Odamdaki boy aynasının karşısına geçmiş kendimi inceliyordum.Kahverengi,düz saçlarım;zayıf,çelimsiz bir bedenim vardı.Uzun zamandır aynada kendime dikkatlice bakmadığımı fark ettim.
Ayna, dünyada insanın gerçeklerle ve kendisiyle birebir yüzleşmesini sağlayan birazcık korkutucu bir eşyaydı bana göre.Kimisi bedenindeki ve yüzündeki değişimler ile kendisiyle ve sosyal çevresiyle yaşadığı olayları görüyordu, kimisi ruhsal olarak yaşadığı birçok duruma karşın bedeninde hiçbir şeyin değişmemesine şaşkınlıkla bakıyordu.Psikolojik bunalımlara girince yemek yiyemeyen bir insandım.Bu yüzden, son zamanlarda iyice çökmemek için kendimi zorlayarak spora başlamıştım.Vaktim oldukça koşuyordum sahilde, sokakta, bazen değişik yerlerdeki mahalle aralarında bile.Bunalımın en iyi tarafı kendi düşüncelerinin içinde kaybolmaktan insanların düşüncelerini umursamamaya yaramasıydı.Bir de onları düşünecek yer kalmıyordu çünkü.
Kendime bakmaya sürdürdüm.Göz altı morluklarım artmıştı sanki ya da bana mı öyle geliyordu?
Yüzümü, içimden gelmese de gülümserken ki durumuna getirdim.Gülümseyince mutluluk hormonunun salgılandığını biliyordum bu yüzden aynanın karşısına geçip yüz kaslarımı gülümserkenki durumuna getiriyordum ve beynimi mutluymuşum gibi kandırıyordum,böyle okumuştum bir yerde.O sırada işe yarıyor muydu bilmiyorum ama zorla gülümsemeye çalışmak beni gerçekten güldürüyordu.Sonuç pozitifti.Kendimi incelemeye devam ederken ne kadar büyüdüğümü düşündüm.Yıllar ne çabuk geçmişti.Bunca yılım sanki hatırladığım birkaç anıdan ibaretti.Garip,herkes böyle mi hissediyordu büyüyünce?Ne kötü!
Bedenimi incelemeyi bırakınca sıra maalesef düşüncelerimi incelemeye geldi.Anıl'ın önceki gün bana söylediği cümle...Evlenmek mi?Bu kelime bana neden bu kadar uzak geliyordu.Bir gün illaki evlenirim ya da olmasa da olur diyerek düşünmeyi ertelediğim bir durumdu.Şimdi ise çok basit bir şey gibi benden bu isteniyordu.Gerçek bir evlilik olmayacak demişti.Ne komik cümle.Gerçek evlilik neydi ki?Annem ve babam gibi bir gün boşanmak mıydı ya da zamanla birbirini tükettiğin ve yan yana uyuduğun iki yabancı olmak mıydı?En iyisi gerçek olmayandı o zaman.Güldüm.Ne kadar olumsuz düşünüyordum bu aralar,içinde bulunduğum ortamın ruhunu sünger gibi çeken bir yapım vardı ve ailemin hali illaki düşüncelerime de yansıyordu.İçimden bir ses teklifini kabul edeceğimi söylüyordu.Kendi kendimden korkmaya başlamıştım.Tehlikeye atılmayı bu kadar seven bir tarafım olduğunu yeni keşfediyordum.
Eski Hazal'ı düşündüm.Sahi ne olmuştu ona.İnsanın kendisini özlemesi...Değiştiğimi neden bir türlü kabul edemiyordum.Gerçi değişmiş miydim yoksa kendimi gerçekten tanımaya mı başlamıştım?Evde kimse yoktu.Babam, dün iş seyahatine çıktığı için-ki bu sıralar çok fazla iş seyahatine çıkıyordu- konuşma fırsatımız olmamıştı.Neyse ki böyle olmuştu çünkü ne diyeceğimi ben de bilmiyordum.
Üstümü giyindim aşağıya inip sadece kahve içerek kahvaltımı tamamladım ve iş yerime doğru yola çıktım.
İş yerine gelince Anıl'ı düşündüm.Umarım onu birkaç gün görmezdim, bana söylediği konu üzerine iyice düşünmem gerekiyordu çünkü.Ama üzerine düşünmek yerine kaçmak daha iyiydi şimdilik, odama vardım.En güzeli, kendimi çalışmaya kaptırmamdı, bu sayede uzaklaşmama gerek kalmazdı.Öğle arasında yemek yemek için dışarı çıkmadan önce içimden Özgür'e bakmak geldi.Şimdilik şirketteki tek arkadaşımdı.Hem onu daha yakından tanımak da istiyordum,umarım o da böyle düşünüyordu.Odasının kapısına geldiğimde şarkı söylediğini duydum ve duraksadım.
"Onla bunla kurtulmaz belli ki bu dünya
Sıktığın camlar avcumdan akıyor
Güç bela düştüğün iki kuble rahat anında kapa gözlerini yarın bakarız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Fiksi UmumHayatın bize kurduğu tümseklere çarpıp parçalanan, yara alıp yoluna devam eden, kurtarılmayı bekleyen, geriye bakıp tümseğe tekme atan ve tümseği yerleştirenlerin hikayesi. Hazal, yokuşa sürülen hayatını toparlamaya çalışırken tanıştığı insanlar yol...