Adamın hareketi karşısında hafifçe güldüm ve o da güldü."Adım Hazal, burada ilk iş günüm aslında,birkaç oda ilerideyim."Elini uzattı.Sıktım."Memnum oldum, Hazal.Çok eğleneceğiz gibi."Kaşlarımı anlamadığımı belirtir şekilde kaldırdım.
"Yani iş yerinde,buradakiler gibi sıkıcı birine benzemiyorsun.Yanılmıyorum,umarım."
"Gelecekte buna kendiniz karar verin isterseniz?"deyip gülümsedim.
"Hem de hazır cevap.İşte gerçek bir avukat Can!"
Yanındaki çocuk döndü ve anlamamış halde "Buyur abi." dedi.Adam kafan havalarda der gibi elini sallayıp bana döndü.
"İsminizi söylemediniz."dedim kapıda da yazmıyordu.
"Yaparım arada öyle.Size acil mi lazımdı?"
"Bilmem öyle gibi."
"Özgür,ama arkadaşlarım bana istediklerini söylerler."
"Özgür,güzel isimmiş, lütfettiğiniz için teşekkürler.Size nasıl hitap edeceğimi de zaman gösterecek gibi ha. "
Ellerini iki yana hafifçe açıp "Yandım o zaman"dedi.Tekrar güldüm.Ne çok gülmüştüm hem de yeni tanıştığım biriyle konuşurken.Garip gelmişti.Garip biri gibiydi zaten ama iyi gariplerden,değişik demek daha doğruydu.Tabi,zaman gösterecekti.İnsanlar hiçbir zaman ilk tanıştığınız gibi kalmıyordu.Genelde kötü yönde gidiyordu size karşı davranışları ama umarım bu öyle olmazdı.Yanındaki çocukla da birebir tanıştıktan sonra odama geri döndüm.
Yarım saat sonra toplantı salonuna çağrıldık.Kapıdan girdikten sonra Özgür'ü gördüm.Eliyle gel yanıma otur işareti yaptı.Başta çekinsem de gidip yanına oturdum.Biraz sonra herkes gelmiş olacak ki kapı kapatıldı.Ancak herhangi bir konuşma başlangıcı olmadı.Sabırsızlanmaya başlamışken kapı açıldı ve içeriye Anıl girdi.İçerideki insanlara hiç bakmadan baş köşeye oturdu.
Nedense hiçbir şey olmamış gibi o, benim olduğum tarafa hiç bakmadan geçti bütün toplantı,düşünceli görünüyordu.O da rahatsız olmuştu büyük ihtimalle gazete haberinden ama beni oraya kendisi çağırmıştı, bilsem o yemeğe gitmezdim bile.Tüm toplantı boyunca Özgür yanımda huzursuzca kıpırdadı ve tahminimce anlatılanların hiçbirini dinlemedi,bir ara kafasını masaya koydu.Herkes ona baktığı halde birkaç dakika kafasını hiç kaldırmadı.Arada şarkı mırıldandığı bile oldu.İtiraf etmek gerekirse komikti ama buna nasıl cesaret edebildiğine şaşırmıştım,asla yapamayacağım şeylerdendi.Toplantıda şirketin içinde bulunduğu davalardan,davaların kişilere neye göre bölündüğünden ve yeni gelenlerin kimlerle çalışmaya başlayacağından bahsedildi.
"Arkadaşlar,yeni gelen arkadaşlara tekrar hoş geldiniz diyoruz,biz bir aileyiz unutmayın,bazılarımızın diğerlerinden kat kat çok kazandığı tabi."Birkaç kişi dışında diğerleri gülmedi, sanırım adam her zaman aynı espriyi yapıyordu ve herkes bu durumdan bıkmıştı.
Toplantı bitince Özgür, sonra görüşürüz, burası çok havasız deyip özgürlüğüne kavuşmak isteyen bir mahkum gibi hızlıca çıktı.Ben de çıkıp odama gittim,günlük tanışacağım insan miktarı dolmuştu.Tanışmak, iletişimi ilerletmek, gerçekten emek isteyen bir uğraştı ve ben şu sıralar sosyal havamda değildim.Bana verilen birkaç yeni dava dosyasını incelerken dışarıda yağmur yağmaya başladı.Yağmuru severdim, sesi eskiden bana huzur verirdi,şimdi ise abimin öldüğü günü hatırlatıyordu, o gün de yağmurluydu.Yine de koltuğuma yaslanıp gözlerimi kapatarak yağmuru dinlemeye başladım.Buna mazoşistlik diyebilirdiniz, öyleydi de ama uzun süre, sürekli acı çektiğinizde bir zaman sonra duygusal olarak hissizleşmeye başlıyor ve size bir şeyler hissettirecek zevkler peşinde koşuyordunuz.Acı çektiren şeyler ile bu daha kolaydı.Kimisi parmağını alevin üzerinde gezdirir kimisi kendisinde çeşitli bıçak izleri oluştururdu ama ben o kulvarda değildim.Bu mantığı bedenime zarar verecek şeylerde kullanmıyordum.Spor yapıyordum mesela acı veriyordu ve bir şeyler hissettiriyordu teknik olarak aynı sayılırdı ama zıt olarak hem bedenime hem de ruhuma iyi geliyordu.Kendimi yasanın açığını bulmuş gibi hissediyordum.Çok garip, hem çok mantıksal hem de aşırı duygusaldım, ikisi aynı bedende nasıl buluşmuştu?Aylin'den tekrar doğum haritama bakmasını istemeliydim.Büyük ihtimalle on iki evim ve gezegenlerimde zıt burçlar fazla bulunuyordu.O olsa kesin böyle söylerdi.
