Mutfağın ışığı aniden yandığında Çınar içgüdüsel olarak İklim'i arkasına aldı.
Ama yerdeki kadife elbise, takım elbisenin ceketi, hatta pantolonu hariç geri kalanı etrafa saçılmışken ne yaptıkları fazlasıyla aşikardı.
Kısa bir an buz gibi bir sessizlik oldu. Sonra bir haykırış duyuldu. "Allah'ım gözlerim kanıyor."
İki saat önce...
Aralarındaki gergin bakışma uzun süre devam ederken ilk toparlanan Çınar oldu. Göz temasını kesip gözlerini yumdu. Neden bahsediyorlardı?
Restoran... Restorandan bahsediyorlardı. Ana yemek önlerinde duruyordu. Ona neden ara sıcağı atladığını anlatıyordu.
Ara sıcağı unut! Seks yok!
Konuşmayı yeniden güvenli sulara çekmek için etinden bir parça kesen kadına gülümsedi. "Aslında restoran işine giren ben değilim." dedi, İklim'in de en az kendisi kadar gergin olmasını görmezden gelerek. "Babamın amcasının Adana Lokantası adında bir restoranı vardı."
"Ocakbaşı gibi mi?"
"Hayır. O dönem için oldukça iyi bir lokantaydı. Dedemin babası çiftliği dedeme bırakınca büyük amca da bildiği en iyi ikinci işi yapmış."
"Mantıklı görünüyor."
Çınar kadının ciddi bir şekilde yaptığı yoruma gülümsedi. Oysa büyük amcasının kararında mantıklı herhangi bir yan yoktu. Büyük amca Halim babası Mehmet Efendi çiftliği büyük oğlu olan Çınar'ın dedesi Ahmet Efendi'ye bırakınca bir gecede babasının evde tuttuğu bütün parayı alıp ortadan kaybolmuştu. Aylar sonra ise bir lokantayla ortaya çıkmıştı.
Mehmet Efendi küçük oğlunu hiç affetmese de iki kardeşin arası zamanla düzelmişti. Her şeyden önce dedesi Ahmet Efendi zeki bir adamdı. Ele avuca sığmaz kardeşi yakınında tutmuş ve herhangi bir sürprizin yaşanmasına izin vermemişti. Üstelik o dönemlerde yeni yeni büyüyen şehirlerde yemek işi genellikle yabancıların elindeydi ve özellikle birkaç yıl sonraki felakette bu yakınlık işe yaramıştı.
"Sen işi büyük amcandan mı öğrendin?" kadının soru sorarken bir yandan önündeki kusursuz pişirilmiş bifteği kesmesiyle dikkati dağıldı. Payına düşenden fazla kadın tanımıştı. Kadınları severdi. Güzelliklerini, kahkahalarını, çıplak ayakla kumsalda dolaşmalarını, dans etmelerini... ama bir kadında ince ve zarif tavırlar aradığı hiç olmamıştı. Oysa şimdi karşısındaki kadın kusursuz tavırlarıyla adeta tüm soruların ve beklentilerin cevabı gibiydi.
"Evet" diye cevapladı kadının güzelliğinden büyülenmiş bir halde. "Elbette babam bu karardan pek hoşlanmadı ama... Kimin umurunda ki?"
"Senin değil belli ki."
"Peki sen?" diye bu kez Çınar kadına en başından beri merak ettiği soruyu yöneltti. "Güray Holdingten seni koparan ne? Öyle muazzam bir servetin içinde ona göre çok mütevazi sayılabilecek Hera'ya geçiş yapman herkesin harcı değil."
"İstediğim asla bir iş kadını olmak değildi. Belki ileride bir gün kendi bale okulumu açmak. Ama bunun dışında bir iş? Hayır. Şimdi on üç yaşımdayken hayal ettiğimden başka bir noktadayım."
"Daha mı iyi bir yer yoksa daha mı kötü?"
İklim'in yüzünden geçen ifadeden yumuşak karnına vurduğunu anladı. Ama kadın bozuntuya vermedi. Tamamen umarsız bir tavırla başını iki yana salladı. "Kıyaslamak anlamsız. Artık bir balerin olamayacağıma göre?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN TADI: Acı&Tatlı (Mükemmel Planlar Serisi 3)
RomanceMuhteşem kuzenlerin maceraları devam ediyor. İklim Aytaç şüphesiz ki dört kuzenin içinde en "sıradan" olandı. Yoksa değil miydi? Sorumsuz anne, bencil baba, mahvolan bir çocukluk hayali. Belki de o kadar sıradan değildi. Günü deli kuzenleri ve düny...