Dinmek bilmiyordu feryadım. Bacaklarımı göğsüme çektim ve kafamı dizime koydum. Tüm odayı hıçkırıklarım sarmıştı. Tüm tüylerim diken diken oldu. Birde titriyordum. Gözlerimi ve burnumu kokuma sildim. Duvardan destek alarak ayağa kalktım. Buradan kaçmaktan başka çarem yoktu. Tanımadığım erkekler ile aynı evdeydim. Hele beni kendi malı sanan Atakan'dan bahsetmiyorum bile
Camın, koruma parmaklıkları olduğunu gördüm ve içimden birkez daha lanet okudum. Dış kapının kapanma sesini duyduğumda hızla bulunduğum odadan çıktım. Evde kimse yoktu. Yanlızdım. Ben evde Yanlızdım. Kimsecikler yoktu. Elimi boğazıma götürdüm ve derin derin nefes almaya çalıştım. Nefesim boğazımda düğümlenmişti. En yakınımdaki cama koştum. Camı zorlukla açtım ve kafamı demir parmaklıklara dayayıp derin derin nefes aldım. Ciğerlerim sızlıyordu. Sigaradan aldığınız ilk nefes gibi. Yanıyordu. Geniş mekanlarda, asansörde, karanlıkta tek başıma kalmak fobimdi.Daha on yaşımdayken kuzenim Mert ile hastanede koşuşturuyorduk. Çocukluk işte huysuzduk, yaramazdık. En kötüsüde meraklıydık. Hastanede karıştırmadığımız delik kalmamıştı. Boş boş koridorda dolanırken diğer kapılardan farklı renkte bir kapı görmüştüm. O griydi. Onun kapı kulpuda farklıydı. O özel gelmişti o an gözüme. İçinde çocuklardan saklanan şekerlerin olduğunu düşünmüştüm. Çocukluk aklı İşte dalmıştım içeriye. Kapı arkamdan hızla kapanmıştı. Öyle düşündüğüm gibi şeker falanda yoktu. Soğuktu. Ölü bir insan gibi... Buz dolabı gibi dolaplar vardı.
Belkide onların içindedir diye düşünmüştüm şekerleri. Ama kapıdaki yazıyı görmemle gözlerim büyümüştü. Soğuk işlemeyen tenime, binlerce iğne batmıştı o an. Kırmızı yazılarla MORG
Yazıyordu. İzlediğim bir flimde duymuştum bunu. Annem ne olduğundan bahsetmişti bana. Küçük bedenim kapının ağırlığından düşük olduğu için kapıyı itip açamamıştım. Nöbetçi bir kadın kurtarmıştı beni oradan.O gün, bu gündür korkarım işte. Gözlerimi dışarda gezdirdiğimde, Utku ve Teoman çam ağacı olduğunu tahmin ettiğim ağacın altında sigara içiyorlardı. Herzaman ki gibi Utku'nun üzerinde bir şey yoktu. Karın kaslarını sergilemeye meraklı olmalı. Teoman ne kadar bana iyi bir insan gibi gözükmesede, bir dünya erkeğe taş çıkartabilecek yakışıklılıkta. Keskin yüz hatları, çatık kaşları, fiziği harika denebilecek boyuttaydı. Teoman ağaca yaslandı. Ambar'a benzeyen tahta barakadan büyük bir köpek çıktı. Sirkeleniyordu. Uzun tüylere ve dik kulaklara sahipti. Köpekler ile pek içli dışlı olmadığım için cinsinin ne olduğuna dair bir bilgim yoktu. Köpek Utku'nun üzerine atladı. Ön bacakları, Utku'nun bacaklarının üzerindeyken bakışlarını bana çevirdi ve havlamaya başladı. Utku ve Teoman'ın bakışları bana döndü. Utku, köpeğin bacaklarını indirdi ve bana döndü.
" Gelsene tırtıl, köpekle tanış "
Başımı sağa sola salladım " Gelmem! "
Biraz uzakta olduğu için bağırmam gerekti." Bizim köpek tırtıl yemez. Vejetaryen korkma "
Teoman'ın söylediği ile gözlerimi istemesemde devirdim. Utku eliyle bana gel işareti yapıyordu. Pes edip camı kapattım ve dış kapıya yöneldim. Dış kapıyı açtığımda yüzüme sıcak bir rüzgar esti. Kapıyı bilerek mi açık bırakmışlardı acaba? Kendi önleri patlamış ayakkabılarımı giymeye utandığım için, Utku'nun olduğunu düşündüğüm parmak arası terlikleri giydim. Ayağımda çorap olduğu için pekte parmak arası bir terlik gibi gözükmüyorlardı . ağır adımlarla merdivenleri indim ve Utku'ların yanına doğru yol aldım. Teoman sigarasını yere attı ve ayağıyla üzerine basıp söndürdü. Ben Utku'nun yanında durdum. Teoman denen çocuktan tırsıyorum. Her an üzerime atlayacakmış gibi hissediyorum.
" Ben gidiyorum. Daha sonra tekrardan gelirim "
" peki, dostum "
Teoman'ın gidişini sessizce izledik. Umarım bir daha gelmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH TOHUMU
RomanceKız , güneşten korkan bir adama aşık olmuştu. Bir daha ışığı tadamayacağını, güneşi göremeyeceğini bilmesine rağmen aşka açmıştı kalbini. Adam, kızı güneşe düşman etmişti lakin, kızın yaşamının güneşe bağlı olduğundan haberi yoktu. Ne kadar kızı pi...