En Değerli

110 20 0
                                    

Babası tam oğluna sarılacakken, duraksadı. Gözleri ve pençe izindeki değişikliği inceledikten sonra gülümsedi. Oğluna daha önce hiç sarılmadığı kadar sıkı sarılan Turkon, kısık bir sesle;

"Hetma...Deli Hetma haklıymış. En değerliyi bulmuşsun."

Birden geri çekildi ve Meda'ya tekrar dikkatlice baktı.

"Yeniden dirilenlerin gözleri gibi, kitaplarda tarif edildiği gibi...Sen...Nasıl peki?"

Oğluna, nasıl öldüğünü ya da kim tarafından öldürüldüğünü soramazdı. Bir an için Meda'nın sessizlik yeminini unutmuştu.

"Peki yanında mı? Getirebildin mi?"

Meda, elini kuşağına götürdü, burada der gibi işaret etti. Turkon ve oğlu saray kapısından girerken; Sıtra kaybolmuş, Anut karanlığa bürünmüş ve Krallık yarışı sona ermişti.

Geri dönebilmeyi başaran üç aday; taht odasında, Kral Hemfeti'nin önünde, dizlerinin üstünde ve başları öne eğik, yan yana dizildi. Sibra ve Mofzo ellerindeki kristalleri Kral'a doğru uzatmışlardı. Meda'nın elleri dizlerinde duruyordu. Hemfeti her zamanki alaycı tavrı ile gülümsedi.

"Peki sen kanatsız, Kral'ın için ne getirdin?"

"Ben, İlazeh... Prenses için..."

"Sus." diye bağırdı Kral.

"Ölmüş kızımın adını ağzına alma."

Meda, kuşağından çıkardığı kutsal ağaç yaprağını Kral'a doğru uzattı.

"Kızınız için efendim. Tekrar hayata dönebilmesi için."

Rutna, yaprağı almak için giderken; Turkon onu durdurdu ve oğlunun elinden "En Değerli'yi" aldı. Hizmetçilere, şifacıları ve Kraliçe'yi çağırmalarını emretti. Taht odasındaki herkes şaşkındı.

Şifacılar taş kâsede dövdükleri ve içine biraz su koydukları yaprağı; beyazlar içindeki cansız bedeni ile yatağında uzanan Prenses İlazeh'e içirdiler. Kraliçe, dizine yatırdığı kızını seyrediyordu.

Tüm adaylar, vücutlarındaki boyalardan kurtulmak, dinlenmek ve akşam verilecek yemek için hazırlanmak için taht odasından ayrıldı. Bu gece aileleri ile birlikte sarayda kalacaklar ve ertesi gün yapılacak taç törenine hazırlanacaklardı.

Kral, muhafızı ve üç bilgin, taş masanın etrafında toplandı. Turkon vakit kaymeden, konuşmasına başladı.

"Yasa çok açık. En değerliyi getiren ilk aday. Kristal getiren ilk aday, değil. İlk kanatlı aday değil."

Ve tekrarladı.

"En değerliyi getiren ilk aday. Saray yolunu süslemekten başka hiçbir işe yaramayan renkli kristallerin, ölüleri hayata döndüren kutsal ağaç yapraklarından daha değerli olduğunu, kimse iddia edemez."

"Yaşlandıkça haddini aşıyorsun Turkon!" diye cevap verdi, Kral. "Yüzyıllardır o işe yaramaz dediğin kristaller, kralları belirledi."

"Haklısınız Kral'ım." diyerek araya girdi, Bilge Rama. "Kristallere saygısızlık etmek, hiçbir bilgenin haddi değil fakat, Turkon haklı. En değerliyi getiren Meda'dır."

"Evlatlığımın yerine, lanetli bir kanatsızı mı kral yapacaksınız? Olmaz! Buna asla müsaade etmem. Krallık Sibra'nın hakkıdır." Rutna'nın kaldığı yerden, Kral devam etti.

"Haklısınız. Kutsal ağaç yaprağı daha değerli. Kanatsızın, en değerliyi getirmesi, hile yaptığı gerçeğini değiştirmez. Tek Kanatlı Deli Hetma, sessizlik yeminini bozdu. Meda, bu sayede en değerliye ulaşabildi. Bu açıkça hiledir. Yine de ben adaletli bir kralım. Muhafızım hakemliğinde, oylama yapacağız."

Meda Turkon'un, Sibra ise Rutna'nın evlatlığı olduğu için; tarafsız olamayacakları düşünülerek, oylamaya dahil edilmediler. Bilge Rama oyunu, Meda'dan; Kral Hemfeti ise Sibra'dan yana kullandı. Eşitlik olduğu için, Anut yasaları gereği Kral'ın oy verdiği taraf kabul edildi. Böylece, Sibra'nın krallığı ve Mofzo'nun muhafızlığı kesinleşmiş oldu. Turkon'un yapabileceği birşey kalmamıştı.

İlk Kanatsız İnsanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin