Kiraz çiçekleri bembeyaz olmuş, yerler buzla kaplanmış. Etrafta insanlar düşmemek için çaba gösterirken ben ise sadece bugünün hızlıca bitmesini istedim.
Kiraz çiçeklerinin yaydığı koku paha biçilmezdi. Ellerimle çantamın kollarını kavradım kafamı kaldırdım. Gözlerim kapalı bir şekilde çiçeklerin kokusunu derin bir nefesle içime çektim.
Etrafımda bir anda sessizlik oluşmuştu. Kar taneleri yüzümü okşarken hafif gülümsedim, karın verdiği sessizliğin içine gömülmek istedim. Kar taneleri ile birlikte süzülüp toprakla birleşmek istedim.
Gözlerimi açtım ve yeniden okul yolunda yürümeye devam ettim. Okulun önündeki yılışan çiftleri, susmayan grubu, yavşak tiplemelerini görünce yüzümü buruşturmadan edemedim. Kafamı sola çevirince gördüğüm kişi karşısında aptal gibi bir sırıtma bulmuştu dudaklarımı.
Elindeki telefonla uğraşırken sarı tutamlar uçuşuyordu. Kendini duvara yaslamış dili hafif dışarıda dudaklarının tadına bakıyordu. Gözlerimi güzelliğine kenetlemiş bakarken aklıma gelen fikir ile dikkatimi dağıttım ve banklardan birine oturdum.
Çantamdan defterimi ve bir kalem alarak onun yüzünü çizmek için odaklandım, okula erken gelmiştim sanırım yarım saat öyle dikilirse resmini çizebilirdim.
Son dokunuşları yaptım hala elinde telefonla duvara yaslanmış bir şekilde duruyordu. Bu kadar dikkatini verdiği şey neydi çok merak ediyordum doğrusu. Resmi bitirdikten sonra yarım saat içinde yaptığım esere baktım, bir not bırakmam gerektiği düşüncesi aklımın bir köşesinden geçti.
Kafasını kaldırdı ve yağan kara baktı sarı tutamlar kar taneleri ve hafif esen rüzgarla dans ederken yine aptal sırıtmamı dudaklarımda hissettim. Beni farketmeden kendimi toparladım ve defteri çantama koydum.
Okul binasına adım attım ve bedenime bıçak gibi saplanan sıcaklık karşısında irkilerek titredim. Hissettiğim saniyelik titreme ile gözüm karardı, ilk defa oluyordu. Sınıfıma ilerledim etraftaki kızların hakkımda konuştuklarını hissedebiliyordum. Bir anda önüme çıkan cılız beden ile duraksadım.
"Bunları sana getirdim Jungkook oppa!"
Elinde ki paketi bana uzattı sanırım taze donutlardı bunlar. Uzattığı paketi elime aldım kızın yüzünde tebessüm oluştu.
"Ben senin oppan değilim."
Dedim ve elimi omzuna koyarak soluma doğru itikledim. Bir iki adım atmıştım ki yan taraftan bir kızın "Çok yakışıklı" diye bağırması ile arkamı döndüm. Resmini çizdiğim melekten bahsediyordu. O ise denilenlere kulak asmadan koridorda ilerledi ve yanımdan geçerken bana bakarak göz kırptı.
•••
Ağzım aralık bir şekilde sırada yatarken sınıfın kapısı açıldı. Gözlerim hafif aralanmıştı fakat kalkmaya gram niyetim yoktu. Kafamı duvara doğru döndürüp uykuma devam ettim. Hocanın "Arka tarafta boşluk var geç oraya otur" dediğini duydum ve sıramda hareketlilik hissettim.Öğlen teneffüsünün zili ile kafamı kaldırdım. Yanımda ki kişiye bakmadan esnerken 4 ders boyunca uyuduğum aklıma geldi cidden bu kadar yorgun olmam için hiçbir sebep yokken hissettiğim bitkinliğin sebebi neydi? Gözlerim kapalı bir şekilde esnemeye devam ederken yanımdan sesi geldi.
"Okulda yeniyim acaba bana yemekhanenin yerini gösterebilir misin?"
Gözlerimi açtım ve açar açmaz kocaman gözlerle yanımdaki bedene odaklandım. Bu o, melek. O bana gülümseyerek bakarken şu an ki surat ifadem cidden dikkat çekiyordu.
"Hoşgeldin, gösterebilirim."
"Çok teşekkürler."
Gülümsedim. Ayaklandık ve sınıftan çıktık. Soru sormak istiyordum 'Neden bu kadar güzel bir erkeksin?' Diyerek başlarsam arkadaş bile olamayız gibime geliyordu. Gözlerimi suratında gezdirirken bir anda gözleri gözlerimi bulunca hemen kafamı döndürdüm.
•••
Eve yürürken akşamın serinliği ve hala yağan karın güzelliği ile gülümsedim. Sessizlik karşısında eğilerek elimi kar taneleri ile doldurdum fakat yan sokaktan gelen ses ile afallamış ve ayağa kalkmıştım. Sokağa girdiğimde gözlerim yine kararmıştı. Aldırmadan ilerledim ve 3 adamın onu dövdüğünü gördüm, meleğimi.
Aklıma gelen fikirle telefondan polis siren sesi açtım adamlar koşarak uzaklaştı. O sırada yerde yatan bedene koştum.
"HEY İYİ MİSİN?"
Gözleri kapalıydı kolunu omzuma atarak bir elimi beline koydum diğer elimide omzumdaki koluna götürdüm 100m ilerde olan evime şükür ederek onu götürdüm.
Evin kapısına geldiğimizde şifreyi yazıp eve girdim. Onu koltuğa yatırdım. Tam anlamı ile felaketti. Hemen çantamı ve montumu çıkarıp ilk yardım malzemeleri ile koltuğa oturdum. Dolgun dudakları patlamış, biçimli kaşından akan kan sarı tutamlara karışmış, sol gözü hafif şişmişti. Elime aldığım batikon ve pamukla yaralarına pansuman yaptım.
Yara bere içinde olan mükemmel yüzüne ellerimi götürdüm. Hafif bir tebessüm yüzümü okşarken elimi geri çektim ve sabah resmini çizdiğim defterimi elime aldım.
Cebinden düştü düşecek olan kimliği elime aldım artık meleğimin ismini biliyordum. Park Jimin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dearvert | ᴶᴵᴷᴼᴼᴷ
FanficBu bahçe çiçek açan yalnızlıklarla dolu, dikenlerle dolu olan kumdan kaleye kendimi bağladım. _____