oyle heveslerim olmadi. Onların varlıkları yokluklari  belli değildi. Sadece aynı evi paylaşan yabancı insanlardık.  Onlar bana karışmazdi  ben onlara karismazdim.  Ay sonu bana baktiklari için maaş yatınca onlardan iyisi yoktu. Sonrasında üniversite için yanlarindan  ayrıldım. "
"-Çok uzgünüm Zehra... Keşke bunları yaşamak zorunda kalmasaydin.  Peki sen hiç merak etmedin mi  ? gerçek anne babanı hiç arastirmadin  mi? "
"- Yetimhane de bunu bütün çocuklar merak eder . Kimileri büyüyüp onları bulacağını söyler kimileri her gün pencere de annem babam gelip beni alacak diye bekler. Herkes kendine göre bir sebep bulur. Sorsan hepsinin annesi yoksulluk yüzünden onları  terketmis  sonrasında gelecek ve onları bulacak. Hepsi kendini kandiriyor.  Yaşamak için bir sebebe tutunuyorlar. Altı yasimdaydim gittim mudire hanimin  kapısını çaldım. Mudire hanim çok ilgili çok sevecen bir kadındır. Beni sandalyeye oturttu. Ne istedigimi sordu.
"-Annemi babamı istiyorum onlar beni buradan ne zaman alacaklar? " diye sordum. Önce anlatmak istemedi.Sonrasında bunu kafama takip uzulmemi  istemedi sanırım anlattı.  Pencereden Yetimhanenin  bahçesindeki ağacı gösterdi. "Seni o ağacın dibinde bulduk" dedi.  Hatta dosyami  açtı.  O günden kalma bir gazete haberi gösterdi. Okuma yazmam olmadigindan gazetedeki fotografi inceledim. Beni bir polis memuru kucağına almış yanında mudire hanim ve beni  bulan yemekhane görevlisi aşçı abla. Hep birlikte poz vermişlerdi.  Aşçı ablanın ismi Zehra olduğundan bana da Zehra ismini vermişler. Bildiklerim  bundan ibaret. O günden sonra ardıni  arkasını arastirmadim.  Gerekte  duymadim. Düşünsene  bir yetimhane bahçesine birakiliyorsun.  Bunun anlamı "seni istemiyorum burada sana baksınlar " demekten başka bir şey değil.  Hastane raporuna göre bir en fazla iki günlük bebekmisim. Böyle insanlardan nefret ediyorum Nur. Sakın beni yanlış anlama sende bebekken  annene verilmişsin.  Bunun senin durumunla  alakası yok. Baban sonuçta senin baban. Terkedilmiş kimsesiz bir bebek değilsin. Anlıyorsun  değil mi?"
"-Tabiki anlıyorum Zehra. İçini bana açtığın  için çok teşekkür ederim. Bundan sonra kendine kimsesiz demeni  istemiyorum. Beni kardes gözüyle gör. Benim kız kardeşim yok.Bir abim var onun da varlığı da yokluğu da bir. "
  Bu öyle güzel bir duyguydu ki.  Nur'a sımsıkı sarıldım  ve hickira hiçkira ağladım.Artik benim de sığınacak  bir limanım  olmustu.
  Sofrayi birlikte kaldırdık. Ben Üzerimi degistirmek için odama gitmek istedim. Gece yattığım misafir odasına yöneldim.Iceri girip dolabı açtım ama dolap bomboştu.  Nur'a seslendim. Sesimi duyan Nur hemen yanıma geldi. 
"-Efendim Zehra bir şey mi oldu?"
"-Aysel abla valizi yerleştirecek  demiştin ama dolap boş. Valizi bir yere mi koydu acaba diye bakındim  fakat goremedim bir arayip sorabilir misin?"
"-Canim aramama  gerek yok.  Sen yanlış odadasin.  Aysel abla valizini senin odana yerlestirdi"
"-Benim odam  mi?"
"-Evet, gel gostereyim"
"-Koridorda  ilerleyip Nur'un odasının yanındaki odaya geldik. Bu kapıyı daha önce farketmistim  ama içeri girmemistim. Nur kapıyı açtı gozlerime  inanamadım. Hayatımda hiç böyle güzel bir oda görmemiştim. Üstelik en sevdiğim renk olan mor ile bezenmişti. Bir kitaplık ,bir çalışma masası, mor bir  sandalye, bir dolap vardı.  Yatagin ustune cibinlik asilmisti . Yatagin hemen yanında kocaman bir pencere bulunuyordu. Pencereden baktığımda Ankara'yı ayaklarımin altına almış gibi bir hissiyat oluştu.
"Nur, bu oda çok güzel cennet gibi"
"-Evet Zehra ve bu cennet artık senin.Cok renkli kıyafetler giymiyorsun  ama mor rengi seviyorsun. Dikkat ettim valizinin  rengi de mordu.  O yüzden odanı mor ve beyaz ile dizayn ettim. Sana söylesem kabul etmeyecektin"
"- Benim için özel mi getirttin  bunları? ne gerek vardı Nur,ben diğer odada kalırdim çok mahçup oldum.Yaaa birde cibinlik astirmissin  kimsesizdim  prenses mi oldum alemsin. peki ne ara hallettin  bu isi?"
