•2-senin gittiğin yollarda ben bir aralar traktör şoförlüğü yaptım

860 100 73
                                    





"Onu bana verecek misin?" Salak sırıtmasıyla kapımda dikilirken, kaşlarımı daha çok çattım.

Kollarımı göğsümde bağladım ve ona baktım. Üstünde kırmızı bir salaş kazak altında ise adidas eşofmanlarından biri vardı. Kazağında "Let's Dance" yazıyordu ama gözlerine baktığınızda çok yorgun olduğunu anlardınız. Yani pek de dans edecek bir havası yoktu. Merak ettim. Neden yorgun olduğunu ve yorgunken nasıl gülümseyebildiğini. Rol mü yapıyordu yoksa sahiden de gülümsüyor muydu? Gamzesi yine yerindeydi ve sanki sadece üç gün değil de iki hafta görmemişim gibi onu inceliyordum. Aslında iki hafta da onu görmesem onu inceleme hakkım yoktu. Bu hakkı o bana veriyordu ama ben reddediyordum. Çünkü bilirsiniz, bunu defalarca kez söyledim. Bana yakışmaz, onunla ilgili hiçbir şey. Genel olarak biz birbirimize yakışmayız.

"Apollon'dan "o" diye bahsedemezsin."

"Apollon mu? Ona bu ismi mi verdin?" Gülümsemesi daha da genişlerken elleriyle saçlarını dağıttı. Siyah saçları biraz daha fazla uzamıştı ve nedense onun uzun saçlı halini sevdim. Sevdim mi dedim? Sadece daha ilginç olmuş diyecektim.

Hem bana verdiği kedinin ismini Apollon koydum diye gülünecek ne vardı ki? Tamam Apollon kim onu bile bilmiyordum, çok kudretli bir isim gibi duruyordu, tamam o daha bir aylık bir kedi de olabilirdi ama Apollon ismi sanki ona cuk oturmuş gibiydi ve ben de ona bu ismi verdim, hepsi bu.

En iyisi ben her şeyi baştan anlatayım,

🐢🐢🐢🐢

Park Chanyeol, evime daha doğrusu elime bir kedi bırakıp gittikten sonra eve gelip ben ne yapacağım şimdi diye ağlamaya başlamıştım. Cidden ağlamıştım, küçükken de evimize misafir gelmesinden nefret ederdim. Ve bu bebek şimdiki misafirim olmak için çok küçüktü, elimi aldığımda sanki kırılacakmış gibi duruyordu ve inanılmaz derecede bitkindi.

Çok da tatlıydı, simsiyah tüyleri vardı. Ve çok fazla ayakta duramıyordu. Koltuğumun üstünde oturmuş arada miyavlayarak bana bakıyordu. Aç mıydı? Acaba üşüyormuydu? Yoksa canı yanıyormuydu? Tek yapmak istediğim ağlamak, ağlamak ve ağlamaktı. Eğer Chanyeol bu halimi görse güler miydi acaba? Ama umrumda değildi. Şu an tek umrumda olan bu kediydi ve daha fazla ağlamayı kesip hemencecik Yujin'i aradım ve onu buraya çağırdım.

Yujin geldi, bağırdı, çığırdı, oy aman ben çeni yiyerim, diyerek kediyi sevdi ve en sonunda kediyi karşımıza koyup ona bir isim vermemiz gerektiğini söyledi. Ona isim vermek onu daha çok kabullenmek ve onu daha çok özelleştirmek anlamına gelirdi. Ama ben bu konuda emin değildim. Birine ya da herhangi bir şeye bağlanmak istemiyordum. Ama Yujin benimle aynı kararda değildi. O gün çok fazla evde kalamayarak, annişinin aradığını söyleyerek eve döndü ve ben de durup o gece o kediye Apollon ismini verdim. Ona sesli bir şekilde Apollon dediğimde bana miyavladı ve getirdiğim sütü içmeye devam etti.

Diğer gün ise onun için alışveriş yaptık. Birkaç mama aldım hangisini severdi bilmediğim için hepsini doldurmuş da olabilirdim. Daha sonra kedi kumu, ve bir sürü daha fazla şey. Hepsini internetten gece hiç uyumayarak araştırmıştım. Tüm gece baş ucunda beklemiş de olabilirdim. Hala çok bitkin görünüyordu ve yürümek için bile zorlanıyordu. Gece bir şey olurda eğer uyanamazsam diye yanında oturdum. Bazen tüylerini sevdim bazen ise gülümseyerek ona baktım. Aklıma Chanyeol geldi, onun hakkında düşündüm.

Ama en çok da unuttuğum için sevindim. Her zaman aklımın bir köşesinde olan birini bazen unuttum. Chanyeol'u düşünürken unuttum, Apollon'u düşünürken unuttum. Yujinleyken unuttum. İyi hissettim ve beni üzen bir şeyi unuttum. Ve unuttuğum için sevindim. Asla vazgeçmem ama ara sıra unutabilirim diye düşündüm. Çünkü eğer unutamazsam, kalbim çok daha büyüyecek ve çok daha ağırlaşacak ve belki de beni yiyip bitirecek.

yüzümde hüzünden gölgeler var //chansooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin