Gerginlikten çatlamak diye bir şey olabilir miydi? Muhtemelen olabilirdi. İklim aldığı tüm terbiye kurallarını bir köşeye atıp tabağındaki sebzeleri sağa sola iteklemek istiyordu.
Gerçek bir aile yemeği gibi görünüyordu ilk başta. Anne-baba oğullar, gelin, torunlar, kız arkadaş ve onun promosyonları. Peki bu senaryoda neden havada uçuşan kahkahalar yoktu ki?
Baba Yıldırım Tekin tıpkı beklediği gibi sert mizaçlı bir adamdı. Kırlaşmış siyah saçları, sinekkaydı tıraşlı çenesi, adeta kolalı gibi görünen koyu renk takım elbisesi ve ince, uzun fiziğiyle bir iş adamından çok bir bürokrata benziyordu. Çınar'la kıyaslandığında ise oldukça tatsız bir adamdı.
Karısı Esma ise onun aksine bir cennet papağanı kadar renkliydi. Aslında kısa olan koyu renk saçları postişle uzatılmış, kalıp gibi dümdüz fönlenmişti. Yeşil, lacivert ve fuşyanın içiçe geçtiği şifon elbisesi ince fiziğine sıkıca oturmuştu. Parlak bir pembeye boyanan tırnakları, uzun ve manikürlüydü. İklim gelişigüzel bir bakışla bile kadının çenesi ve elmacık kemiklerindeki operasyonlarla, yüz gerdirme ameliyatlarını seçebiliyordu.
Demir, tıpkı annesi ve kardeşininkine benzeyen kara gözlerini kısıp boğazını temizledi. "Eee? İklim? İşler nasıl?"
Bariz gerginliği kırmaya çalışan adama minnetle gülümsedi. "Yoğun. Yaz ayları yaklaşıyor. Bu düğün sezonunun açılması demek. Kısa zamanda nefes bile alamayacak duruma geleceğiz."
"Aylin-Bülent Kurfallı çiftinin düğünü sizin eserinizdi, değil mi?" Derya Tekin kesinlikle bu aileye ait değildi. Simsiyah sürme çekilmiş gözleri dik balıkçı yaka simsiyah elbisesi ve postallarıyla kurumluna kurumlana yemek yiyen bu çiftin gelini olamayacak kadar sıradışı bir sarışındı.
"Evet." diye yanıtladı Derya'yı önündeki yeterince pişmemiş eti keserken. "Ne istediğini bilen net insanları severim." Bir yandan da yan gözle Çınar'a baktı ve tabağına hiç dokunmamış olduğunu gördü.
"Kesinlikle öyle. Ben de evlerinin dekorasyonunu yapmıştım."
Derya Tekin, ünlü bir iç mimardı. Alameti farikası siyah mermerdi. Buz gibi, sert, duygusuz bir nesneyi alır, kusursuz ve sımsıcak bir yuvanın parçası haline getirirdi.
"Soho'da görmüştüm." diyerek cevapladı. Soho seçkin bir yaşam tarzı dergisiydi. Alanında son derece ünlü antikacı, mimar, dekoratörlerden oluşan seçici bir ekibin yirmi birinci yüzyılın ve elbette klasik mimarinin örneklerini incelediği hatta zaman zaman acımasızca eleştirdiği bir cemiyet dergisiydi, tam da bu acımasızlığı yüzünden cemiyet tarafından pek sevilmezdi. Çünkü seçkin bir zevkin değil, bol paranın satın aldığı birbiriyle alakalı ya da çoğunlukla alakasız pek çok eşyayı bir araya getiren cemiyetin elitleri, haliyle eleştiriden de pek hoşlanmazdı.
"Güzel bir işti." diye devam etti. "Aylin'in çocuksuluğu ve Bülent'in ciddiyetini tamamen yansıtmıştın. Onları tanıyan biri olarak çok daha fazla beğendim."
Derya kısacık kesilmiş sarı saçlarından, hayali uzun bir tutamı başının arkasına savurdu. "Teşekkür ederim. İltifat almaktan asla bıkmam."
"Bu sebeple de kocanı ve çocuklarını ihmal etme pahasına burnunun dikine gidersin." Yıldırım Bey'in sert ve amansız sesiyle az önce yumuşayan ortam yeniden gerildi.
"Baba!" Demir, babasını sert bir sesle uyardı. "Karımla bu şekilde konuşmazsın."
Demir Tekin yaklaşık bir doksan beşlik boyu ve koca cüssesiyle koca bir beton duvar gibiydi. Kesinlikle karşınıza almak isteyeceğiniz biri değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN TADI: Acı&Tatlı (Mükemmel Planlar Serisi 3)
RomanceMuhteşem kuzenlerin maceraları devam ediyor. İklim Aytaç şüphesiz ki dört kuzenin içinde en "sıradan" olandı. Yoksa değil miydi? Sorumsuz anne, bencil baba, mahvolan bir çocukluk hayali. Belki de o kadar sıradan değildi. Günü deli kuzenleri ve düny...