4#

954 57 8
                                    

Multimedia; Bring Me The Horizon - Chasing Rainbow

Güzel okumalar!

🐜🐜🐜🐜

Konuşmayacaktı.

Gözlerini yoğun bir sis halinde çevreleyen kararlık bana kadar ulaştığında, konuşmayacağından artık adım kadar emindim. Bir şekilde, sadece bakışlarımızla temas kurmuş ve ruhumun dili olan gözleri bunu en derinlerime kadar işlemişti.

Bedenimin sandalyesine sıkı sıkı tutunan ellerimin git gide ısınarak terlediğini hissediyordum. Parmaklarımı açıp kapatarak biraz daha sıkı tutundum ve gözlerimi ruhumdan ayırmadan masaya doğru yavaşça eğildim.

Bedenimle bağ kurmadan önce, yani yalnızca mantık konumunda olduğumda, ruhumun gözleri terk edilmiş bir evden farksız haldeydi.

Bilirsiniz, terk edilmiş bir evin kapısından içeriye adımınızı attığınızda, gözünüze çarpan ilk şey etrafın oldukça boş bir ağırlığa sahip olmasıdır. Bu boş ağırlığın nedeni evin yaşanmışlıklarla dolup taşmasından kaynaklıdır. Duvardan kopup yere düşmeye yüz tutmuş eski boyalardan tutun, kapı pervazlarından esen rüzgârlara kadar bu terk edilmiş ev, yaşanmışlıklara sahiptir.

Evet, yaşanmışlıklar boş bir evin her bir santimini doldurabilir. Ama yaşayanlar o evde artık bulunmuyorsa, yaşananların hiç bir anlamı kalmaz. Çünkü bir ev, duvarlarındaki boyalarla gösterir, kapısından geçirdiği rüzgârla fısıldar. Ama asla bir dile sahip olamaz. Peki, yaşananları doğrulayıp anlatacak biri olmadıkça, gösterip, fısıldamanın ne anlamı kalır? Buna verilebilecek sözlü bir cevap yoktur. Ne zaman terk edilmiş bir eve adım atarsınız, o zaman kapı eşiğinde bırakıp gidilmiş yaşanmışlıklar sizi bir hiç gibi hissettirerek cevabınızı verir.

İşte yalnızca mantıkken ruhumun bana hissettirdiği şey buydu. Ama bedenimle birleştiğimde daha da fazlasını biliyordum. Çünkü bedenim, terk edilen evin sahibiydi. Onu kolundan tutarak evin kapısına kadar sürüklediğimde eskimiş duvarların görüntüsü siliniyor ve yerine artık yaşanılan anların geride bıraktığı hisler kalıyordu. Neden bu kadar boş hissettirdiğini anlatarak karşılıyordu sanki beni. Yanımda onu terk eden kişi varken, yaşanılan anıların asla eskisi gibi olmayacağını, çünkü onun, güzel anıları terk edilmeyle beraber kolileyip öylece bıraktığını söylüyordu. Onun hep terk edilmiş bir ev olarak kalacağını sessiz sessiz anlatıyordu.

Ben, bu eve bedenimle beraber gelmiş olsam bile, artık bir adım daha içeri giremeyeceğimi biliyordum. Çünkü bu ev benimle beraber terk edilmişti. Yaşanmışlıkları sindiren acının ağır kokusu bana da bulaşmış, hatta benden yayılmıştı. Kendimi suçladım, çünkü ruhumun bana hissettirmek istediği duygu tam olarak buydu. O da, bende, bir evin mantıksızca terk edilmeyeceğinin bilincindeydik. Eğer bedenim ruhumu bırakıp gittiyse, bundaki başlıca suçlulardan biri de bendim.

Benim farkındalığımla beraber ruhumun gözlerindeki renkler biraz ton daha koyulaşırken, önüme tanıdık bir ifade daha sürdü. Tehlikeli bir oyundaydık ve öne sürdüğü ifade diğerlerinden daha ağırdı. Sanki... Kazanmaya oynuyor gibiydi. Kazanırken kendini riske atıyor ama acı yenilgiyi sırf bana yaşatmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Çünkü benim ne kadar bencil olduğumu, bedenimin ve kendimin acı çekmemesi için tüm acıları ruhumuza teslim edip onu yapayalnız bir şekilde terk ettiğimizi biliyordu. Terk edilmesinin sebebi bendim ve bunu bir kez daha yapabilirdim. Şu anda, şu masada, bedenimi ikna edip buradan gidebilirdim. Bu bedenimin yıpranmasına sebep olurdu ama yine de bunu göze alabileceğimi biliyordu. Bu yüzden ruhum, mantığın bu oyunda baştan devre dışı kalmasını istiyordu.

Ama ruhumun bilmediği bir şey vardı. Bedenimi ikna edebilirdim ama asıl çaresizlik içinde olan kısım mantığımdı. Doğru kısımların keskin taraflarına denk gele gele yara bere içinde kalmıştım. Onu öylece terk ettiğimi bende biliyordum. Acımasız olabilirdim evet, ama mantığımın içinde beni bekleyen sivri iğneler vicdan barındırıyordu. Baştan beri, her saniyemi ruhumun orda acı çektiğini bile bile devam ettirerek geçiriyor ama bunun en mantıklı karar olduğunu da biliyordum. Ve ruhum bundan habersiz, beni oyun dışı bırakmaya çalışıyordu.

GünlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin