9#

682 42 5
                                    


Genelde akşamları kendini belli eden birkaç serseri grubunun şehrin her yerinde olduğu gibi köpek parkına da dadanmasıyla, ortalıkta gezen cam kırıkları normal bir yolda yürürken karşılaşacağınızdan çok daha fazlaydı. Tam da bu nedenden dolayı batı çıkışı ve yaklaşık otuz metre çevresi köpek sahiplerinin fedakârlık yaparak serserilere bıraktığı bir alan olarak geçiyordu. Aralarında hiçbir şekilde yazılı ya da sözlü bir diyalog geçmemesine rağmen ne köpek sahipleri ne de serseriler çalılıkların oluşturduğu sınırı aşarak kendi yasak bölgelerine geçmez, kendi işlerine bakarlardı.

Ama şimdi, tam da çalılıkları aşarak geldiğim bu noktada, aralarındaki görünmez kuralı yok saymış biri olarak duruyordum. Neyse ki saat sabah saatleri olduğundan ve serseriler bira şişelerini kırıp etrafa saçtıktan sonra bir yerlerde sızdığından etraf tahmin edilebilecek düzeyde ıssızdı.

Etrafta çalılıkların dibine rastgele atılmış olan, sprey boyaları sanat için değil de etrafa küfür, siyasi sloganlar yazmak hatta ve hatta kafayı bulmak için kullanan ayrı bir serseri grubunun bıraktığı boş sprey kutuları; artık içmekten gözlerinin beyazının fark edilebilir ölçüde sararmasına neden olan insanların bıraktığı sigara kutuları ve izmaritleri; ek olarak artık bu bölgenin vazgeçilmezi olarak sayılan teneke ya da cam bira şişeleri, yani, kirli bir yerde görebileceğiniz ne varsa burada vardı. Sırf park sınırları içinde olduğu için burayı "Park ve parkın batı kısmı" olarak saysalar da hiçbir şekilde buraya böyle bir adı yakıştırmayacaktım.

Bütün bu çöp yığını kapsadığı aykırılığı ayağımla rastgele iterek ilerledim. Az ileride yine parka ait olan bu kısmı sanki daha aykırı kılabilirmiş gibi öbekleşmiş halde duran kan damlalarını artık rahatça görebiliyordum.

Ve hemen yanında da muhtemelen Çakıl'ın cinsinin aynısı olduğunu tahmin ettiğim, krem rengi tüyleri açık renkli bir kanla kaplanmış olan bir köpeğin etrafa yayılan acı dolu iniltilerini de rahatça duyabiliyordum. Uzandığı ya da daha fazla dayanamayıp yığıldığı alan, sanki köpeğin buraya ait olmadığını bilen bir ev sahibi gibi ona elinden geldiğince en temiz yeri vermiş ve çöp yığınlarını en uzağa doğru atmıştı.

Ben henüz durumu tam olarak kavrayamamış ve onun yanına ilerleyememişken Çakıl yanımdan çevik bir hareketle geçerek onun yanına ilerledi. Sorunun ne olduğunu anlamak istercesine etrafında birkaç tur atarak etrafı kokladıktan sonra anlamış gibi mırıldanarak yanına çöktü. Tüylerini yalayarak biraz olsun ona destek olmaya çalıştı. Bu onun dilinde ben yanındayım, demekle eş değerdi, biliyordum. Çünkü aynısını bana, başını boynumun girintisine soktuğu zamanlar yapıyordu.

Çakıl'ın endişeli ruh hali yüzünden ayaklarımla etraftaki çöpleri itmekten vazgeçerek önümde aşılmayı bekleyen çöp yığınının üzerinden büyük bir adım attım. Köpeğin başının bir metre kadar uzağında olsam bile nefes alış verirken çıkan hırıltıyı rahatça duyabiliyor, inip kalkan göğsünü görebiliyordum. İlerleyerek baş ucuna çöktüm.

Derin bir nefes alarak ne yapabileceğime baktım. Burada müdahale etmeye kalkabilirdim, ama çok gerekmiş gibi aldığım ilk yardım dersleri sadece insanlar için geçerli olduğundan yanlış bir hareket yapabileceğimden korkuyordum. Kritik bir anda bulunmasam ve gerçekten içten olacağını bilsem, sanırım bu düşünceme gülerdim. Aldığım ilk yardım derslerini ömrüm boyunca kullanmayacağımı biliyordum. Bu sanki düşünülerek karar verilmiş bir eylem değil de, değişmez ve kişiliğimin parçası haline gelmiş bir olgu gibiydi. Öyle ki, tanıdığım biri olsa bile benden istemediği sürece karşısında durur, soğuk kanlılıkla kanamasını ve çektiği sıkıntıyı izlerdim. Bu zevk aldığım bir şey değildi, ben sadece birisini kurtarmak için var olan harekete geçme dürtüsünü reddediyordum.

GünlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin