Sevdiğimiz insanların değerini hep onları kaybettiğimizde anlıyorduk.Onlar yanımızdayken ya da bizim dışımızda hayatlarını sürdürmeye devam ederken istediğimizi yapabiliyor, kızabiliyor, bağırabiliyor, küsebiliyor hatta hayatımızdan silebilmeyi düşünebiliyorduk.Ama biz bunları düşünürken hayat onları gerçekten elimizden aldığında aslında şu zamana kadar onlara karşı aklımıza gelen en küçük kötü düşünce bile anlamsızlaşıyor evrende kocaman bir boşluk oluşturuyordu.
Nikah kıyma işlemi tamamlanınca nikah masası için kurulan platformdan inip Kıvanç'a doğru yürümeye başladım.Zamanla adımlarım koşuya dönüştü ve az önce Anıl ile birlikte evliliğe yürüdüğümüz yolun sonunda duran Kıvanç'a varıp düşünmeden boynuna atladım.Elimden kopup gidecekmiş gibi sıkıca sarıldım.O da bana aynı şekilde karşılık verdi.Bir süre sonra birbirimizden ayrıldık.Evlenmem bana daha ne sürprizler yapacaktı kim bilir?
"Ne yaptın sen?Bu halin ne?Beyaz hiç yakışmamış."Gülümsedim, işte duymak istediğim cümle buydu.
"İyi ki geldin."Bu sırada yanımıza Anıl da geldi.Kıvanç ondan iğrendiğini belli eden bakışlar attı.
"Pek hoş karşılanmadım ama evlene evlene bu hıyarı mı buldun?"
"Sana da merhaba Kıvanç."Kıvanç oralı olmadı bile.
"Bana haber vermeyi düşünmüyordun herhalde Hazal."
"Geleceğini düşünmemiştim."
"Deli misin kızım,kardeşimin düğününe de mi gelmeyecektim."
"Sahi senin nasıl haberin oldu?"
"Annen aradı beni."Annem mi ben onu tamamen unutmuştum.Kardeşim...Arkamı döndüm ve onu gördüm.Gözleri dolmuştu.
"Abla."
"Defne."Onunda yanına gidip sıkıca sarıldım.Arkasında annem vardı.Yüzüm bunca zamandır yaşadıklarımın ağırlığını hatırlayıp kendiliğinden asıldı.
"Tebrik ederim kızım."Soğuk bir şekilde cevap verdim.İçimden başka türlüsü gelmiyordu.
"Sağol."
Düğünde başlarda Anıl'ın yanında pek durmadım.İnsanların ne düşündüğünü bugün için umursamayacaktım.Kıvanç ve kardeşim gelmişti.Tabi bir de annem...Onların yanında durmayı tercih ettim.
Gece nihayet sona erdi.Ne kadar eğlensem de bu kadarı da bünyeme fazla gelmişti.Ayrıca Anıl'ın tanıdıklarıyla tek tek görüşmek zorunda kalmıştım.Anıl, umursamazlığımı görünce beni uyarmış, mutluluğumu gerçekleri hatırlatarak yarıda kesmişti.
Herkes evlerine dağılmış, Anıl ile ben onun evine gelmiştik ya da bizim evimiz mi demeliydim.Neyse ki düğün sonrası peşimize takılan birileri olmamıştı.Arabadan birlikte indik.O indiği gibi kravatını gevşetti ve ceketini çıkardı.Ben de aynı fikirdeydim,üzerimdeki gelinlik çok ağırdı,çıkarmak için sabırsızlanıyordum.Evden içeri girdik.Anıl, bana odamın yerini gösterdi ve sonra hiçbir şey söylemeden odasına çekildi.
Gelinliğimi çıkarıp önceden evden gönderilmiş kıyafetlerimin arasından pijamalarımı bulup giydim.Odadaki banyoya girip yüzümdeki makyajı çıkarırken gözüm aynaya takıldı, görünürde ben de hiçbir değişim yok gibiydi ama hayatımda bu kadar kısa sürede ne kadar çok şey değişmişti.Çok garip.Şu son bir haftadır doğru düzgün düşünememiştim evlilikten sonra ne olacağını.Sahi şimdi ne yapacaktım?Nereden başlayacaktık?Sonunda amacıma ulaşabilecek miydim ya da bu yaşadıklarım ileride hayat çizgimde hatırlamak istemediğim koca bir kara lekeye mi dönüşecekti?Bilmiyordum.Aslına bakarsanız hiçbir şey bilmiyordum.Üzerine düşünebileceğim hiçbir şey yoktu bu konuda.Zamana bırakmalıydım.Çok acele ettiğimi fark ettim ama sabırsızlanıyordum.Katili bulmak, onun adaletin cezasını çekmesini sağlamak, şu ana kadar yaşadığım hiçbir şeyi unutturmayacak ya da değiştirmeyecekti ama ben her şeyi geride bıraktığımda sadece bir suçlunun cezasını bulmasını istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
General FictionHayatın bize kurduğu tümseklere çarpıp parçalanan, yara alıp yoluna devam eden, kurtarılmayı bekleyen, geriye bakıp tümseğe tekme atan ve tümseği yerleştirenlerin hikayesi. Hazal, yokuşa sürülen hayatını toparlamaya çalışırken tanıştığı insanlar yol...