Bir el omzuna dokundu:
"Bay Nigel? İyi misiniz?"
Saçları önüne düşmüştü Nigel'ın. Solgun bakışlarını gölgeleyen saçları, şakaklarına kadar bir şapka gibi siperliyordu yüzünü. Sahi şapkası neredeydi? Ortasından siyah bir şerit geçen, silindir bir şapkası vardı.
Sendeleyerek bir iki adım attı. Aşina olduğu sokaklar flulaşıyordu gözlerinde, hiç gitmediği yerlerdeki kötü anılarını anımsatıyordu ona. Sol tarafta rıhtıma uzanan yola yeltendi fakat kupkuru rıhtıma vuran dalgalar gibi soğuk kaldırım taşları, bir kum yığını gibi ayağının altından kaydı. Tökezleyip dizinin üstüne düşeyazdı ki yaşlı Bay Hobbes koluna girdi. Sağ elini boynuna götürüp bir iki kere ovuşturdu. Kafasını sağa eğdiğinde büyük şaşalı haçıyla kilise selamladı onu. Acıyan gözlerle baktı kiliseye ve küçümsedi. Satılmış ruhların kerhanesi derdi hep.
Arkasında kalan tavernada müzik sesleri yükseliyordu. Keman ve piyano bir kutlamadaymışçasına notalara vuruyor, bir kadın olağan gücüyle eşlik ediyordu. Nasıl şarkı söyleyebiliyorlardı? Bu köhnemiş, virane ruhların arasında içleri çürümeye yüz tutmuş insanların yüzünde samimiyetsiz tebessümler atıp nasıl geceleri rahatlıkla uyuyabiliyorlardı? Perdelerini çekip, duvarlarının arkasına saklanıp tüm pisliklerinden arınabileceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlardı. Sonsuza kadar aciz ruhlarının biçare bedenlerinde çırpındıklarına şahit olmak için neler vermezdi.
Düzensiz alıp verdiği nefesi havanın ağırlığında çözünüyor, adeta vücudunu terk ediyordu. Aksları gıcırdayan bir araba, öğlen yağan yağmurdan kalan su birikintilerinin içinden aksayarak ilerliyordu. Yüksek taş blokların arasında gölgeler uzanıp onu karanlığa çekiyordu adeta. Koşarak kaçmak için dizlerinde yeterli kuvveti bulamıyordu.
Bir çift martı süzülüyordu gökyüzünde acı acı bağırarak. Rıhtıma doğru uçuyorlardı en nihayetinde. Başının üstüne uzanmayı istedi o an. Uzanıp martılara tutunmayı ve kirlenmemiş, beyaz kanatlarında rıhtıma uçmak istedi. Soğuk, acımasız dalgalara uzanıp tüm metanetiyle sulara teslim olmak, ebediyen bu naif yatakta uyumak istedi. Öyle ya, aydınlık bir güne uyanabilmek için önce uyumak gerekmez miydi?
Bir el omzuna dokundu:
"Bay Nigel? İyi misiniz?"
İrkilerek döndü Nigel:
"Afedersin Bay Hobbes, sanırım bir an dalmışım. Kafam dağınık bugünlerde" dedi ve yüzüne bir gülücük ekledi. Bay Hobbes, gri şeritli silindir şapkasını Bay Nigel'a uzattı. Bay Nigel teşekkür etti ve kendilerini bekleyen arabaya bindi. Yaşlı Bay Hobbes da onu takip etti. Gıcırdayan akslarla öğlen yağan yağmurdan kalma su birikintilerinin içinden geçerek, gölgelerin arasında kayboldu araba.
* * * * * *
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Çocuklara Masallar
Misterio / SuspensoHenüz wattpade özel bir hikaye yazmaya fırsat bulamadım. Halihazırda üzerinde çalıştığım bu öykü kitabının ilk öyküsünü sizin için yayınlıyorum. Beğenilirse hikayeleri yayınlamaya devam edeceğim. Lütfen düşüncelerinizi yorum olarak yazın. Teşekkürle...