Düşüncelerim birbirine çarpıp daha da karışık bir hal alıyordu. Biraz önce olan şey gerçekmiydi yoksa bilinçaltımın bana oynamış olduğu bir oyun muydu?
Tabii kide gerçekti ve ben şuan son model bir arabanın içindeydim. İçim korkuyla dolarken başıma daha kötü ne gelebilir diye düşünmeden edemedim.
O lanet yerden kurtulmam gerekirken daha da lanet bir yere düşüyordum ve bana zarar verebilecek birinin kollarına koşuyordum. Durumun ciddiyeti beni daha da irkiltirken dudağım yukarı doğru kıvrıldı. Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Duygularımı bile yönetecek halim yoktu ve düşünmekten yorulmuştum.
O kadar ısrara ve bağırışa rağmen kendi savaşımda yenilmiştim. Bu şımarık ''çocuğun'' bana sahip olmasına izin vermektense Gökhan'ın bodrumunda kilitli kalmayı tercih ederdim.
Bu lanet herif beni nereye götürüyorsa oraya gittiğimde sakin kafayla yeni bir plan kurabilirdim. Bu herşeyin sonu demek değildi. Bu kadar acıya bir hiç için katlanmamıştım ben.
Arabanın camından dışarıyı izlerken ön tarafta arabayı kullanan Rüzgar'ı görmezden gelmeyi denedim. Başarısız olunca boğazımı temizledim. Şansımı denemekten zarar gelmezdi. ''Beni nereye götürüyorsun?''
Cevap gelmeyince sıkıntıyla iç çektim. Beni satın almıştı ve özgürlüğüm su gibi ellerimden kayıp gitmişti. Gerçi bir özgürlüğe sahip olup olmadığım tartışılırdı. Polise ulaşmamın yolu yoktu ve bu şeye katlanacağımı sanıyorsa yanılıyordu. En azından nereye götürüldüğümü bilmeye hakkım vardı.
''En azından bir cevabı hak ediyorum.''
''Hak etseydin bir cevap alırdın, şimdi kapa çeneni. Sinirimi bozuyorsun.'' aynadan gözlerimiz buluştuğunda gözlerinin öfkeyle yanıp söndüğünü gördüm. Çabuk sinirlenen biri olduğu her halinden belliydi.
Öfkeyle alt dudağımı dişledim. Ona kusmak istediğim onca şey olmasına rağmen sessiz kalarak kollarımı göğsümde buluşturup yolun devamında dışarıyı seyrettim. Görkemli bir villanın önünde durunca onun evi olduğunu anladım.
Rüzgar arabayı durdurdu ve kolunu koltuğun arka kısmına yaslayarak bana döndü.
''İn.'' diye emir verdi.
Suratımda bir mimik bile oynamamasına dikkat ederek ifadesiz kalmayı sürdürdüm. Beni satın alarak ne kadar büyük bir hata yaptığının farkında değildi. Kolay lokma değildim ve buradan çıkıncaya kadar öyle olmayı sürdürmem gerekiyordu. Aksi takdirde kurtulma çabalarım hiçliğe karışıp yok olacaktı.
''İn dedim.'' sesi tehlikeli bir hal almıştı.
Arabadan hızla inip kapımı açtı. ''Seninle mi uğraşacağım lan ben?'' o an dudağımı silen Rüzgar'ın aslında var olmadığını fark ettim. Bu sadece 1 dakikalık bir jestti. Öyle biri yoktu ve asla gerçek olmayacaktı. Düştüğüm durum için kendime lanet ettim.
Kolumu sıkıca kavrayıp beni arabanın içinden zorla çıkardı. Bir an tökezleyip düşecek olsamda kendimi toparladım.
Evin kapısından içeri girdiğimizde büyüklüğü karşısında gözlerim kamaşsa da sessizliğimi korudum. Tekrar kollarımı göğüsümde buluşturup pozisyonumu aldım.
''Yürü.'' diye ikinci bir emir gelince denileni yaptım.
Yavaş adımlarla yönlendirildiğim yöne ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAHİP
Teen FictionÖfkesi, merhametini bir kalkan görevi görerek gizliyordu. O öfkenin ta kendisiydi. Ve, bundan daha fazlası..