Aylin,benim üniversite zamanından arkadaşımdı ve astrolojiyle arası çok iyiydi.Ben de astrolojinin sadece 12 burçtan oluşmadığını, doğum haritası, progresive harita gibi değişik kavramları ondan öğrenmiştim.Doğum haritama şu an kendim de bakabilirdim ama onun bakıp yorumlaması daha çok hoşuma gidiyordu.
Düşüncelere dalmışken bir anda kapım tıklatıldı ve beni beynimin derinliklerin çekip gerçek dünyayla buluşturdu.Gelen Anıl'dı.
"Sanırım artık konuşmanın vakti geldi,Hazal."Anlamamıştım ikimiz hakkındaki gazete haberinden bahseder gibi durmuyordu.
"Neyi konuşmanın vakti geldi?"
"Burada konuşmayalım üstünü giy 5 dk sonra otoparkta ol."
"Ne.."Konuşmama izin vermeden çıktı.Donup kaldım, saçmalamaya başladığını düşünsem de merakıma yenildim ve kabanımı giyip otoparka indim.
İnsanın başına gelen her şey merakından geliyordu.Daha ilk başta ateşin bulunmasından beridir böyleydi.İlerlemek, değişmek için meraklanmak ve buna göre hareket etmek gerekliydi.Değişimin iyi mi kötü mü olduğunu bilmiyordum ama insanın durgun,güvenli sulardaki bir kayık gibi olan hayatına bomba gibi düşüp iskeleyi parçaladığını, kayığı sürükleyip denizin ortasında azgın dalgalarla baş başa bıraktığına emindim.Bundan sonra ne tarafa gideceğin senin elindeydi, bu durumun getirdikleri iyi de olabilirdi kötü de.Belki de başka bir kıyıya ulaşamadan parçalanacaktın kim bilir.Bildiğimiz tek şey 'kayığın limanda güvende olduğu ama kayığın görevinin bu olmadığıydı.'
Otoparka inince Anıl'ı ilk başta ortalıkta göremedim, biraz yürüdükten sonra önümde bir araba durdu.Anıl, camı açtı ve eliyle içeriyi işaret ederek atla dedi.Kapıyı açtım ve bindim.Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum ama gelene kadar nedensizce sormak istemedim.
Sessizce camdan dışarıyı izlerken araba bir mezarlıktan içeri girdi.Başta hangi mezarlık olduğunu anlayamasam da ilerleyince abimin mezarlığa geldiğimizi anladım ve kendimi tutamadım."Amacın ne senin Anıl?"
"Cevap verir misin?"Cevap vermemekte ısrarcıydı.
"Durdur arabayı,inmek istiyorum, saçmalamaya başladın iyice!"Hala sürmeye devam etti."Durdur arabayı,durdur arabayı dedim Anıl,durdursana,napıyorsun?"Biraz daha ilerleyip durdurdu.Arabadan indi, benim tarafıma doğru yürüdü ve kapıyı açıp hadi dedi.Ona kızgın bir ifadeyle baktığım halde umursamadı.
Abimin mezarının önündeydik.Mezarlığın o insanın içine işleyen garip sessizliğini bozup konuşasım, derdinin ne olduğunu sorasım gelmedi.Abimin mezarına bakakalmıştım zaten.Gözlerim hafifçe ıslanmış yüzüm düşmüştü.Anıl, içime işleyen buğulu sessizliği bozdu.
"Benimle evlenmeni istiyorum."
Yorum yazmayı ve oylamayı unutmayalım lütfen.Fikirleriniz benim için çok değerli.😊😊😍
Hazal karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz yorum olarak yazın lütfen😋💛💛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
General FictionHayatın bize kurduğu tümseklere çarpıp parçalanan, yara alıp yoluna devam eden, kurtarılmayı bekleyen, geriye bakıp tümseğe tekme atan ve tümseği yerleştirenlerin hikayesi. Hazal, yokuşa sürülen hayatını toparlamaya çalışırken tanıştığı insanlar yol...