15#

679 34 28
                                    



"Beni ayrıntılarıyla tanıman bir yana dursun, bu sayfada özellikle yer etmesini istediğim bir konu var. Buna kesin olarak karar vermem yaklaşık yarım günümü aldı ancak işin aslında yıllardır penceremin köşesinden başlayarak sinsice ilerleyen bir çatlağın şiddetli bir yağmurla aniden su sızdırmasından farksızdı.

Şimdi dahi parmak uçlarımı yere değirsem, odamın zeminini görünmez bir örtü gibi kaplayan serin suyu hissedebileceğimi biliyorum. Kaynağı ise tam karşımda, loş ışıkta belli belirsiz olan görüntümü çerçevede duran bir fotoğraf gibi yansıtan, sıkı sıkıya kapatılmış bir pencereydi.

Sabah saatlerinde sonuna kadar açılmış bu pencerenin tam önünde bir şeyler gördüm. Bir şeylerin farkına vardım. Ve bütün bu olanlar öyle bir uyumla gerçekleşti ki, hayatımda nadir yakalayabileceğim anlardan biriydi. O his hala odamın ortasında asılı duruyor gibiydi. Hatta elimi uzatsam tutabileceğim kadar yakındı."

Titrek harflerle yazılmış birkaç paragrafa bakılırsa kafasındaki düşünceler o kadar fazla olmalıydı ki hepsini kâğıda dökmeye çalışırken yazısı biçimsiz ve karmakarışık hale gelmişti. Ama yazılanlara bakarak bir tahminde bulunmam gerekseydi, bu günlüğün sahibinin farkına vardığı şey her neyse penceresindeki çatlaktan sızarak odasının zeminini kapladığını yazacak kadar fazla hayalperest olduğunu söylerdim. Ya da hayatında başkası tarafından görünemeyecek tek şey olan düşüncelerini gördüğünü yazarak gerçekten bir paragraf içinde görünür hale getirdiğini fark edemeyecek kadar aptal olduğunu.

Buna karar vermek için çok erkendi. Birkaç paragraf atlayarak okumaya devam ettim.

"Gün içinde penceremi genelde kapalı tutardım ama gökyüzündeki bütün bulutların neredeyse ayaklarıma kadar indiğini görünce ardına kadar açtım. Pencereden içeri dolan serin hava bile yağmur gibi kokuyordu ve evin diğer bölümlerinden odama yavaş, gerçekten yavaş ilerleyen bir zehir gibi kasveti dağıtıyordu. Gözlerimi kapatarak içime havayı çektim. O an o kadar hafif hissediyordum ki zorlanmadan bir adım geri attım ve gözlerimin kapalı olmasına rağmen parmak uçlarımda yükselerek kendi etrafımda yavaşça döndüm. Durmadan, tekrar tekrar döndüm.

Eğer o an evde birisi olsaydı, içimden yükselen Shastakovich'in Waltz'ini belki de hiç zorlanmadan duyabilirdi. Müzik yüzünden ne rüzgârın kulağımın dibinden geçerken çaldığı ıslığı duyabiliyordum ne de etrafımı çevreleyen bulutları görebiliyordum. Sadece ağır ağır dönerken bastırdığım tüm bu duyuların içimde yükseldiğini hissediyordum.

Böyle bir şeye sahipken ensemden başlayarak aşağıya inen sızının tüylerimi diken diken etmemesi imkânsızdı.

Kendimi kaptırmıştım. Ritim, hava, yalnız başıma olmam... Benim için asıl dans buydu. Vals her zaman iki kişilik yapılan bir dans olmasına rağmen, kendimi hep yalnız hissetmeme neden olurdu. Ama o an tek başımayken, hiç yalnız hissetmiyordum."

Bu cümlenin ardından sanki yazdıklarını yaşayan benmişim gibi derin bir iç çektim. Öyle ki, cümle sonuna nokta yerine bu iç çekmeyi koymuşum gibiydi. Devam ettim.

"Aksine, özgür hissediyordum."

İlk sayfa burada bitiyordu. Devam edip etmemekte kararsız sayfanın ucundan tutarak arkasını çevirdim. Görünüşe göre buradan çıkacak hiçbir bilgi yoktu. Ama yine de okumaya devam etmek isteyen yanım daha baskın çıktı. Valsi böylesine anlatan birisi nasıl bir tutkuyla dans ederdi, düşünmeden edemedim.

"Etrafımda sayamadığım kadar döndüm. Ama sonra, gözlerimi birden açtım ve kapımın arkasında olan aynada yansımam gözlerime takıldı. Aniden dengem bozulurken tökezleyerek durdum. Ama arkamı dönüp de aynaya tekrar bakmadım. Sırtım kapıya dönük, karşımda pencerem, öylece kalakaldım. Bir şeylerin farkına vardığım ilk an buydu işte.

İleri doğru çekingen bir adım atarak pencereye yavaşça yaklaştım. Ellerim pervaza dayalı, hafif öne doğru çıkarken Waltz'in son saniyeleri kum saatinden akan son kum taneleri gibi yavaşça tükendi ve ben sessizlikte yalnız kaldım. Karşımda, penceremin bana el verdiğince gösterdiği, sabah saatlerinde derin bir uykudaymış gibi duran bir şehir vardı.

O andan sonra görüyor, duyuyor ve üzerimdeki ağır yükü hissediyordum. Dans ederken hissettiğim hafiflik tam tersine dönerek beni gafil avlamıştı. Bu beni ürpertse de bundan daha başka bir şey vardı.

Pencerem bana imkânlarından çok daha fazla şeyleri gösterebiliyordu.

Gözlerimi uzakta kalan şehir merkezinden çekerek kollarımın arasında duran ve daha önce fark edemediğim iki kavanoza çevrildi. Ardından şehre tekrardan baktım ve bir adım geri attım. Bütün bunlar beni oldukça sarsmıştı. Arkamı dönerek olduğum yere, karşımdaki aynada olduğum kişiye baktım. Kollarım iki yanımda sallanırken gözlerim dönüp dolaşarak yine pencerenin pervazında duran iki kavanoza döndü.

Dizlerimin üzerinde çökerek sert parkenin üzerinde dengemi sağladım. Belki de bu kavanozlara dışarıdan bakan birisi onların dibini görebilir ve içinin boş olduğu konusunda benimle iddialaşabilirdi. Bunu kanıtlamak istercesine, sanki birisini bulabilirmişim gibi omuzumun ardından dönerek gözlerimle odamı taradım, ancak aynada benimle göz göze bakan birisinden başka kimse yoktu.

İç çekerek kavanozlara tekrar baktım. O an bana hiç de boşmuş gibi görünmüyorlardı. Hatta buna öyle bir inanmıştım ki, iyice yaklaşıp tam karşılarından baktığım takdirde birinin diğerinden daha küçük olduğunu söyleyebilirdim.

Küçük ve öyle olduğu halde yarısına kadar bile dolamayan bir kavanoz ve yanında büyük olduğu halde içindekilerin neredeyse kapağına varacak olduğu bir diğeri.

Bu iki kavanozun arasındaki farkı görmemle büyük kavanozun içindekiler bir parmak daha yükseldi ve kapağa dayandı. Kendime, küçük kavanozun içindekinin ne olduğunu sordum. İçinde ne koymuş olabilirdim ki küçük olduğu halde bir kavanozu bile dolduramamıştı? Ya da tam aksi, büyük kavanozun içinde ne vardı da ağzına kadar dolacak hale gelmişti?

Sessizlikle geçen çeyrek dakikadan sonra fark ettim ki, bunlar benim mutluluklarım ve hayal kırıklıklarımdı. Ağzına kadar dolan hayal kırıklıklarımı görünce hiç üzülmedim.

Neden üzülecektim ki?

Belli ki bana buradan gitme zamanımın geldiğini söylüyordu."

**

Hasta ve yaşlı bir yazar olarak bu bölüm hakkında ne düşündüğünüzü ve tahminlerinizi alsam yeni bölüm daha çabuk gelir bence. Adios sevgili okurlar, adios.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 29, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GünlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin