"Kyungsoo, hayatım bu yakışıklı kim?" Teyzem elindeki poşetleri hızlıca yere bırakıp hoplaya zıplaya yanımıza geldi. Chanyeol ise elinde Apollon'u tutmuş şaşkın bir şekilde hem teyzeme hem de bana bakıyordu. O aslında... böyle olmazdı. Daima neşeliydi, rahattı ve insanlarla nerede nasıl konuşması gerektiğini bilirdi, ama şimdi ise kıpkırmızı bir zürafa olarak teyzemin karşısında dikiliyordu.Açıkçası bu benim için avantajdı. Apollon'u benden zorla almaya kalkıştığı için onu 'birazcık' zorlayabilirdim. Ama tek sorun, teyzemdi. Evimde birini gördüğü gibi benimle ikide bir onun hakkında konuşmak isteyecekti, daha önce kimseyi evime davet falan etmemiştim- aslında Chanyeol'u de davet etmemiştim- ve ne zaman teyzem burada olsa daima bana ne kadar yalnızsın Kyungsoo, hiç arkadaşın yok Kyungsoo, git biraz sosyalleş Kyungsoo, gibi laflar ederdi. Ben ise sinirden deliye döner ve onu evimden kovardım. Ama genelde gitmezdi. Annenizden beter bir teyzeniz varsa asla ama asla gitmezdi. Bana çok kaba olduğumu söyler ve bir daha böyle kaba şeyler söylememem için yemin ettirirdi.Hala beni beş yaşındaki bir çocuk gibi seviyordu ve ben bundan feci derecede sıkılıyordum. Ama o teyzemdi ve ne yaparsam yapayım, huyundan vazgeçmiyordu. Ve ayda bir kere ona katlanmak zorunda kalıyordum.
Sinirle Chanyeol'e baktım ve kendini tanıtması için kaş göz işareti yaptım. O ise sanki kendisine inme inmiş gibi davranıyordu. Sanki pili bitmişti de cevap veremiyordu. Elimi yüzüme geçirdim ve sabır dileyerek yüzümü sıvazladım.
"Okuldan biri işte, teyze. Hem O da şimdi gidiyordu." deyip hızlıca Chanyeol'un sırtından ittirip kapıya doğru sürüklemeye başladım o ise yavaş yavaş kendine gelip bir anda beni durdurdu. Daha sonra hemencecik teyzemin yanına gelip eğildi.
Hala elinde Apollon vardı, "Özür dilerim teyzeciğim, Ben Park Chanyeol. Kyungsoo'nun çok yakın bir arkadaşıyım." diyerek tatlı tatlı sallandı yerinde.
"Oyyy, Kyungsoo şuna bakar mısın, ne kadar tatlı! Biraz daha kalsa olur mu biraz daha kalsa, lütfen."
Teyzem Chanyeol'un yüzünü okşarken, ve sevimli sevimli onunla biraz daha konuşurken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Park Chanyeol herkese kendini sevdirirdi ve bu sefer de bu huyu şaşmamıştı. İçimde bir umut, belki teyzeme karşı rezil olur diye düşünmüştüm ama asla böyle bir şey olmadı. Peki ilk baştaki kıpkırmızı yüzü ve o tutuk hali de neydi? İnanın bilmiyorum. Şimdi düşünebildiğim tek şey onu bu evden hemencecik çıkarmaktı.
"Asla olmaz, hemen gidiyor." diyerek kapıya doğru biraz daha ittirdim onu. Teyzem ise, o anneme benzeyen 'seni hemen şimdi burada cimcikleyerek öldürürüm' bakışından attı ve Chanyeol'u kendine doğru çekti. Ben ise soğuk soğuk terlemeye başlayıp, kaşlarımı biraz daha çattım. Apollon, Chanyeol'un kucağından kurtulmak istiyordu. Biraz debelendi ve mırıldandı. Ben de onu hemen o kepçeden kurtardım ve yere bıraktım. O da minik adımlarıyla koltukları çizmeye geri döndü.
Chanyeol ise utanmış bir şekilde gülümsüyordu ve utandığı zaman yaptığı gibi elini ensesine atmıştı. Ben ise ne yapacağımı bilemedim. Onu buradan göndermek istiyordum ama teyzemin o bakışlarıyla da başbaşa kalmak istemiyordum. Eminim Chanyeol gidince başımın etini yiyecekti.
Teyzem, Apollon'un farkına varıp "Aman bu da kim? Bu minik kara oğlan da kim?" diyerek hemen onun peşine düştü. Teyzemin benim arkadaşlarımı merak etmekten çok sevdiği bir şey daha varsa o da kedilerdi. Evinde üç koca şişman kedileri, Ariel, Belle ve Aurora vardı. Evet, teyzem Disney prenseslerine bayılırdı.
Şimdi ise Chanyeol ve ben salonumun ortasında teyzemin ve Apollon'un sesleriyle kalakalmıştık.
"Kyungsoo...İstersen gideyim?" diye kulağıma fısıldadı. Hafif eğilmişti ve şimdi kokusu burnumdaydı. O her zaman sıktığı hafif ağır erkek parfümü yoktu. Şekerli bir şeyler kokuyordu. Ne olduğunu anlayamadım, belki duş jeliydi belki de başka bir şey. Pek takılmadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüzümde hüzünden gölgeler var //chansoo
Fanfiction"Kyungsoo," "Hey Kyungsoo!" "Kyungsoo-yahhhh." "NE VAR ULAN NE VAR SABAHTAN BERİ KULAĞIMIN DİBİNDE CAR CAR?!" "Seni seviyorum."