Bu olamaz tamam Eric'e kızgınım ama bu ondan ayrılmak istediğim anlamına gelmez.Tamam ona olan hislerimi ağabeyim öğrenirse çıldırır ama bu ondan ayrılmak istediğim anlamına gelmez.Kafamı iki yana salladım ve düşüncelerimden hızla sıyrıldım.
"Yani Brighton'a döneceğimi mi söylüyorsun hala?"karşımdaki ellilerinde sarışın ve hala bir çok kıza taş çıkaracak güzellikteki halama baktım.
"Evet birtanem,Arthur'ların balosunun ardından Brigton'a döneceğiz."babama baktığında pes etmiş bir şekilde kaşlarını kaldırdı.
"Peki hala,zaten burada pek ilgi çekici bir şey yok."Eric'ten başka hiç bir değişiklik olmamıştı hayatımda ki o da pek ufak bir değişiklik sayılmazdı ya neyse.İnsan aşık olacağı kişiyi seçemiyordu ya da aşık olduğu kişinin ailesini.Bir yanda en yakın arkadaşım bir yanda ağabeyim diğer bir yanda ise biricik aşkım vardı.Bütün bu düşünceler beynimi ve vücudumu yormuştu.
"Eğer izin verirseniz odama çıkıp biraz dinlenmek istiyorum."ufak bir selam verdikten sonra merdivenleri bir kaplumbağa misali yavaşça tırmandım.Odama girer girmez yavaşça yatağıma oturdum.Belki de bunun olması gerekiyordu yani o yakışıklı bir beyfendi etrafında binlerce görgülü kız varken bana aşık olması imkansız gibi bir şey.Onun bana aşık olmayacağını bile bile neden bu kadar inat ediyorum belki de beni sevmesini istiyorumdur.Aşk etrafından gördüğün kadar kolay değilmiş anlaşılan o küçük jestler,'seni seviyorum'lar sadece başkalarında bu kadar kolay geliyor.Hayat neden başkalarından gördüğümüz kadar kolay değil?Bu düşünceler başımın daha çok ağırlaşmasına neden oldu.Yarın Arthur Balosu vardı,ülkenin belki de en prestijli ailesinin balosu her adımları her konuştukları olay olurdu.Yavaşça yatağıma uzandım ve gözlerimi kapayıp uykunu beni bu düşüncelerden kurtarmasını bekledim.
***
Adımı haykıran otanıdık ses ile yavaşça gözlerimi açtım.Daha kıyafetlerimi bile çıkarmadan uyumuştum.Kafamı sesin sahibine çevirdiğimde Gardenia mutlu bir surat ifadesi ile beni süzüyordu.
"Bayan Waltner bu davranışı size hiç yakıştıramadım."yavaşça yatağımdan doğruldum ve oturur pozisyona geldim.
"Yine ne yapmışım?"işte bu nedenle Eric bana aşık olmazdı,ben kibarlık denen şeyi sadece bir maske olarak kullanırken diğer asiller sanki o kibarlık denen şey olmadan yaşayamayacaklarmış gibi davranıyorlar.Özellikle de Eric'in çevresindeki bayanlar.Bu düşüncelerden sıyrılarak Gardenia'ya döndüm.
"Bu akşam biz de bir balo var ve sen hala oturuyorsun."gözlerindeki ışık dokuz sene önceki ışık ile aynıydı.O canlı çocuk hala oralarda biryerdeydi.
"Gardenia sana söylemem gereken önemli bir şey var."bir anda yüzü solmuştu.
"Balodan sonra Brighton'a geri dönüyorum."bu sözlerin ardından bir anda durgunlaşmıştı belliki onun da gününü mahvetmiştim.
"Yani boladan sonra gidiyormusun?"sesi ufak ve üzgün bir çocuğu andırıyordu sanki ağlamak isteyen ama ağlayamayan bir çocuğu.
"Evet ama ziyaretine sık sık geleceğim,hem dolu dolu yaşayacağımız bir günümüz bir de gecemiz var."sessizce burnunu çekti ve yüzüne ufak bir gülümseme yerleştirdi.
"Doğru o halde ben eve dönüyorum,sen de çabucak hazırlan ve bize gel."sadece gülümsemekle yetindim biz ne zaman bu kadar büyümüştük.Yani ne bileyim eskiden baloları annelerimizden dinlerdik ve bir gün yakışıklı prenslerimizi bulacağımıza inanırdık.Şimdi ise balolara gidiyoruz ama yakışıklı prenslerimizi aramaktan bitap düşüyoruz.Kapını kapanma sesi ile düşüncelerimden çabucak sıyrıldım ve hizmetçi zilini çaldım.Saniyeler içinde odamın kapısını tıklatan çalışana banyoyu hazırlaması için bir ricada bulundum.Bu akşam Londra'da son gecemdi ve ben bu fırsatı bol bol eğlenerek geçirmeyi planlıyordum.Üzerimdeki kıyafetlerden çabucak kurtulup kendimi sıcak suya bıraktım.Üzerimdeki tarif edilemez yük azda olsa hafiflemişti.Ama kalbimdeki ateş sanki daha fazla körüklenmişti.Nasıl olmuşta Eriic'e bu kadar alışmıştım,nasıl oluyorda ondan ayrılmak kalbimi bu kadar ağrıtıyordu.Düşüncelerimden zorlada olsa sıyrıldım ve banyodan çıkarak kıyafetlerimi giydim.Biraz sonra hizmetçilerden biri gelerek saçlarımı yaptı.Biraz sonra herşey hazır olduğunda aynaya baktım ve omuzlarımı dikleştirdim,tamam içim kan ağlayabilir ama hala arkadaşım ile geçireceğimbir gecem vardı.Odamdan çıkarak yavaşça merdivenleri indim.Beni bekleyen halama ve babama selam vererek ağabeyim koluna girdimve arabanın yolunu tuttum.Araba hareket etmeye başladığında insanın başını döndüren bahar çiçeklerinin kokusunu doya doya içime çektim.Brighton'da onlarca çiçek türü vardı ama Londra'da ki çiçeklerin büyülü kokusunun yerini tutamıyorlardı.Başımı çama cevirip Londra'nın karanlık sokakları aydınlatan ışıklarına baktım.Annem Londra'nın dünyada ki cennet olduğunu söylerdi.Onun cenneti benim cehennemim olmuştu o öldüğünde.Onu İngiltere'nin o asil tapraklarına gömeli tam dokuz yıl,on ay ve dört gün oldu.Belki de Brighton'a gidecek olmam o kadar kötü sayılmazdı,Londra'da her kazandığım zafer bana annemi hatırlatıyordu.Aşkı kazanmıştım ama sevdiğim adamı kaybetmiştim.Onun için sadece kibar davranması gereken bir ufaklıktım.Ufak bir sarsıntı ile düşüncelerimden sıyrıldım.Ağabeyim aşağı inmeme yardım ettikten sonra koluma girerek içeri girmem yardım etti.Gardenia beni görür görmez annesi ile olan konuşmasını bölerek yanıma geldi.Acaba babasız olmak annesiz olmak kadar zormuydu?Kendini yalnız hissettiriyormuydu?Koluma dokunan sıcak eller ile düşüncelerimden sıyrıldım.
"Çok güzel bir gece,bu gece çok eğleneceğiz."Gardenia ile çocukluğumdan beri arkadaşız arkadaştan öte kardeş gibiyiz,o kadar tanıştığımız zamanı bile hatırlamıyorum.Hayallerimiz de bile hep birlikteydik.Evlendiğimizde evlerimiz birbirine çok yakın olacaktı böylece daha sık görüşebilecektik daha sonra çocuklarımızı evlendirip akraba olacaktık.Bu düşüncelerle dudaklarım yukarı kıvrıldı.
"Seni ne bu kadar neşelendirdi merak ettim doğrusu."gülümsemem ona da bulaşmıştı.
"Hayallerimiz aklıma geldi."
"Hadi ama ben hala akrabalık konusunda ciddiyim."
