Kafamı o ismin söylendiği yöne doğru çevirdim ERİC ARTHUR bu isim beynimde yankılanıyordu ama asıl beni şaşırtan onu nasıl tanımamış olmamdı.Bu öğlen onu görmüştüm,özür dilemiştim ama onu tanımamıştım.Bu gerçekten gülünçtü,küçük bir kızken ağabeyim ve onunla oynamak için peşlerinden ayrılmazdım ama ne yaparsam yapayım beni aralarına almazlardı.
Bu sırada İngiltere'nin bilindik melodileri kulağımı doldurdu,şimdi gerçekten insanları etkileme vaktiydi beni herzaman yaramaz bir kız çocuğu olarak gören koca avcısı anneleri etkileme vaktiydi.Ağabeyimin koluma girmesiyle düşüncelerimden sıyrıldım biraz dans ettikten sonra Gardenia ile bir koltuğa oturduk bu arada hiç dans kartlarımız boş kalmamıştı.Dans kartımın en sonunda yazan ismi gördüğümde irkildim 'Eric Arthur' oraya ismini nasıl yazdığını düşünürken son dans gelip çatmıştı bile.
Müzik normalde olduğundan daha yavaştı,biri belime elini dokundurduğumda istem dışı irkildim.Başımı elin sahibine çevirdiğimde bana sırıtarak bakıyordu.Kendimi ritme bıraktım ve Eric'e bakmamaya özen göstererek dans etmeye başladım.
"Ne kadar değişmişsin."
"Ben hala aynı Rosemary 'im lordum."
"Hayır yürüyüşün,gülüşün,bakışların bile değişimiş artık gerçek bir kız olmuşsun."
"Bu hayatın gerçeği lordum ama bakıyorumda siz pek değişmemişsiniz."
"Ne anlamda bir değişiklikten bahsediyoruz burada?"
"Namınız bana kadar geldi."
"Ahh şu konu beni gözlerinde fazla büyütüyorlar."
"Hatırladığım kadarı ile en son Eton'da okuyordunuz.
"Evet dokuz yıl kadar önce ama artık politikaya atılıp babamın yolundan gitmeye karar verdim."
"Sizin adınıza sevindim lordum ama eğer kabalık olarak anlamazsanız artık gitmem lazım,bu arada sizi tekrar görmek gerçekten güzeldi."dedim ve oradan ayrıldım neler oluyordu böyle bana her dokunuşunda kalbim yerine sığmıyordu.Bu düşüncelerle terasa çıktım ve gökyüzüne baktım ne kadar çok yıldız vardı sanki bu gece annem benim yanımda olmak için buradaydı.Terasa şöyle bir baktım burada benden başka kimse yoktu.Gök yüzüne bakarak konuşmaya başladım;
"Bu zamana kadar onlarca erkek ile tanıştım ama hiçbiri böyle hissettirmedi.Ne arkadaş gibiydi ne de bir düşman,ne hissedeceğimi ne düşüneceğimi bilmiyorum.Bu gece galiba gerçek bir milad oldu benim için!Bu yamyam kabinesine katılmam bir yana bu duygular gerçekten bir milat anne."yavaşça tutunduğum balkonu bıraktım ve arkama bile bakmadan içeri geçtim.Gardenia neşe ile yanıma gelip koluma girdi.
"Eee yarın ne yapıyoruz?"
"Bilmem ne yapalım?"
"Yarın bize gel çay içeriz daha sonra da bahçede gezintiye çıkarız."
"Olur ama Leydi Arthur o meşhur kurabiyelerinden yaparsa."
"Tabi yapar sen yeterki yemeye gel."
"Bayanlar artık gitme vakti geldi sizi ne kadar ayırmak istemesemde malesef bunu yapmak zorundayım."bu kısa ama eğlenceli konuşmamızı ağabeyim bozmuştu.
"Tamam geliyorum."Gardenia'yı öptükten sonra ağabeyimin koluna girdim ve balo salonundan ayrıldım.Eve vardığımızda odama çıktım ve direkt yatağıma girdim Eric her aklıma geldiğinde yüzümde şapşal bir gülümseme oluşuyordu.
***
Sabah uyandımda hızla hizmetçi zilini çalarak beni hazırlaması için beklemeye başladım.Bütün bu sıkıcı hazırlanma faslından sonra kokumu sürdüm ve kahvaltıya indim.Hafif bir kahvaltıdan sonra ağabeyimle Gardenia'nın evine doğru yol almaya başladık.Arabadan indiğimde Gözlerimi önümde uzanan dev yapıya diktim burası benim çocukluğumun geçtiği yerdi,bir çok kez buraya yatıya gelmiştim Gardenia'da bir çok kez bizde kalmıştı.Burada evimden daha fazla anım vardı.
Kapıdan içeri girer girmez Gardenia boynuma atlamıştı bende ona sarılarak eve girdim.Yukarı çıktığımızda koltukta oturan Leydi Arthur gülümseyerek bana sarıldı.
"Bayan Waltner gerçekten çok güzel görünüyorsunuz."
"Teşekkür ederim Leydi Arthur ama bana eskisi gibi Rose deyin lütfen bu beni daha çok mutlu eder."
"Tabi tatlım nasıl istersen."
Kurabiyelerimizi yedikten sonra bahçeye indik gardenia ile birlikte geçirdiğimiz zaman zarfı ne kadar kısa olsada beni anlayan ve sırlarımı bilen tek insandı.Biz büyük bir keyif ile yolumuza ve konuşmamıza devam ederken karşımıza kılıç talimi yapan ağabeyim ve Eric çıktı.Ah,bunu kaçıramazdım.
"Benimle kılıç talimi yapacak kadar cesur bir ağabey arıyorum."dedim yüksek sesle.
"Ben bu konuma talibim ama kaybedersen ağlamak yok."dedi ağabeyim aynı ses tonuyla.
"Beni merak etme ama senin için şimdiden üzülüyorum baksana beni yenebileceğini düşünüyorsun."dedim gülümseyerek.
"Sen görürsün."dedi elindeki kılıcı bana atarak.
"Bu eli kazanan benimlede kapışır."Bu sözleri söyleyen Eric'ti.
"Tamam alaştık."dedim elimdeki kılıcı Simon'a doğtu sallarken.
Yarım saat sonra kazanan belli olmuştu...
Merhaba çikolatalarım yeni bölüm biraz kısa oldu üzgünüm ama YGS çıkışı ilk olarak bu bölümü atmaya karar verdim ve biraz geç kaldım sanki.Ama benim çikolatalarım geveze yazarlarını affederler değil mi?Sizi seven yazarınız tembelkişi...Multimedyada Gardenia nın evi var...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ TUTKULAR- Yazım hataları düzenlenmedi-
Tarihi KurguAşk önce kalpte başlar,sonra tene yayılır! Not;İlkler daima kusurludur,onu kusursuz gören sevgiyle bakan gözdür.İyi okumalar...