Ben senin için olmayan kanatlarımdan vazgeçtim, Utku. Acaba sen benim için nelerden vazgeçeceksin...
✴ ✴ ✴
#Geçmiş#
Arkamdan gelen ayak sesleri, adımlarımı hızlandırmaya yetiyordu. Evden baya uzaklaşmıştım. Geriye de dönme gibi bir şansım kalmamıştı. Son elektrik direğinide geçtiğimde, tam anlamıyla korkmaya başlamıştım. Çünkü buradan sonra ışık falan yoktu. Karanlıktan ölesiye korkuyorum. Ben güneşin kızıydım çünkü. Güneye aşık bir kızdım. Aklımdaki saçma düşünceleri başımdan saldım ve işimr konsantre olmaya başladım. Yapmam gereken şey çok kolaydı. Açık bir eczane bulup, babamın ilaçlarını alacaktım. Tabi bu saatte açık bir eczane bulabilirsem. Belki nöbetçi falan vardır. Şansının son kırıntılarını harcıyordum. Arkamdan gelen ayak sesleri kesildi, bende durdum. Neden durdum ki! Ayaklarım korku nedeniyle bedenimden istem dışı çalışıyordu. Zorla da olsa kendimi toparlayıp yürümeye başladım. Arkamdaki adım sesleri şiddetini arttırdığında, bende koşmaya başladım. Aynı şekilde arkamdaki kişide koşuyordu. Işık yoktu. Evlerdeki insanlarda uyuduğundan dolayı evlerinde ışıkları yanmıyordu. Koşuyordum. Elimden hiçbir şey gelmiyordu çünkü. Bir el bileğimi kavradığında, büyük bir çığlık attım. Elini ağzıma koydu ve sırtımı göğsüne yasladı. Korku kat sayım artmıştı. Kalbim ise atmıyordu sanırım. Kendimden çok evde can çekişen babamı düşündüm. İlaç almalıydım. Babamı kurtarmalıydım. Bedenim soğuktan değil, korkudan tir tir titriyordu. Kendim için mi korkuyordum? Hayır. Hayır. Babam için korkuyordum. El bileğimi dahada sıktı. " korkmana gerek güzelim " eli ağzımda olduğundan dolayı konuşamıyordum. Boşta olan eli baldırımda geçinmeye başlamıştı. İki bileğimide tek eliyle tutuyordu. Diğer eli ise vücudumda geziniyordu. Midem bulanıyordu. Deli gibi kusma isteği vardı. Elleri göğüslerime çıktığında, kıvramya başladım. Ama boşa çabalıyordum. Aslında kendim içinde korkuyordum. Kim korkmaz ki?
Beni bıraktı ve yere düştüm. Kıpırdayamıyordum. Nefes almam zorlaşıyordu. Bedenini üzerimde hissettiğimde Çırpınmaya başladım. İki elimide başımın üzerine sabitlemişti. Diğer eli ise kemerine gitti. Gözlerimi kapattım lakin Çırpınmaya devam ediyordum. Tabi bağırmayada
" y-yardım edin! İ-imdat " sesim Kısık çıkıyordu. Bağıramıyordum bile
" l-lütfen yardım edin " sesim cümlemin sonuna doğru iyice kısılmıştı. Ellerimi serbest bıraktı. İki elide göğsümü kavramıştı. Kafasına ard arda vurmaya başladım. Ama o kadar güçsündüm ki hissetmiyordu bile.
" debelenmeyi kes! " Sesi adeta midemi bulandırıyordu. Ama şuan umrumda olan midem değildi. Elimi omuzlarına koydum ve onu ittirdim. Yine işlememişti. Bir eli hâlâ göğsümdeyken diğer elini pantolonumun düğmesine attı. Pes etmeyeye başlamıştım. Halim kalmamıştı. " bırak lan kızı, pezevenk"
Bir ses geldiği anda üzerimdeki ağırlık kalktı. Kurtulmuş muduydum?
" s-sende kimsin lan kızı ben buldum. O benim " Beni kurtaran çocuk sinirle soludu. " o daha çok küçük lan! Nereden senin oluyor ! " yere düşen adama bir tane geçirdi, kurtarıcım. Ben ise elimi kalbime koydum ve derin derin nefes almaya başladım. Gözümü çöp konteynerına çevirdim. Başka bir yere bakmıyordum. Kulağımı dolduran o mide bulandırıcı ses, yardım dileniyordu. Beni nasıl yalvarttıysa, şimdi o'da yalvarıyordu. Ama o benim kadar şanslı değildi. Onun kurtarıcısı yoktu. Ölesiye dayak yiyordu şimdi. Yaklaşık 10-15 dakika dayak yemişti. Öldüğünü bile düşünmeye başlamıştım. Ben ise konteynera bakmaya devam ediyordum. Gözlerimi oradan ayıramıyordum. Bir el bacaklarıma değdiğinde istemeden ağlamaya başladım. Ağlayamadıklarım için ağlamaya başladım. Başımı tuttu ve göğsüne yasladı "Hişt. geçti tamam mı? Her şey geçti. Sakin ol" bir kolunu bacaklarıma koydu diğer kolunu ise boynuma. Ve beni bebek gibi kucağına aldı. Başımı omzuna koydum ve orada ağlamaya devam ettim. Yürümeye başladı. " Evin nerede? Seni evine götüreceğim " zorlada olsa elimi kaldırdım ve bayırın yukarısını işaret ettim. Adımlarını işaret ettiğim yöne çevirdi. " kaç yaşındasın sen? " sesimin titrememesini umut ederek " on beş " dedim. Işık vardı artık. Buradan sonraki yolumuzda elektrik direkleri vardı çünkü. Yüzüne bakmaya çalıştım. Sakalı falan yoktu. Öyle her genç kızın hayalindeki bir erkekte değildi doğrusu. " Peki, adın ne senin? " nefesimi sıkıntıyla dışarıya verdim. Göz yaşlarımı koluma sildim.
" Adım, Ada " Memnun olmuşcasına başını aşşağıya yukarıya salladı.
" benimde adım, Atilla. 20 yaşındayım."
Bende aynı onun gibi başımı aşşağıya yukarıya salladım. Evimin önüne geldiğimizde onu durdurdum. Beni yavaşça yere bıraktı. Sanki dokunsa kırılacakmışım gibi. Hiç yüzüne bakadan kapının kulpunu kavradım ve kapıyı araladım. Başımı ona çevirmeden " teşekkür ederim." Cevap vermedi. Bende daha fazla beklemeden eve girdim ve kapıyı yavaşça kapattım.
Odama girdiğimde Emir'in uyumadığını gördüm. Yanına gittim ve elimi sıtına koydum. Terlemişti.
" Neden uyumuyorsun? " Bakışlarını bana çevirdi " çüntü yanımda sen yotsun abba" konuşmayı bile daha sökememişti. Ona sıkıca sarıldım. Üç yaşındaki minik kardeşim, sanki olanları biliyormuşcasına sımsıkı sarıldı bana.
" Biliyor musun? " dedim yaşlarımı tutamazken " ablan bu gece bir kez daha büyüdü ".
.
.
.
✴ önerinki çoğalalım. Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH TOHUMU
RomanceKız , güneşten korkan bir adama aşık olmuştu. Bir daha ışığı tadamayacağını, güneşi göremeyeceğini bilmesine rağmen aşka açmıştı kalbini. Adam, kızı güneşe düşman etmişti lakin, kızın yaşamının güneşe bağlı olduğundan haberi yoktu. Ne kadar kızı pi...