8#

707 44 3
                                    

Bölümle ilgili bir not; Magnum Opus Latince Büyük İş anlamına geliyor.

Sekizinci bölümdeyiz ve ben size Mert, daha önemlisi karıncalarla geldim. Fazla uzatmıyorum, keyifli okumalar!

Suratıma fırlatılan yastık ile irkilerek gözlerimi aniden açtım. Kimin attığını bilsem bile, hiçbir şey göremiyordum.

"Uyan bakalım uyuyan güzel!"

Gözlerimi kırpıştırarak görüntüyü netleştirmeye çalışsam da, oradan oraya hızlıca hareket eden bulanık bir siluet görüyordum sadece. Elimi etajerin üzerine rastgele attığımda, parmaklarım ne zaman çıkardığımı bilmediğim lenslerimin kutusuna değdi. Bugün hafta sonuydu, son üç yıldır iş dışında dışarı çıkmak gibi bir planım olmadığı için de, lenslerimi hafta sonları takmak gibi bir sorunum da olmuyordu. Açıkçası, Mert'in gözlüklerimle dalga geçmesi de umurumda değildi. Bu nedenle lenslerimi iterek, el yordamıyla çekmeceyi açtım ve hatırı sayılır bir süre gözlüklerimi aradım. Bulamasam da, elimle son bir kez daha etrafı yokladım ve en sonunda pes ederek geri yattım. Biraz sonra, ima dolu bir sesle, her ne kadar göremesem de, elinde gözlüğümü tutarken gevşek bir gülüş sergilediğine emin olduğum Mert, "Bunu mu arıyordun?" diye sordu.

Elbette cevap vermedim. O da alışkın olduğu için cevap bekleme niyetine girmeden, yatağımın kenarına gelerek avucumu açtı ve gözlüğümü elime koydu.

Bana yaklaşınca fark etmiş olmalı ki üzerime doğru eğilerek "Bu ne hal?" diye sordu. Kaşları çatılmıştı. Yüzümü incelediğini hissedip, rahatsız olurken elimi boşluğa doğru sallayıp geri çekilmesini sağladım. Onaylamaz bir ses çıkardı. "Gözaltların fazla durmaktan buruşmuş balon gibi olmuş Efe. Yine uyumadın sen, değil mi?" dedi sinirle. Benden herhangi bir tepki beklemeksizin yatağın kenarına yavaşça oturdu. Sonrada sinir bozucu bir şekilde kolumu dürterek "Tak şu gözlüklerini de biraz kapatsın bari." dedi.

Onu umursamadığımı belli edercesine esneyerek sırt üstü döndüm. Gözlüklerimi takarak, netleşen tavana baktım. Boğucu bir gündü. Bunun benden kaynaklı olduğunu biliyordum. Dışarıdaki fırtına gitmiş, yerine günlük güneşlik bir hava gelmiş olsa bile boğucuydu. Çünkü bu güne ben bakıyordum. Yutkunurken gözlerimi yavaşça kapayıp açtım. Yataktan dışarı çıkmak istemiyordum. Gözlerim hala ağrıyordu ve boğazımdaki kuruluk nefes almamı zorlaştırıyordu.

Ama gerçek şuydu ki, dışarı çıkmak zorundaydım. Yüzümü buruşturdum. Öncelikli olmayan işlerimi ertelesem bile geriye en azından üç işim kalıyordu. Kafamdan yapacaklarımla ilgili bir liste hazırlarken, zamandan nasıl tasarruf edebileceğimi düşünüyordum. En azından üç saat kendime ayırabilirsem, uyuyup kendime gelebilirdim.

Mert bacağımı dürtükleyerek dikkatimin ona çevrilmesini sağladı. "Eren abiyle konuştum sabah. Acil bir işi çıkmış, bu yüzden lokanta kapalıymış. 'İşe gelmesin' dedi." Dedi sırıtırken. Böyle söylemediğini, en azından bu ses tonuyla söylemediğini bilecek kadar uyanmıştım. Mert sadece her zamanki gevşekliğinde benimle dalga geçiyordu. "Zaten sen akşamüzeri gidiyordun ama yine de haber vermek için seni aramış. Sana ulaşamayınca bil bakalım sabah arayıp kime söyledi?" Dedi homurdanarak.

Sabah mı aramıştı? Saate bakmak için yastığımın altından telefonumu çıkardım. Şarjı bitmişti. Etrafta saat arama gereği duymadan Mert'in kolunu çekiştirdim. Gerek çıkardığı sesten olsun, gerek alarm sesinden, saatlerden hoşlanmıyordum. Odamda boşu boşuna saat aramanın gereği yoktu.

Mert yaptığım hareketleri garipsemeden bana bakıyordu. Muhtemelen ne yaptığımı anlamıştı. Gözlüğümü boşta olan elimle düzelterek kolundaki saate baktım. Saat sabahın yedisiydi. Kafamı yastığa sertçe geri bırakırken kolunu geri ittim. Sadece bir saat önce uyuyabilmiştim. Mert'in sabah kavramına içimden küfür ederken üzerimdeki örtüyü çekiştirerek arkamı döndüm. O da evde biraz dolanır, sonra giderdi. En azından öyle umuyordum. Ama tabii ki umduğum gibi olmamıştı. Söz konusu olan kişi Mert'ti. Hiçbir zaman öylece gitmez, özellikle de beni sinir edecek şeyler yapar, ancak öyle giderdi. Ayrıca öyle kaba kuvvetle de yapmazdı bu sinir etme işini, bana kalsa mimikleri bile sinir edebilirdi ama onun kendine göre yöntemleri vardı.

GünlükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin