Bu bölüm final bölümü arkadaşlar :/. Umarım beğenirsiniz, final bölümleri yazmakta nedense pek iyi değilim... Ve bu kitabı bitireceğim için aşırı duygusal hissediyorum. Keşke bu bölümü de biraz daha duygusal yazabilseymişim... Okuyan herkese teşekkür ederim, başka kitaplarda görüşmek üzere^^
"DURUN! DURUN!"
Aniden sokağın başından bir ses bağıra bağıra bize seslendiğinde sesin sahibinin dediğine uyduk ve birbirimizden hemen ayrıldık. Sehun artık parlamıyordu ve Bay Joo yanımızda bitmiş, Jongdae'nin omzuna tutunmuştu çünkü son anda düşüyodu.
"Bay Joo?" dedik hepimiz aynı anda şaşkınlıkla.
"DURUN!" dedi tekrar. "Bay Joo durduk zaten." dedim. Bize bakıp rahat bir iç çekti ve, "Yetişebildiğime sevindim" dedi Bay Joo.
"Ne oldu?" dedi Sehun merakla. "Sehun, senin öbür dünyaya gideceğini duydum," dedi Bay Joo ve dönüp Jongdae'ye baktı. Jongdae omuz silkti, "Gidip biraz Bay Joo'nun yerinde ağlamış olabilirim" dedi. Ona göz devirdim. "Veda etmeye mi geldiniz Bay Joo?" dedi Sehun.
"Ne veda mı? Ne vedası çocuğum" dedi Bay Joo, "Sana bir teklifle geldim."
"Teklif mi?" dedi Tao merakla. "Evet," dedi Bay Joo. "Sehun, Amerika'da ikinci şubemi açacağım ve oraya gitmem gerek! Burada kalıp şu an ki yerle ilgilenen biri olmalı," dedi Bay Joo. Sehun heyecanla yutkundu, bende elini tuttum. "Bana iş mi teklif ediyorsunuz?"
"Bir nevi evet. Hem arkadaşlarından ayrılmak zorunda da kalmazsın! Sana güvenebileceğimi biliyorum Sehun" dedi Bay Joo. Sehun'la birbirimize heyecanla döndük. İkimiz de sırıttığımızı görünce çığlık atarak birbirimize sarıldık ve ben tabii ki mutluluktan ağladım.
Birbirimizden ayrılınca, Sehun akan bir damla gözyaşını sildi ve Bay Joo'nun elini tuttu. "Çok teşekkür ederim Bay Joo!" dedi. "Ah teşekkürü sonraya sakla önce Junmyeon ile konuşup işi halletmeliyiz. Gel gidelim" dedi. "Pekala, hadi gidelim!" dedim bir adım öne çıkıp.
"Siz burada kalın. Sehun'la yalnız gitsek iyi olur" dedi Bay Joo. "Ah, şey, tamam" dedim bir adım geri çekilerek. Sehun omzumu tuttu ve gülümseyip, "Meraklanma. Hemen döneriz" dedi ve Bay Joo'nun peşine takılıp gitti.
***
Meraktan çatlamama az kalmıştı. Gitmeleri üzerinden tam iki saat geçmişti, bu kadar uzun süren neydi merak ediyorum.Ya bir sorun çıktıysa? Ya Junmyeon bunu kabul etmediyse ve Sehun yine öbür dünyaya gitmek zorunda kalırsa?
Kötü düşünceler beni sarıp sarmalıyordu. Bu yüzden ben de sokakta öylesine yürüyordum, nereye gittiğimi bilmeden adımlarımı takip ediyordum.
Kalabalık bir kaldırımdan, beni görmeyen insanların arasından geçerken bir ağlama sesiyle kafamı yerden kaldırdım ve o tarafa baktım. Küçük bir çocuk, dizlerini kendisine çekmiş, kafasını gömmüş ağlıyordu. Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. Bu kadar insanın içinde korkmadan orada nasıl ağlıyordu. Ve neden kimse ona neden ağladığını sormuyordu. Çocuğun yanına gidecektim ki, adımım havada kaldı. "Doğru" dedim sessizce. "Beni göremez." Yardım edememenin verdiği huzursuzluka yoluma döndüm.
"Bana mı bakıyordun?"
Durdum. Döndüm ve gözyaşları ile bana bakan çocuğa baktım. Çocuk aniden yutkunarak ayağa kalktı ve koşup bana sarıldı. "Biliyordum! Bana bakıyordun!" dedi ağlayarak. "Burada ki hiç bir insan bana dikkat etmeden geçip gidiyor!"
Gözlerimi kapadım ve elimi çocuğun saçlarında gezdirdim. "Burada ne yapıyordun?" dedim.
"Annemi bekliyordum ama gelmedi. Sanırım gecikti ama geciktiği günler saat altı da burada olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angel of Death (ChanBaek)
FanfictionBaekhyun, ölmüş fakat öbür dünyaya gitmek yerine burada kalıp bir ölüm meleği olmuştu. Park Chanyeol, ünlü bir şarkıcıydı fakat ünü yavaş yavaş kayboluyordu. Ama Baekhyun ona sırılsıklam aşıktı. Bir gün Chanyeol kaza geçirdiğinde, Baekhyun'un onun c...