Selam:)Eh artık bütün hikaye boyunca sessiz kalmayı başaran çikolatalarım da bir canlansın,kendine gelsin:)Kısa dahi olsa yorumlarınızı bekliyorum:)Kokulu kokulu öpüldünüz...
Kendimde aradığım cesaret değildi nihayetinde,belki biraz ihtiyaçtı.Onun kokusuna,gülüşüne ve varlığına olan ihtiyaçtı.Buram buram aşk kokan o adam bütün cesaretimi toplamama sebep oluyordu bir hayali ile...
Elimdeki kamelyaları tuvalet masasının üzerine bıraktım.Başıma taktığım pembe şapkanın bağını bağladım ve aynada son kez kendime baktım.Uzun zaman olmuştu bu kıyafetler ile dışarı çıkmayalı,bütün kışı erkek kıyafetleri ile geçirmiştim fakat şikayetçi değildim.
Hızla odadan çıktım ve koşar adım merdivenleri indim.Dış kapıdan çıkarken,atıma binerken hissettiğim şey korku değildi daha büyük bir şeydi.Buna ister aşk deyin,ister cesaret fakat içimdeki duyguyu tarif edemezsiniz.
Rüzgar bütün iliklerime kadar işlerken düşündüğüm tek şey oydu.Karanfil ve tütün kokusu.Beni her öptüğümde içimi kaplayan o tarifsiz duygu,gözlerinde gördüğüm o alev...Bütün dünyaya bedeldi bu adam.Yalnız geçen dokuz yılıma ilaç gibi gelmişti bir anda...
Ağacın gövdesine yaslanmış adama baktım ve kendi kendime gülümsedim.Atın eğerlerini çekiştirerek boş alana sürdüm.Gözlerimi ondan ayırmadım,benim yaklaştığımı görür görmez ayağa kalktı.Atın eğerlerine asılarak durmasını sağladım belimi saran ellere kendimi bırakarak havada geçen bir kaç saniyenin ardından nihayet o güzel kokusu bütün bedenimi sarmıştı.
"Geldin!"gözlerinde beliren o alev bir anlığına kalbimin durmasına sebep oldu.Ne yapıyordu da beniböyle hissetmeye itiyordu?
"Elma"anlamayan gözlerle benisüzdüğünde gülümsedim ve biraz daha sokuldum ona.
"En sevdiğim çiçek elma çiçeği,kimse onu önemsemez herkesin gözü meyvesindedir ama bilmezlerki çiçeği olmaz ise meyveside olmaz.Omuzlarında koca bie elmanın yükünü taşır o küçücük çiçek.Kimsenin onu fark etmediğini umursamadan."dudakları yukarı kıvrıldı,sanki bu kez güvenden daha farklı bir şey vardı gözlerinde.Şevkat.Bana verebileceği son duyguydu,hepsini vermişti zaten koşulsuz şartsız bir bu kalmıştı.Bana bırakmadığı bir bu...
"İyiki kimse fark etmemiş seni,herkes bana bırakmış...Güzel kokunu,sözlerini ve en önemlisi kalbini.İyiki kimse girmeyi düşünmemiş,seni değilde yarattığın maskeyi görmüş iyiki herkes!İyiki ilk ben sevmişim maskenin altındaki kadını..."kollarımı boynuna doladım kısacık boyum ile ona yetişmeye çalışsamda kocaman sevgim ile çoktan ona yetişmiştim.
"Rosemary sana bir şey söylemem gerek!"kollarımı boynundan çekerken vücuduma yerleşen tedirginlik kendini bir anda belli etmeye başladı.
"Ben babanla konuştum ve bizim evlenmemizde hiç bir mani olmadığını söyledi fakat bir şart ile seninle konuşmak istiyor."duyduğum şey ile bütün o tedirginlik geldiği gibi bir anda uçup gitti.Babam izin vermişti,elbet ağabeyimde kabullenecekti.Az önce çektiğim kollarıım tekrar yereştirdim ait oldukları yere.
"Neden bu kadar anlayışlısın?"
"Çünkü sonunda sen varsın,sen öyle herkes gibi değilsin sen içime işleyen tek insansın..."hızla yerden kaldırdı ve atın üzerine bıraktı beni .Biraz sonra arkama oturduğunda biraz tedirgin olmamış değildim.Sonuçta Londra'ya gidiyorduk ve bütün sokaklar dedikoducu leydilerle doluydu.Atın eğerini çekiştirdğinde rüzgara inat hızla şehir içine ilerledik.Daha şimdiden onlarca meraklı bakış keşfetmiştim.
***
Eğerleri son kez çektiğinde artık evin bahçesindeydik.Babam muhtemelen çalışma odasında her zaman ki koltuğunda Londra'yı seyrediyordu.Bu görüntü gözümde canlandığında biraz sonraya dair bütün kaygılar kayboluverdi.Tekrar Eric'in kollarında aşağı indim.
Merdivenler bir anda kısaldı gözümde.Neden heyecanlı iken uzun,korkuyor iken kısaydılar.Tanrının belkide gözlerimize ve duyularımıza yaptığı bir şeydi bu!Bir anda kapıda olduğumun farkına vararak kapıyı çaldım.Beklediğim cevap çoktan gelmişti fakat ayaklarım cevap ile aynı fikirde değildi.Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve içeri girdim.Gördüğüm manzara pek şaşırtmamıştı beni,babam yine koltuğundan Londra'yı seyrediyordu.
"Otur hayatım."yanındaki koltuğu işaret etti.Ölü adımlarla koltuğa doğru ilerledim ve aynı duygu ile oturdum.
"Londra ne garip değil mi?Bir anda çarpıyor insanı.Aşk denen şeyi öğretiyor sana."
"Baba ben-"elini kaldırdı ve bana döndü.Gözünde gördüğüm şey mutluluktu,hüzün ve mutluluk.
"Dünyanın en mükemmel duygusunu tattın.Ne ben,ne de ağabeyin engelleyebilir bunu.Elbet bir gün bu olacaktı bu kadar erken olacağını düşünmemiştim,belki biraz daha benim küçük kızım olarak kalırsın zannetmiştim.Eric'i bu kadar kararlı görmek güzel!Anlaşılan o ki gerçekten aşık sana,gözlerine biraz dikkatli bakacak olursak sende ona."dudakları yukarı kıvrıldığında gözlerinin etrafındaki kırışıklıklar hareket etti.Bu gülüş kendi geçmişi içindi.Babam aşık olmuştu,gülmüştü ve büyük bir yükün altına girmişti.
Babam tanıdığım en güçlü insandı.İki çocuğu başka bir eşe gerek duymadan büyükmüştü.Belki de kalbi istememişti başka birini,kabul etmemişti.O kadar doluydu ki bizim ve annemizin sevgisi ile başka birine yer kalmamıştı belki de!Tıpkı beniminde Eric'den başka hiç bir erkeğe kalmadığı gibi...
Şimdi tek istediğim biraz daha mutlu olmak annem ve babamdan biraz daha uzun süre mutlu kalabilmek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİZLİ TUTKULAR- Yazım hataları düzenlenmedi-
Fiction HistoriqueAşk önce kalpte başlar,sonra tene yayılır! Not;İlkler daima kusurludur,onu kusursuz gören sevgiyle bakan gözdür.İyi okumalar...