Hyungun senin yerine çalışacak.

5.1K 269 35
                                    

Başkalarına göre harabe ama bizim için en güçlü kale suru olan evimizin girişindeki merdivenlerde oturuyordum. Bugün doğum günümdü. Ama.. Benim içinse sıradan bir günden farkı olmayan bir gündü. Ne ailemiz ne akrabalarımız vardı. O yüzden çoktan alışmıştık yosun çorbası içmemeye. Büyüdükçe bazı şeyleri daha iyi anlıyordum. Yaşım 12 olmasına karşın yaşıtlarıma göre olgun olduğumu söylüyorlardı.

Titrek adım seslerini duyuyordum. Jungkook ses çıkarmamak için olağanca gücünü kullanıyordu. Hevesini kırmak istemediğim için bilmiyormuş numarasına devam ettim. Önüme uzatılan üzerinde iki küçük mumlu pastayla büyük bir şoka uğramıştım. Pasta küçüktü ama şaşkınlığım kendimden büyüktü.

"Hadi hyung! Çabuk dilek dile ve üfle!"

"Nerden buldun bunu?" onu alacak kadar parayı nereden bulduğunu tabikide merak ediyordum. Kötü şeyler yapmamasını istiyorum.

"Önce dilek tut. Sonra söyleyeceğim"

"Sana nereden buldun bunu dedim kook!" sinirlenmiştim çünkü... Korkuyordum.

"Lütfen" öyle içten söylemiştiki karşı koyamadım. Hala pastayı önümde tutarak yavaşça yanıma oturdu. Gözlerimi kapattım.

Sadece ikimiz için güzel bir gelecek istiyordum. Jungkookun başarılı bir işte çalışmasını gerçekten istiyordum.

Ve gözlerimi açarak üfledim. Pastayı alarak kenara koydum. Az önceki bağırmamdan korktuğunu biliyordum. Sakin konuşmalıydım.

"Şimdi söyle bakayım. Pastayı nereden buldun" gözlerini benden kaçırmıştı. Kızacağımı oda biliyordu.

"Kızmayacağına söz ver"

"Söz. Kızmayacağım"

"Köşedeki marketin sahibi eğer bana sütleri dağıtırsam para vereceğini söyledi. Bende sana pasta alabilmek için bir kaç gun bunu yaptım."

"Kook bana bak" kafasını tutup bana döndürdüm.
"Bir daha böyle birşey yapma! Biliyorum benim için yaptın teşekkur ederim. Ama lütfen böyle şeylerin yerine dersine daha çok çalış. Hyungun senin yerine çalışacak. Anladın mı?" başıyla beni onayladı. Onun derslerine çalışmasını istiyordum. Böylece iyi bir geleceği olabilirdi. Benimki olmasada sorun değildi. Ama o başarmak zorundaydı.

"Ozaman hadi bunu gidip yiyelim. Oh! Hemde çikolatalı. En sevdiğimden. Teşekkür ederim kardeşim"

****

Gözlerimin açılamasıyla yavaş yavaş sesleride duyuyordum. Beyaz tavan ve ilaç kokusu? Hastenedeydim! Bunu anlamak zor değildi. En son yaşnanlar gözümün önünde canlanmıştı. Gözlerimi tekrar kapatıp açtım. O görüntüleri silmek için.

Biride ağlıyordu. Sanırım bu jungkooktu. Ağzımı araladım. Boğazım öyle kurumuştu ki ses tellerim birbirine yapışmış gibiydi.

"Ko..ok.." parça parça söylediğim ismini duymasını umdum.

"Oh hyung!" koşarak gelip yanındaki sandalyeye oturdu. Bir yerden hıçkırırken diğer yerden durmadan gözyaşları akıyordu.

"Özür dilerim hyung.. Hepsi benim yüzümden.. Hepsi benim hatam. Burada ben yatıyor olmaydım sen değil" acısada tekrar açmıçtım ağzımı.

"Kes.. Sesini.. De.. Birazcık.. Su ... Getir..."

"Oh susadınmı? Hemen getireyim" ayaklanıp odanın diğer ucuna gitti.

Suyu bana uzattıktan sonra hala burnunu çekiyordu.

"Jungwoo hyunga ve doktara haber vereyim" birşey dememe izin vermeden suyunu içtiğim boş bardağı alıp geri yerine koydu. Ve hızlıca odadan çıktı.

Ne zamandır orda olduğunu bilmediğim banda elimle dokundum. Yüzümün yarısını kaplayan bu bantda neyin nesiydi böyle?

Kapı açılınca elimi yavasça indirip gelen kişiye baktım. Beyaz önlüklü ve uzun boylu bir doktor gülümseyerek yanıma geldi.

"Merhaba kim taehyung sshi? Kedinizi nasıl hissediyorsunuz?" soru sorarken elindeki küçük fenerle gözlerime bakıyordu.

"Biraz yorgunum ve başımda ağrıyor. Ayrıca yüzümdeki bant beni deli ediyor" sözlerimden sonra ufak bir kahkaha atmıştı.

"Merak etmeyin bunların hepsi doğal şeyler." doğrulup kooka döndü "Jungkook sshi benimle odama gelin" odayı terk ederken jungkookta onu takip etmişti. Onlar çıkınca tekrar vücudumu inceledim. Ellerim, kollarim hepsi çizik içindeydi. Diz kapağimda sargı içerisindeydi.

Jungkook tekrar odaya girerken ona baktım. Kafası eğik bir şekilde gelip yanıma oturdu.

"Özür dilerim hyung" göz yaşları pantolonuna damlıyordu.

"Sana defalarca aptal şeyler yapmada şu üniversiteyi bitir demedim mi? Iki hafta sana harçlık ve çikolata yok!"

"Senin yerinde ben olmalıydim"

"Dayak yemek istemiyorsan sus jungkook!"

"Şaka yapmayı bırak hyung! Ne halde olduğuna bir bak! Bunu yapmamalıydın" cebinden telefonunu çıkartıp bir kaç şeye bastıktan sonra bana dönderdi. Kendimi görmemle donmuştum. Yüzüm yaralardan dolayı görunmuyordu. Heryer kanli ve bantlıydı.

"Görüyor musun! Haline bir bak! Bunların belki geçeceğini ama şuradaki kocaman olan daima orada kalacak! Ve ben her gördüğümde kendime lanet edeceğim" sinirle yumruğumu sıktım.

"Seni affetme mi istiyor musun?" ona baktım. Gözleri ağlamaktan kızarmış ve şişmişti. Yanaklarıda iyice gitmiş oldukça zayıflamış bir haldeydi.

"Ozaman o lanet üniversiteden mezun olup iyi bir iş bul. Ve bir daha böyle birşeye kalkışma. Beni nasıl yalnız bırakmayı düşündün. Bilmiyor musun? Bu dünyada senden başka kimsem yok. Seni ancak böyle affederim"

"Hyung..." tekrar gözlerimi ondan ayırdım.

"Şimdi yalnız bırak beni"

"Hyung!"

"Git ve birşeyler ye." son sözümün bu olduğunu ikimizde iyi biliyorduk.

Biraz kendimle başbaşa kalmalıydım. Ayaklanarak sessizce odadan çıktı. Yemek yemeyecekti. Hatta şuan kapının önünde diz çöküp ağlıyordu. Biliyordum. En azından biraz cezayı hak ediyordu. Beni bırakmak istemenin cezasını kendi verecekti.

Yüzümü oynatmaya çalıştıkça dikişleri hissediyordum. Tekrar elimi oraya götürdüm. En azında yaşıyordum değil mi?

Nepenthe/Kim Taehyung✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin