12#

659 40 5
                                    


Yaklaşık yarım saattir kliniğin bekleme salonunda oturmuş Nihal Teyze'nin haber vermesini bekliyorduk. Çakıl yanımdaki boşluğa uzanmış, kafasını dizime koymuş etrafı izliyordu. Kafamı duvara yaslayarak sıkıntıyla ofladım. Artık yapacak bir şeyimiz olmadığını düşünerek eve gitmek istemiştim, ama Mert beni durdurmuş ve Tomris'in nasıl olduğunu görmeden bir yere gitmek istemediğini söylemişti. Şansıma Nehir'in buralarda olduğuna dair bir iz yoktu. Ama eğer ki klinikte olsaydı, adımını benim bulunduğum ortama attığı anda Mert'in beni eve götüreceğinden de emindim.

Kafamı duvardan kaldırarak karşımda köpeğin sahibi olan kıza baktım. Sadece oturuyor ve Tomris'in çıkmasını bekliyordu. Göğüs kafesi ne kadar sakin inip kalkarsa kalksın ona baktığımda sakin değil, sadece çok solgun bir yüz görüyordum. Sanki bir süreliğine öylece yaşamayı bırakmış birisi gibiydi.

Çenesinin hizasında biten dalgalı kahverengi saçları öyle karışmıştı ki, bir an kafasının karışıklığının olduğu gibi saçlarına yansıdığını düşündüm.

Ama sonra duraksadım. Düşüncelerim zihnimde yanan kırmızı ışığa karşı ani bir fren sergilerken, kendi kendime sordum; onu kafası karışık olduğunu anlayacak kadar tanımıyorum, onu kafası karışıkken hiç görmedim. Onun şimdiki halini, hiç görmediğim haliyle nasıl kıyaslayabildim?

Onu sadece bir an gördüm ve kendi görüşlerimle bağdaştırdım. Bu önyargı mıydı? İzlenimlerimin hepsi aslında bir önyargı mıydı?

Kız onu izlediğimi hissetmiş olmalı ki, yerdeki bakışlarını bana çevirdi. Gözlerini yavaşça kapatıp açarken, bir an, sadece bir an dudaklarının yukarı kıvrıldığını gördüm. Ama hemen sonra bunu yok ederek, gözlerini yavaşça açıp kapatmaya devam ederken bana öylece bakmaya devam etti. Hiç acelesi yok gibiydi. Ardından, bana bunu anlatmak istediği için böyle baktığını fark ettim.

Bana açıkça "Hiç acelem yok," diyordu. "Bu yüzden sen gözlerini başka yere odaklayana kadar, benim gözlerim seninkilere takılı kalmaya devam edecek."

İçimden tüylerimi diken diken edecek bir ürperti yükselirken, gözlerimi ondan çekmedim. O an sadece bir kitap okuyor gibiydim, benden bir parça taşıyan bir kısma gelmiştim ve o satırları okuduğum anda içimde oluşan karıncalanma hissine engel olamamıştım. Bu güzel bir his değildi, beni hafifçe sarsan ve yaşadığımı hissettiren ürpertici bir titreşim gibiydi sadece.

Okuduğum satırlar zihnimden ayrılmış, damarlarımdan geçerek parmak uçlarıma kadar gelmişti ve şimdi, bir daha asla eskisi gibi olamamamı sağlayacaktı. Bu ana dair hislerim bende yer edinmişti. Silinmeyecekti. Bu nedenle hislerimi kendimden uzaklaştırmaya çalışmadım, ama onları kabullenmedim de. Sadece bir köşede öylece durarak karşımdaki kızın benimle göz göze kalmasını sağladım.

Hislerimi ise... Bir gün olur da ihtiyacım olursa diye saklı tutacaktım.

Gözlerimi onunla aynı yavaşlıkta kırparken ona bakmaya devam ettim. Aramızda belli bir ritim vardı. O kapatıyor, ben açıyordum. O açarken, ben kapatıyordum. Böylece birbirimize saniyelik izinler veriyorduk. Bu izin sırasında ise gözlerimiz kapalıyken birbirimizin gözünün önüne gelen siyah beyaz yansımasını görebiliyor, sadece gözümüzdeki değil, zihnimizdeki yansımasını da görebiliyorduk. O anda, sadece bize ait olabilecek bir görüntünün her halini görmüş oluyorduk.

O gözlerini açarken, bende yavaşça kapattım. Onun yerinde olsam nasıl olabileceğimi düşündüm. Hayır, onun gözünden nasıl görüneceğimi değil, Çakıl o halde olsaydı, onu çalılıkların arasında kanlar içinde bulsaydım ne hale gelebileceğimi sordum kendime. Gözlerimi tekrar açtım. O kapattı. Gözlerinin kapalı olduğu için içten içe mutlu oldum. Gözlerimde beliren acının, onun zihninde bir görüntüye sahip olsun istemiyordum.

GünlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin