Jungkook içine aklımaza gelen en önemli şeyleri koyduğumuz çantayı kapatıp eline aldı. Jisoo odaya birden dalınca irkilmiştik. Hızlıca gidip pencereden baktı. Ve sonra bize döndü.
"Etrafa iyice bakın en ufak ayrıntıyı atlamadan lazım olan şeyleri aldığınıza emin olun. Bende o anda telefonla konuşacağım"
Jungkook öylece durmuş olayı idrak etmeye çalışırken bende kendimi sakinleştirerek etrafı tarıyordum. Ne olduğundan emin değildik ama karşı taraftakilerin iyi olmadığı kesindi. Gerçi bu kızada güveniyor değildim. Sadece o biraz daha insancıl gelmişti.
"Hyemi acil durum. Arka sokağa gel. Fark edilmediğinden emin ol! Bizde şimdi çıkıyoruz" telefonunu kapatıp cebine attı.
Tekrar pencereden etrafı kontrol ettikten sonra jungkooka baktı."Önce ben çıkıyorum. Sonra çantayı bana ver ve sizde çıkın" kook sanki amirinin emirini uygulayan bir polis memuru gibi ne derse yapıyordu ve bu beni sinir etmişti.
"Neden sana uymak zorundayız! Sen kimsin ki bizim ne yapacağımıza karar veriyorsun!?" sinirle bağırdım ona. Emir cümlelerinden nefret ederdim. Ve bu kız sinirlerimi bozuyordu.
"İyi biri olduğumdan emin olabilirsin"
"Sana nasıl güveneyim! Tanımıyorum bile seni" jungkooku arkama çekerken bağırmaya devam ettim.
"Kimsin sen!!""Eğer sana zarar vermek isteseydim bunu yıllar önce yapardım. Şimdi senden rica ediyorum. Kendini düşünmüyorsan jungkooku düşün! Eğer gelmezsen ikinizde öleceksiniz" jungkook kolumdan tutarak ona dönmemi sağladı.
"İçimden bir ses ona ininmamızı söylüyor hyung" tekrar kıza döndüm.
"Eğer jungkooka bir zarar gelirse seni kendi ellerimle öldürürüm" tehtit etmiştim. Jungkook benim kırılma noktamdı. Ona birşey olması benim yaşama amacımın kalmaması demekti. Ve inanın bana ölene kadar intikamımı alırdım.
"Eğer ona bir zarar gelirse inan senden önce cezamı keseceklerdir" jungkook ona çantayı verdikten sonra pencereden çıktı. Bende onları takip etmiştim.
Sessizce etrafı kontrol ederek duvarlara yakın bir vaziyette sakokta tek sıra halinde ilerliyorduk. Yorulmaya başlamıştım. Bugünkü koşuşturmacalar bünyeme zarardı. Ve yarın işe gitmem gerekiyordu.
Ne saçmalıyorum ben şuan işi değil neden bu kızla gittiğimizi düşünemem gerekiyor. Kimdi? Bizden ne istiyordu? Bizi nereden tanıyordu? Amacı ne? Aklımdan buna benzer tonlarca soru geçiyor ve buda beni deli ediyor. Bulduğum ilk fırsatta hepsini ona soracaktım. Hepsini cevaplayana kadarda peşini bırakmayacaktım. Cevapları istiyordum. Ve oda bana istediğimi verecekti.
Önümüzde bir araba durmuştu, biz o arabayı rüyamızda bile göremeyeceğimizi sanmıyordum. Demek ki kız zengindi? Peki ozaman neden öyle bir yalan söyleme gereği duyarak benden yardım istedi? Cidden delirmek üzereydim.
Arka kapıyı açarak bize döndü.
"Binin" bu kızın emir vermesi sinirlerimi bozuyordu. Jungkook arabaya binince bende binmek zorunda kalmıştım. Kookun kolundan tutup buradan kaçasım vardı ama yapamıyordum. Bir güç beni engelliyordu. Oda ön tarafa oturmuştu."Iki numaraya gidiyoruz hyemi" cevap vermeden hızlıca arabayı sürmeye başladı söylediği kişi. Yaşadığımız durum çok saçmaydı. Iki kız tarafından kaçırılıyorduk. Bunun tam tersi olması gerekmiyor muydu? Normalde filimlerde böyle olmazmıydı?
"Jisoo sshi. Gerçek adın buysa tabi. Malum söylediğin yalanlar gün yüzüne çıktı. Artık birşeyleri açıklaman gerekmiyor mu sencede?" ellerimi önümde birleştirdim. Öğrenmek en doğal hakkımızdı sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe/Kim Taehyung✔
FanfictionDüzenlenecek... Bu sefer bir kız bir erkeği koruyacaktı. * "Sen nekadar güzel olduğunu bilseydin. Hergün o yara izine dokunmak isterdin" Nepenthe; Eski Yunancada acıyı ve mutsuzluğu unutturan bir ilaç olarak tasfir edilmiştir. Şimdi ise mutsuzluğu u...