Kanatsız Kral

199 18 0
                                    

Kutsal ağacın kurumasından, 148 yıl sonra.

Krallık yarışına bir yıl kaldı. Kral Hemfeti, 3 yıl önce kızının hayatını kurtaran Meda'ya ödül olarak, sal yapma izni vermişti. Hatta birkaç saray marangozunu, ona yardım etmeleri için görevlendirdi. Meda'nın salı tamamlaması bir yıl sürdü. Deniz canavarlarının saldıramaması için, etrafını mızraklarla çevirdi. İki yanında açtığı deliklere, kürekleri yerleştirdi. Gittiği yeri görebilmek ve avlanabilmek için, salın önünü boş bıraktı. Keskin ve kanca uçlu mızrakları, kalın ve uzun halatlarla salın en sağlam noktalarına bağladı.

Meda, salı tamamladığından beri sabahları çok erken kalkıyor ve denize açılıyordu. Bir yıl önce ilk deniz canavarını avlamıştı. Sahile çektiği canavarın karnından mızrağı çıkardıktan sonra, başını halata bağladı ve iki eliyle çektiği canavarın cansız bedenini, büyük meydandaki pazara kadar sürükledi. Kimsenin yapamadığını yaparsa – bir canavar avlarsa - halkın ona saygı duyacağını düşünüyordu.

"Eğer birgün canavar avlamayı başarırsan, kuyruğunu ben istiyorum." demişti, Hetma.

Anutluların korku dolu bakışları arasında, pazarın ortasına bıraktı canavarı. Başına bağladığı halatı çözdükten sonra, oduncuların yanına gitti ve bir balta alarak canavarın kuyruğunu kesti. Bazıları merakla seyretmeye çalışırken, diğerleri korku ile uzaklaşıyordu. Meda, halkın saygısını değil; korkusunu kazanmıştı. "Kanatsız", "Lanetli" lakaplarına bir yenisi eklenmişti: "Canavar Avcısı".

Meda, topladığı halatı sol omzuna attı. Hazırladığı değişik boylarda ki elbiseleri, pazarın giysi bölümüne teslim etmekte olan, Lipat'ı gördü. Eski arkadaşı Mofzo'nun babası, Lipat'ın yanında ki iri adam, dikkatini çekti. Çünkü daha önce kendisinden daha kaslı ve bu kadar büyük kanatlara sahip bir anutlu, görmemişti. Elindeki çuvala Lipat'ın verdiği erzakları koyan genç adamın derisi, sanki içindeki kan fazla gelmişcesine şişmiş damarlarının hizasından yırtılacak gibi duruyordu. Genç adam kafasını çevirdiğinde, sol göz kapağının düşük olduğunu farketti Meda. Şişman, küçük kanatlı, uçamayan Mofzo; nasıl bu hale gelmişti? Yüzünde oluşan gülümseme, Mofzo'nun onu görmezden gelmesi ile kayboldu. Yıllar önce, birlikte Taç Kulesi Tepesi'ne çıkarken aklına gelen soru; Mofzo'nun gözlerini kaçırması ile cevaplanmış oldu.

Sağ eliyle tuttuğu canavarın kuyruğunu sürükleyerek, yürümeye devam etti. Hetma, kanatsızın hediyesini görünce, oldukça sevindi. Kuşağından çıkardığı hançeri ile kuyruğun alt kısmında bulunan ince, krem rengi derisini, büyük bir dikkatle kesti. Ustasını hiç bu kadar özenle çalışırken, görmemişti Meda.

Her canı sıkıldığında yaptığı gibi, yüzünde ki pençe izini kaşıdı. Denize açılırsa rahatlayacağını düşünürek, çıktı demirci ocağından. Bu sefer avlanmayacaktı. Dalgaya ne kadar yaklaşabileceğini, salı ne kadar hızlı kullanabileceğini görmek istiyordu. Sahilde büyük bir kazığa bağladığı salın, yanına gitti.

Kazığa bağlı halatı çözecekken, saldan gelen ses ile irkildi.

"Sen mi yaptın bunu?

Bir kadın sesiydi.

"Bu kadar sallanması, normal mi?"

Meda, kumların üzerine uzanarak geri çekilen suların arasında, sala doğru yürümeye başladı. Etrafı mızraklarla çevrili olduğundan, salın içinde kimin olduğunu göremiyordu. İlazeh, salın önünden kafasını uzatarak, ekşittiği yüzüyle Meda'ya seslendi.

"Galiba midem bulandı."

Meda, salın bağlı olduğu halatı çekmeye başladı. Sal sahile yaklaştığında, uzun elbisesi her adımında ıslanan İlazeh, çıktı sahile. Meda şaşkın gözlerle ona bakarken, İlazeh gülümsüyordu. Tomurcuğundan çıkan çiçekler gibi, dev dalganın ardından yükselen Sıtra gibi, gülümsüyordu İlazeh.

İlk Kanatsız İnsanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin