there are many things that i would like to say to you
but i don't know how
"Günaydın,"
"Kyungsoo-yah, günaydıııın."
"Günaydın küçük böceğim, diyerek mi uyandırsam acaba onu?"
"Yüzüne yumruk yemek istiyorsun, durma hadi yap, durma."
Sesler duyuyordum. Ve gözümü açmaya çalışıyordum.
"Ama ona her zaman küçük böceğim diye hitap etmek istemişimdir," Chanyeol susmuyor. Başım cidden çatlıyor. Dün ne kadar içtim acaba ben?
"Şimdi sırası mı Chanyeol." diyor biri. Sehun'du galiba. Gözümü hala açamıyorum. Başım çatlıyor, sızlanıyorum.
"Ah, ah! Uyandı, uyandı! Şimdi bizi baş başa bırak Sehun," Sehun pofluyor ve ben doğrulmaya çalışırken ayak seslerini duyuyorum. Gözlerimi açıyorum ve bir baş ağrısıyla bam diye karşılaşıyorum. Chanyeol dibimde, inliyorum.
"Kyungsoo, biliyorum hayatım başın ağrıyor, şunu hemen iç ki iyi gelsin," diyip elime bir kahve tutuşturuyor. Kahvenin gerçekten iyi geleceğini mi düşünüyor o? "Dün ne kadar çok içtiğinden haberin var mı? Sızıp kaldın kolumda, benim işime geldi tabii." diyor kıkırdayarak. Hayatım demesine bile bir şey demiyorum-ki bu garipti. Başım çatlıyordu ya da bununla hiçbir alakası yoktu. Bilmiyorum. Bir şey düşünemiyorum bu baş ağrısıyla.
"Nerede yattım?" Bu önemi bir konu. Çünkü eğer Chanyeol'le beraber onun yatağında falan yattıysam işlerin hiç kolay olmayacağını biliyorum. Deli gibi yatarım, feci kötü yatarım hem de.
Chanyeol kıkırdıyor. Gözümü iyice açıp, elimdeki kahveyi onun eline tutuşurup gözlerimi ovalıyorum. Daha sonra yüzüne bakıyorum. Artık pembe diyemeyeceğim soluk saçları hafif kabarık ve yine o gamzeli gülümsemesiyle bana bakıyor. Park Chanyeol, garip biri. Her zaman böyle güldüğünde içimden onu yumruklamak geliyor, karnım burkuluyor falan. O ise şimdi inanılmaz heyecanlı bir durumda, enerjik. Neden bilmiyorum. Umarım dün aptalca bir şey yapmamışımdır. Aslında düne dair, çok az şey hatırlıyorum. Hatta en son hatırladığım şey hayal mi gerçek mi bilemiyorum. Park Chanyeol, beni öpmeye cesaret etmiş olabilir mi gerçekten? Her ne kadar başıma ufak bir buse kondursa da, tuhaftı. O an gözümü açacak halim yoktu ama bakın, işte şimdi garip hissediyorum. O nasıl hissediyor hiçbir fikrim yok. Benden vazgeçiği sanıyordum. Galiba yanılmışım. Yanılmak ilk defa beni mutlu ediyor. Başım ağrıyor. Başımı tutuyorum. Hemen daha yakınıma gelip kahveyi alıp zorla içiriyor. Daha sonra konuşmaya başlıyor. İyice dibimde.
"Yanımda yattın ama koynumda uyudun desek daha doğru olur," kıkırdıyor. Biraz daha dibime giriyor. Daha ne kadar yakınlaşabilir, diye düşünüyorum. Kafasını patlatacağım. Ama şimdi odayı incelediğimde cidden onun odasında olduğumu anlıyorum. Tek kişilik yatakta, onun odasındayım. Burada beraber mi yattık yani? Gözlerimi hızla açıyorum.
"B-ben, garip bir şey yapmadım değil mi?" Şu an onun yatağındayım, bana çok yakın, hatta diyorum ya dibimde. Dudaklarına odaklanmak istemiyorum ama onlar çok yakın. Gamzesini sevmediğimi söylemiştim ya hep.
Gamzesini seviyorum.
Sevimli geliyor. Bunu neden şimdi düşünüyorum bilmiyorum ama artık düşüncelerimi durdurmak istemediğimi farkediyorum. Çoğu zaman deli gibi gülümsediğinde değil de utandığında ya da heyecanlandığında, hızlı hızlı konuştuğunda o gamzesi daha da belirgin oluyor. Şu an bu kadar yakınımdayken ona dokunmaktan başka bir şey düşünemiyorum. Eminim, benden vazgeçmemiş. Chanyeol, benden vazgeçmez. Benden vazgeçecek son kişi bile değildir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüzümde hüzünden gölgeler var //chansoo
Fanfiction"Kyungsoo," "Hey Kyungsoo!" "Kyungsoo-yahhhh." "NE VAR ULAN NE VAR SABAHTAN BERİ KULAĞIMIN DİBİNDE CAR CAR?!" "Seni seviyorum."