"- Spor salonunda sen çocukları çalıştırırken  ben telefonda hallettim. Nasıl bir oda istedigimi anlattım onlarda fotograflarini  gönderdiler.  Bir tanesini seçtim gerisiyle  Aysel abla ilgilendi. Hemen gelip kurmuslar. "
"-Çok teşekkür ederim Nur ama bunlara alışmak istemiyorum. Lütfen bundan sonra benim için bu kadar büyük şeyler yapma ben bunların karşılığını sana veremem. O yüzden lütfen yapma ."
Bu söylediklerim  Nur'u uzmuşe benziyordu . Ama bunları duymak zorundaydi.  Alışmak istemiyordum.Uzerimi değiştirip tekrar salona geldim. Nur, cam kenarında şehri izliyordu.Cok dusunceli gozukuyordu."Ne düşünüyorsun"diye sordum. Gözlerime dolu dolu baktı. 
"-Bir gün bu olanları unutabilecek mıyım Zehra. "
Telefonunu aldı ve Savaş'la olan fotoğraflarını hatta videolarini bana göstermeye başladı. Hem ağlıyor hem anlatıyordu.
"-Dört sene mi verdim  ben ona. Onun için her şeyimi  feda ettim. Sıradan bir hayatı vardı ama eğlenceli, mutlu , sempatik biriydi. Onun yanında kendimi dolu dolu hissediyordum. Bak bu fotoğrafı ilk piknigimizde cekinmistik.  Çok eglenmistik.  Fiskiyelerde çocuklar gibi islanmistik . Bak burada da lunaparka  gitmiştik. Savaş'ın yükseklik korkusu olduğunu orada ogrenmistim. Ben donme dolap diye ısrar etmiştim.  O utandigindan  korkuyorum diyememis. Bende bilmiyorum tabi sürekli ısrar ediyorum. Sonra bindik, dönme dolap en zirveye çıktıkça Savaş'ın rengi atıyordu.  En son bağırmaya başladı ineceğim  durdurun diye. O haline çok gulmustum. Her bir haline  aşıktim.  Şimdi ise her bir yanım  kırgın ."
  Bu sözlerin üstüne bir şey söylemek istemedim. Daha fazla üzülmesini  istemiyordum. Hem anlatıyor hem ağlıyor her bir fotoğrafın anısıni anlatıp siliyordu.  Sanki yaşadığı seylerin  belgelerini ortadan kaldırıyor gibiydi. Sildi... sildi... sildi ... Her bir kare Savaş'la doluydu. Sinirlendiginin  farkındaydim. Bağırmaya başladı ;
"-Bitmiyor... bitmiyor her şey onunla dolu her şeyde o var nefret ediyorum Savaş, nefret ediyorum senden" diyor ve hala silmeye devam ediyordu. Elinden telefonu çeke çeke aldım. İçinden telefon hattını çıkarttım.
"-Bana bak Nur bana bak"
Nur, oturduğu yerden başıni  kaldırıp bana baktı.
"-Onu unutmak istiyor musun söyle bana"
"-Bu nasıl bir soru Zehra görmüyor musun nasıl acı çektiği mi elbette unutmak istiyorum."
"-O zaman tek tek anilarini  silmek  için ugrasmayacaksin  şimdi al bu telefonu "
Ne yapmak istediğimi anlamaya calisıyordu. Telefonu aldı.Pencereyi açtım.
"-Fırlat Nur atabildigin kadar uzağa at. At ki kurtulasin hayatına devam edesin. İstersen atma vur kir  parcala  un ufak edene kadar durma "
Bir süre bekledikten sonra Nur ayağa kalktı.
"-Haklısın Zehra çok haklisin" dedi ve elindeki telefonu pencereden fırlattı.  Ben tamam şimdi rahatlayacak  diye beklerken bir anda masanın üzerindeki leptobu kapıp onu da camdan fırlattı.  İçeri odasına koştu çekmeceden  bastırılmış halde bulunan fotoğrafları, basucundaki çerçeveyi Savaş'ın ona aldığı bir kaç eşyayı topladı ve onları da pencereden fırlattı .  Sanki pencere biraz daha açık kalsa attığı her şey içeri dolacak gibi hissederek bir hışımla pencereyi kapattı.  Olduğu yere çöktü. 
"-Bitti Savaş yok... anıları yok... artık bir tek ben varım " dedi ve derin bir nefes aldı. Yüzüme baktı ben şok olmuş vaziyetteydim. Evet telefonu atmasını ben istedim ama bu kadarını tahmin etmemistim. 
"-Manyak ben sana telefonu at dedim leptobu niye atıyorsun "
"-Onda da fotoğrafların yedekleri  vardı üzülme yenisini aliriz"dedi  ve artık ikimizde kahkaha atiyorduk.Kahkahamizi çalan bir telefon sesi böldü.  Benim telefonum çalıyordu.  Çantamdan  telefonu  çıkardım baktim arayan Korhan ' di ....

  

sessiz ÇIĞLIK (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin