11 Eylül 2017
Pazartesi
Hani bazı sabahlar vardır ya... Yanınızdaki sevdiğinize sımsıkı sarılır hiç kalkmak istemezsiniz... Hani aşık olduğunuz adamın göğsünde tüm karabasanlar düne karışır, hani aşık olduğunuz kadının saçları göğsünüze dağılmış, camdan giren gün ışığında ruhunuza huzur salar ya... Hani biri için ölmek değil onun için yaşamak hatta onunla yaşamak dahası onunla yaşlanmak istersiniz ya...
Hah o sabahların bi' anlamı yoktur.
Çünkü hayat siz plan yaparken başınıza örülen çoraplardan ibarettir.
Çünkü Afrikada kanat çırpan bir kelebek sizin ağzınıza sıçar.
İşte İklim öyle bir sabaha açtı gözlerini. Mükemmel bir sabahtı. Sağlıklı bir kadının ağrıması gereken tüm kasları ağrıyordu. Başının altında, aşık olduğu adamın çıplak göğsünün altında, güçlü bir kalp ritmik bir şekilde çarpıyordu. Esmer teni sıcacık, güçlü vücudu bedenine dolanmış, üzerinde sakladığından çok daha fazlasını ortaya koyan küçücük boxerıyla bir kadının isteyebileceğinden çok daha fazlasıydı.
Ya da değildi.
Çapkın, bağlanmaktan ödü kopan, kararsız, hırçın adamın tekiydi. Ne gidiyordu ne de tam olarak geliyordu.
Belki de öyleydi.
Kocaman bir kalbi vardı. Daha sorumluluk kelimesinin anlamını bile bilmezken küçücük bir bebeğe tüm kalbini vermişti. Korumacıydı. Tüm o uçarı hallerine rağmen İklim onun yanında kendini güvende hissediyordu. Güvenden de öte. Yuvasındaymış gibi.
Bu komikti. Hatta dramatik.
Çünkü İklim'in bir yuvası hiç olmamıştı. Ama eğer olsaydı, o Çınar gibi olurdu.
Kavga da edilse, küsülse de hatta öfkeden deliye de dönülse kucağını açardı ve tüm kötü adamlar hikayenin bir önceki sayfasında kalırdı.
Kalır mıydı?
"Prenses başımı ağrıtıyorsun."
Her kadın bir gün bir öküze kanacaktır! "Ağzımı bile açmadım."
Çınar başını eğip şakağına sıcak bir öpücük kondurdu. "O kadar düşünüyorsun ki o seslerden kendini duyamıyorsun."
Hem Yunan Tanrısı hem filozof.
Üstelik yemek yapmayı da biliyor.
Mutfakta aşçı sokakta motorcu yatakta...
Tam evlenilecek erkek!.
Düşüncelerinin gittiği yönü fark ettiğinde iğne batırılmış gibi sıçradı.
Bedenindeki gerginliği fark eden Çınar, hala uyku mahmuru gözlerle ona baktı. Kaşlarını çatmasa sevimli bile sayılabilirdi. "Ne oldu?"
"Yok bir şey."
"Var bir şey de... Dediğin gibi olsun madem." adam başını tekrar yastığına koyarken İklim yeniden düşüncelerine döndü.
Evlenmek falan istemiyordu. Buna zaten daha önce iki kez teşebbüs etmişti ki sonuçları, sonuçların artçıları hayatını uzun süre gasp etmişti.
Daha da vahim olanı Çınar'ın evlenmek istemiyor oluşuydu. Adamın evlenmek yerine idam sehpasına çıkmayı tercih edeceğine iddiaya bile girebilirdi ki İklim hayatı boyunca hiç iddiaya girmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN TADI: Acı&Tatlı (Mükemmel Planlar Serisi 3)
RomanceMuhteşem kuzenlerin maceraları devam ediyor. İklim Aytaç şüphesiz ki dört kuzenin içinde en "sıradan" olandı. Yoksa değil miydi? Sorumsuz anne, bencil baba, mahvolan bir çocukluk hayali. Belki de o kadar sıradan değildi. Günü deli kuzenleri ve düny...