Daha yaşım on beşken ve yeni yeni kendimi farketmeye başlarken, Wu Yifan denen herife aşkımı itiraf etmek kadar tuhaf bir şey yapmıştım. Aşkımı itiraf etmek ise istem dışı gerçekleşmişti.Daha önce kimseye açılmamış, kimseden hoşlanmamış bir birey olarak ilk deneyimimi onunla yaşamak...tuhaftı.Onu görünce elim ayağımın birbirine girmesi, kelimeleri toparlayamamam ve istemsiz sırıtma olayının ne olduğunu ilk başta anlayamamıştım. Kimseye derdimi anlatamıyordum, en yakın arkadaşım dokuz yaşında bir kız çocuğuydu ve beni anlamasını beklemediğim için ona bunları sormadım. Yani, ilk etapta sormadım.
Wu Yifan ise "en yakın arkadaşım" olmaya ikinci dönem başlamıştı. Yanıma gelip bana ders hakkında bir şeyler soruyor, hayatından bahsediyor ve gülüyordu. Ona ilk başta cevap dahi veremiyordum. O, ne sorunum olduğunu soruyordu ben ise yine cevap veremiyordum. Bir kaç hafta böyle geçmişti, beni sinemaya çağırıyor, evlerinde ona ders anlatmamı istiyor ve beni gıdıklamaktan zevk alıyordu. Beni kızdırmaktan hoşlanırdı, daima saçlarımı çok sevdiğini söylerdi. O zamanlar saçlarım hep uzundu.
Ona aşık olduğumu ciddi bir şekilde hissettiğimde ne yapacağımı bilemedim. Asla acı çekmenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Ve vazgeçmekten nefret ederdim. Bunları Yujin'e anlattığımda ise "Anniş asla vazgeçmedi Kyungsoo," demişti, tamam dokuz yaşında bir kız çocuğu olabilirdi ama benim ilk ve tek arkadaşımdı. O bana yol gösteriyordu, üçüncü sınıfa gitmesine rağmen inanılmaz zekiydi ve okuma yazmayı ilk söken kişi olmuştu. O yüzden onu dinledim ve asla vazgeçmedim, ama asla da itiraf etmedim.
Ve bir gün, yanlışlıkla ağzımdan kaçırdığım, o saçma günde beni bırakmıştı.
"Sana inanamıyorum," demişti yıkılmış bir sesle.
Diyebileceğim tek kelime yoktu. Birini sevmek, heleki yanlış birini sevmek her şeyi baştan sonra mahvediyor. Canımın ne kadar yandığını, kalbimin çatırtılarının daha da güçlendiğini hatırlıyorum. Hem kendimi kırdığımı, hemde onu kırdığımı düşündüm. O çok nazik biriydi, kibardı,naifti. Kırılmayı haketmezdi.
İki yıl sonra ilk aşkım, ilk kalp kırıklığım, ilk kalbimin çatırtılarını başlatan Wu Yifan, Kanada'ya taşındı. Ona bir elveda bile diyemedim, onu sevdiğimi söylemek dünyadaki en kötü şeydi. Giderken okuldaki herkese sarıldı, bazılarıyla ağlaştı ama gözleri asla bana ulaşmadı.
Ve şimdi onu unutmak için hiçbir girişimde bulunmadığım beş senemde biri çıkıp geliyor ve beni sevdiğini söylüyor. Uzun boylu, daima salak bir gülümsemesi olan, derslerinde inanılmaz başarılı, herkes tarafından sevilen, kitaplarla kafayı bozmuş , ağaç dikmek şu hayatta en çok sevdiği şey olan bir kepçe kulaklı, gitarıyla etrafta gezen ve aniden bir şeyler çalmaya başlayan biri, Park Chanyeol.
Asla vazgeçmiyor, aynı benim Wu Yifan'dan vazgeçmediğim gibi, aynı Yujin'in söylediği gibi,"Anniş hiç vazgeçmedi, Kyungsoo."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüzümde hüzünden gölgeler var //chansoo
Fanfic"Kyungsoo," "Hey Kyungsoo!" "Kyungsoo-yahhhh." "NE VAR ULAN NE VAR SABAHTAN BERİ KULAĞIMIN DİBİNDE CAR CAR?!" "Seni seviyorum."