Sessizlik bazen sağır edicidir. Ortada bir sürü çığlık, bir o kadar hezeyan vardır ama tek bir ses yoktur. İklim tam şu an o sağır edici sessizliğin ortasında olduğunu bilerek yutkundu.
Telefon Çınar'ın elinde solgun bir yaprak gibi düştü düşecek duruyordu. Adamın gözleri iyice kararmıştı. Hiddet... o gözlerde gördüğü tam olarak buydu.
Çınar öfkeliydi. Ve İklim bu öfkenin hedefi olmaktan korkuyordu.
"Çınar..."
Başladığı cümle bıçağın çeliğini andıran bir soğuklukla kesildi.
"Sonra!"
Sessizce alışveriş merkezinden dışarı çıktılar. Sürekli konuşan Ilgın ve Yağmur bile ortamdaki gerginliği anlamış bir halde Asu'nun pusetini iterken sessizce onları takip ediyorlardı.
Çınar onlara eliyle arabaya geçmelerini işaret ederken İklim bu beylik, maskülen harekete göz devirmemek için kendini güç tuttu.
İklim Asu'yu alıp arabaya koyarken Ilgın'a da arabaya binmesini işaret etti. Bir yandan da göz ucuyla Çınar'a baktı.
Ne demişler... Gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.
Sorun şuydu ki sırlar da aynı nahoş huydan muzdaripti.
Ama İklim bu aile faciasını tek başına göğüslemeyecekti. Kararını Çınar'a bildiremeden adam telefonunu yeniden çıkardı ve kısaca "buluşalım" dedi.
Gizemli olsa da kulağa yasak bir aşk kaçamağı gibi gelmediğinden İklim dikkatini Çınar'ın beden diline odakladı.
Öfkeli ve gergindi. Ve çoktan bir sonuca varıp düğümleri, en azından büyük bir bölümünü çözmüştü. İklim, Çınar'ın çözdüğü o düğümlerin herkesin ayağına dolanmamasını ummaktan baika bir şey yapamadı. "Tamam onu da getir o halde!" diye kükreyen bir Çınar hepsinin irkilmesine neden oldu.
Çınar nadiren gerçekten sinirlenirdi. İklim otokontrol sahibi olmakla övünse de Çınar da duygularına kolaylıkla sahip olan bir adamdı. O kor gibi öfkesi ender olarak ortaya çıkardı.
Çınar telefonu kapatıp kızına döndü. "Sen de İklimler'le gidiyorsun."
Sesi o kadar sert ve buyurgandı ki Yağmur itiraz edemedi. Kız süngüsü düşmüş bir halde Ilgın'ın yanına doğru yürürken İklim, Çınar'a yanaşıp adını seslenme gafletine düştü. "Çınar..."
Obsidiyen gözler ona döndü, üzerinde bir miktar oyalanıp "Daha sonra" dedi aynı soğuk sesle.
Arabasına binip giden adamın arkasından üçü de bakakalırken sessizliği ilk bozan Yağmur oldu. "İklim abla bir sorun mu var?"
Durdu ve kıza baktı. "Bilmiyorum tatlım."
Aradan henüz iki saat geçmemişti ki kapı çaldı. Üçü aynı anda oturdukları yerden sıçrarken İklim elini kalbinin üstüne bastırıp kendini sakinleştirdi.
Kapıyı açmak için hareketlenen kızlara eliyle işaret edip oturmalarını işaret ederken kapıya doğru ilerledi.
Kapıyı açtığında kısa bir şaşkınlık yaşadı. En önde sarışın dokuz on yaşlarında bir çocuk, arkada Çınar'ın avukatı Fatih, yanında Çınar duruyordu. Çınar oğlanı öne itip içeri girmesini sağladıktan sonra "Oğulcan bak bu İklim. Benim kız arkadaşım. Hadi tanışın." deyip kapıyı İklim'in suratına kapattı.
İklim bir an kaş çattı. Teknik olarak kapıyı suratına kapatmış sayılmazdı. Çınar dışarıda kendisi içerideydi ama sonuçta kapı suratına kapanmıştı. Kafası karıştı. O yüzden dikkatini Oğulcan'a verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN TADI: Acı&Tatlı (Mükemmel Planlar Serisi 3)
RomantizmMuhteşem kuzenlerin maceraları devam ediyor. İklim Aytaç şüphesiz ki dört kuzenin içinde en "sıradan" olandı. Yoksa değil miydi? Sorumsuz anne, bencil baba, mahvolan bir çocukluk hayali. Belki de o kadar sıradan değildi. Günü deli kuzenleri ve düny...