"Ah tabi Bayan Gardenia neden olmasın."alay ile karışık bir selam verip Gardenia'nın koluna girdim,birlikte salona etraf tahmin ettiğimden daha kalabalıktı.Gardenia ile bir koltuğa oturduk ve dans kartlarımızın dolana kadar geceyi orada geçirdik.Bütün danslar bittiğinde bahçeye çıkmak içn Gardenia'dan izin alıp yanından ayrıldım.Bahar bu bahçeden dört mevsim gitmezdi.Leydi Arthur'un her mevsim için ayrı bir çiçeği elbet vardı ve şu an sıra güllerdeydi.Gözlerimi kapayıp buram buram gül kokusunu içime çektim.Gözlerimi açtığımda ise yaşadığım küçük çaplı şoktan sonra kendime geldim.Gözlerimin önünde kırmızı bir gül bütün zarafeti ile süzülüyordu.
"Üzgünüm Bay Clarck ama en sevdiğim çiçek gül değil."arkama döndüğümde gördüğüm yüz karşısında bir an afallamıştım.
"Biliyorum Rose söylemiştin ama bu gülün sana çok yakışacağından eminim."ellerimi ellerinin arasına alarak gülü serbest bıraktı ve ayrılmadan önce ufak ama dünyalara bedel bir öpücük bıraktı.Benden ayırldığın yüzünde ki bütün hatları terbiye kurallarına inat inceledim.Sonunda kendimi toparladığımda konuşmaya başladım.
"Neden bunu yapıyorsun Eric?"
"Ne yapıyorum?"bu günden sonra bu yakışıklı adama aşık olduğum için her dakikamı şükür ile geçireceğim ama bir yandanda imkansız birine aşık olmanın acısını yaşayacağım fakat bu duyguyu yaşadığım için asla pişman olmayacağım.
"Gerçek bir bayanmışım gibi davranıyorsun."
"Çünkü öylesin."aramızdaki mesafeyi kapatarak bana biraz daha yaklaştı sesi fısıltı gibi çıkıyordu.
"Yarın Brighton'a dönüyorum."anlını anlıma dayadı,nefes alışverişlerim sıklaşmıştı,sanki kalbim yerinden çıkacak gibiydi.
"Biliyorum ve bence çok eğlenceli bir yolculuk geçireceksin."alnıma ufak bir öpücük bırakarak yanımdan ayrıldı,biraz sonra arkasına dönerek beni süzdü ve konuşmaya başladı.
"Bayan Waltner lütfen size balo salonuna kadar eşlik etmeme izin verin."başımla küçük bir selam verdikten sonra hızla yanına gittim ve yanında yürümeye başladım.Bir anda ellerimden birini alarak yürümeye devam etti.Benim heyecandan ellerim donarken onun elleri sıcacıktı,sanki ellerimle birlikte kalbimi de ısıtacaklarmış gibi sımsıcak.Bu adama her ne olursa olsun aşıktım,onun bilmesine gerek bile yok.Onu ne kadar düşündüğümü ya da her gördüğümde dizimin bağlarının çözüldüğünü bilmesine hiç gerek yoktu çünkü ben onu onun beni seçmeyeceğini bile bile seviyorum...
Çikolatalarım ben kışın tatil yapan yazın çalışan insanlar katagorisine girdiğim için bölüm biraz gecikti:(Fakat diğer bölümler için buram buram aşk kokuyor tabirini kullanabilirim:)
Hey bana bu kadar kızmayın sizleri de bu hikayeyi de gerçekten çok seviyorum:)Bu arada bol bol yorum istiyorum ona göre,size yorum sınırı koymak istemiyorum(oo yazardan büyük tehdit:P)
Neyse sizi seviyorum kendinize popüler davranın ve yazın tadını yazarınız için çıkarın:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ TUTKULAR- Yazım hataları düzenlenmedi-
Tiểu thuyết Lịch sửAşk önce kalpte başlar,sonra tene yayılır! Not;İlkler daima kusurludur,onu kusursuz gören sevgiyle bakan gözdür.İyi okumalar...