Gittiğinden beri ne bir pusula ne de bir mektup göndermişti.Sorun onun mektup ya da pusula göndermemesi değildi.Sorun,içimde git gide büyüyen o karanlık kuyuydu.Nedeninin sonbahar olduğunu kendime kabul ettirmeye çalışsam da bunu başardığımı söylemek ne yazık ki mümkün olmuyordu.Çünkü içimden bir ses'bu kuyu seni de yutacak'diyor ve korku denen duyguyu bütün ilklerimde hissetmeme neden oluyordu...
Gözlerimi kapadım ve irkilmeme neden olan havayı içime çektim.Brighton her sonbahar olduğu gibi ölüm kokuyordu...gözyaşı kokuyordu.Arkamda hissettiğim aceleci ayak sesi ile gözlerimi açtım ve arkamda bana korkulu gözlerle bakan genç yardımcıya beklentiyle baktım.
"Efendim Bay Waltner bunu size vermemi ve daha sonra valizlerinizi toplamak için size eşlik etmemi söyledi."elinde sıkıca tuttuğu gazeteyi bana aynı çekingenlik ile uzattı.
"Bay Arthur partilerde görünmeme sebebini çok fazla saklayamadı.Bayan Waltner ile bir Birghton Balosu'nda görülen Bay Arthur aradığı huzuru bulmuş gibi..." devamını okumaya gerek duymadım galiba içimde ki o ses haklıydı,galiba sonunda o kuyuya bu güzel yaz ve anılarımdan sonra ben de düşmüştüm.Gazetenin üzerine düşen göz yaşı ile gülümsedim ve ayağa kalktım.Zaten benim hayalim ancak bu kadardı...gerçeğe kadar!
Elimde tuttuğum gazetenin az önce oturduğum örtüye düşmesine izin verdim.Bu kez kendimce bir savunmam yoktu,ağabeyime söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.Olsa bile ne diyecektim?'Ben senin en yakın arkadaşına aşık oldum ağabey,aslında bana evlilik teklifi etti ama ben korkumdan kabul edemedim!' mi diyecektim?Önde ben arkada yardımcım merdivenleri aynı ölüm sessizliğinde çıktık adama.O eşyaları toplarken ben sadece yatakta oturup camdan dışarıyı seyrediyordum.Bir kez daha onu göremeyecek,karanfil ve tütün kokusunu içime çekemeyecek,nefesini dudaklarımda hissedemeyecektim.
Bir çok çiçeğin anlamı ve bir duyguya karşılığı vardır ama ayrılığın hiç birinde hükmü yoktur!Kimse o iğrenç duyguyu üzerine alınmak istemez çünkü...bir sonbahar buram buram ayrılık kokar.Çünkü o dökülen yaprakları ile alışmıştır vedalaşmaya.Annem de olduğu gibi şimdide buram buram sonbahar kokuyordu.Onda kokan ölüm şimdi ayrılıktı!
"Hanımefendi"gelen ses ile yataktan kalktım ve odama son bir bakış atarak odadam çıktım.Arkamdan gelen ürkek selerin aksine daha sakin ve yavaş adımlar atıyordum.Aynı sakin adımlar ile merdivenleri indim ve Büyük salonun kapısından girdim.Yüzüme bakmadan çıkan ağabeyim hariç her şey,herkes normaldi.
"Ben seni sık sık ziyarete geleceğim."sıkı sıkı kollarına alan halam ve Eric hariç kimse yoktu bu kadar anne sevgisine yaklaşan.Kollarımı gözümden firar den yaşlar ile daha sıkı sardım halama.
"Sanki kötü bir şey yapmışım gibi davranıyor bana."
"Emin ol zamanla düzelecek!"yanağıma bir öpücük kondurdu.Güven verici bir gülümseme yolladıktan sonra topuklarımın üzerinde döndüm ve omuzlarımı dikleştirdim.Dışarı verdiğim büyük nefesin ardından sakin yürüyüşüme devam ettim.Bahçedeki o küçük patikatada yürüdüğüm o bir kaç adımda ayaklarımın altında kırılan kurumuş yaprak seslerine aldırmadım ve yoluma devam ettim.Ağabeyim çoktan arabaya binmişti.Şöförün bana yardım etmek için kaldırdığı elini görmezden geldim ve o sosyete maskesine hiç de uymayan bir davranış yaparak arabaya hızla bindim ve kapıyı kendim kapattım.
Sessizliği nal ve tekerlek sesleri bozuyordu.Eric ile eşsiz hissettiren sessizlik ağabeyim ile bir işkenceye dönüşüyordu.Konuşmaması beni bu şekilde cezalandırması canımı yakıyordu.Elimde tuttuğum kolyeyi daha fazla sıktım ondan güç almak istercesine.
"Nereye gidiyoruz?"duymazdan gelerek dışarıyı izlemeye devam etti.Biraz sonra araba durduğunda daha soru sormama fırsat vermeden kolumdan çekiştirerek arabadan indirdi ve yazlığın patikasında hızla peşinden çekiştirdi.Kapının açılması ile çekiştirme devam etti ta ki odama kadar.
"Bundan sonra bu odadan çıkmayacaksın!"beni fırlatırcasına bıraktı.Tekrar kapıya yöneldiğinde kalan son cesaret kırıntılarım ile konuştum.
"Bunları babam duyduğunda gerçekten sinirlenecek."yavaşça arkasını döndü ve bana biraz daha yaklaştı.
"Bu odadan dışarı adımını dahi atmayacaksın!Eğer atacak olursan"bir anda arkasını döndü ve kapıya yöneldi.
"Öldürürmüsün abi?Saçma kuralların nedeniyle beni buraya hapsedeceksin,eğer bu odadan çıkarsam öldürecek misin?"büyük bir gürültü ile kapı çarptı.Tuttuğumu dahi bilmediğim nefesimi dışarı bıraktım.Camın yanında duran koltuğa oturdum ve içimdeki o derin kuyuya yavaş yavaş çekilmeyi bekledim...Annemin dediği gibi'Kim bilir masallar olmasa bile mucizeler gerçektir!'
Biraz ayrılık kokan bir bölüm olduğu için üzgünüm ama bu olmak zorundaydı:(Aramıza katılan yeni çikolatalar hoş geldiniz:)Nedense söyleme gereği hissediyorum bu final değildi:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ TUTKULAR- Yazım hataları düzenlenmedi-
Fiksi SejarahAşk önce kalpte başlar,sonra tene yayılır! Not;İlkler daima kusurludur,onu kusursuz gören sevgiyle bakan gözdür.İyi okumalar...