Jimin dün bana o kadar yakınlaşmıştı ki bir anda kalbim olduğunu unutumuştum. Bana kendini affettirmeye mi çalışıyordu?
Evden erken çıkmıştı. Kendimi kirli hissediyordum bu yüzden duş almak için banyoya girdim.
Duştan çıkar çıkmaz Jimin'in sırtımı öptüğü zaman aklıma geldi. Hoşuma gidiyordu fakat karşılıksız aşkıma umut vererek neyi amaçlıyordu bilmiyorum.
Telefonuma gelen bildirim ile sol elime beyaz havluyu alıp sağ elime telefonumu aldım gelen bildirim bir mesajdı ve mesaj Jimin'dendi.
Meleğim: Kapının önüne senin için bir takım bıraktım onu giy ve aşağıda seni bekleyen arabaya bin.
Jungkook: Neden?
Meleğim: Soruya kapalı konu.
Telefonu yatağa fırlatıp aşağı doğru indim kapıyı açtığımda önümde duran takıma baktım. Neden böyle bir şey yapıyordu?
Üzerimi giyinip aşağıya indim. Kısa bir süre sonra arabanın kapısını açmak için şoför arabadan indi ve başıyla bana selam verip gülümsedi ben de ona hafifçe gülümseyip arabaya bindim.
Bir salona getirmişti. Hiçbir şey söylemeden arabadan indim. Salonun kapısına yürüdüğüm alana kırmızı bir halı serilmişti ve etrafı kiraz çiçekleri süslüyordu. Bu görüntüye aşık olsamda hiçbir şeye Jimin'e aşık olduğu kadar aşık olamıyordum.
İçeriye girdiğimde yerlerde duran gül yapraklarının kırmızılığı ve kiraz çiçeklerinin pembeliği ortamı resmen cennete çevirmişti.
Bir anda ortaya Jimin çıktı. Şaşkınlığım ve heyecanım vücudumu ele geçirerek ellerimin ve ayaklarımın boşalmasını sağladı. Sanki Jimin'de bunun farkındaymış gibi gelip ellerimi tuttu. Onun şu anda ne kadar acı çektiğini tahmin edebiliyordum.
Yüzünde ki morluklar ve yaralar ve belki de bana göstermediği vücudundan oluşan binbir türlü yaralar vardı. Bunlar onu kusursuzlaştırıyordu, bambaşka bir güzelliğe sebep oluyordu.
Yüzüme gülümseyerek bakıyordu. Elleri ellerimi tutarken sanki başka gezegendeymiş gibi hissediyordum. Üzerinde ki beyaz takım elbise onu âdeta bir meleğe çevirmişti. Bir erkeğin güzeli olabilirse bu kelimenin tanımı tam anlamıyla Jimin'di.
Yüzüm ne hâldeydi bilmiyorum ama o buna fazlasıyla gülümseyerek bakıyordu.
"Jungkook ben sana aşığım. Benimle çıkar mısın?"
Önümde diz çöküp bana bir gül uzattı. Ağzım aralık bir şekilde onu incelerken etrafdan güzel kokular yayılmaya başladı. Konfetilerin içinde kiraz çiçekleri vardı.
"J-jimin b-ben- ben sana a-a-aşığım."
Cevabımı açık açık belli ediyordum fakat kekelemem işi cidden bozuyordu. Jimin ayağa kalktı ve bir anda klasik bir müzik çaldı. Elleri belimi bulurken beni kendine daha çok çekti, burun burundaydık. Ağzım aralık bir şekilde gülen gözler ile ellerimi omuzları ile buluşturdum. Etrafta sallanarak dönerken onun yanağını öpme hissi ile dolup taştım.
Dudağımı hızlıca yanakları ile buluşturup kafamı direk boyun girintisine soktum. O ise kahkahalar ile gülüyordu.
Bir süre öylece durduktan sonra benden ayrıldı ve elimi tutup öptü. Gülümsemem yüzümü esir alırken beni sürüklemeye başladı. Salonun sahil kenarında olduğunun farkında bile değildim.
Beni sahile doğru sürüklerken görüş açıma giren masa ile Jimin'e baktım. Bu kadar uğraşmamalıydı onun evde yatıyor olması gerekti.
Sandalyemi çekip beni oturttuktan sonra kendiside karşıma geçti. Beni izlemeye başladığında utançla yüzümü sakladım.
"Jungkook..melek misin?"
"A-anlamadım?"
Gülümsedi, gözleri kısılana kadar hem de. Sonunda gözlerini benden çekip yemeğe odaklandı.
"Sana aşığım."
Ağzımda ki pirinç bir anda dışarıya fırladı hemen ardındanda öksürük krizi. Kendimi toparladıktan sonra cevap vermem gerektiğini düşündüm.
"Bende sana aşığım."
Memnun olurmuşcasına gülümsedi.
"Yapmak istediğin bir şey var mı?"
"Hayır, senin?"
"Evet"
"Ne yapmak istiyorsun?"
"Seninle sevişmek istiyorum."
Ağzımdaki su fışkırınca resmen haykırdım
"OHA!"
•••
Kumsallara doğru uzanıyorduk açıkcası artık Jimin'e resmen aşıktım. Karşısında kekeliyor ve diyeceğim sözleri unutuyordum.
Bir anda kendisi ayağa kalktı ve kolumdan tutup benide kaldırdı.
"Hadi gel denize girelim!"
"Saçmalama Jimin çok soğuktur şimdi deniz"
O beni dinlemeyerek sürüklemeye başladı. Ayaklarıma vuran soğuk su ile geri çekildim fakat elleri belimi bularak beni denize doğru sürükledi.
Terli bir şekilde uyandım. Hayatımda ki en güzel anlar rüyalarımda gerçekleşiyordu. Kalbim bir anda sıkıştı ve gözlerim karardı, böyle anlık mutluluklar ben de kalp çarpıntısına neden oluyor sanırım.
Jimin'e bakmak için salona doğru ilerledim. Televizyon açık bir şekilde uyuyakalmıştı. Yanında doğru ilerledim ve elindeki kumandayı alıp televizyonu kapattım.
Sarı tutamlar birbirine girmiş, ağzı hafif aralık, gözleri şişikti. Bu hâline gülümserken buldum kendimi. Kaşındaki yara dudağındaki patlak benim için kusur değil birer nimet gibiydi. O harikaydı, her şeyi ile.
Kafası hafif bir şekilde düşerken elimle tutup sabitledim fakat eli elimi buldu ve yavaş yavaş dudaklarına götürdü. Uyuyor muydu yoksa numara mı yapıyordu? Elimi çekmeye çalıştım fakat eli elimi sıkarak çekmemi engelledi.
Elim dudaklarına değdi ve parmaklarımı öptü. Gözlerim kocaman bir şekilde yaptıklarını izlerken beni kendine çekti ve gözlerini açtı. Dudaklarım gözlerime uyarak aralandı.
Jimin beni her seferinde şaşırtıyordu bir gün kalpten gidecektim, hoş ne kadar vaktim var ki sanki..
Benle birlikte kendini koltuğa attığında cidden fazla ileri gittiğini düşünmeye başladım.
"Geri çekil"
"Çekilmek istemiyorum güzelim"
Ardından beni sertçe çekerek göğsüne anlımı vurmamı sağladı. Ellerimle onu itiklemeye çalışsamda başaramadım. Kafamı kaldırdım
"BENİ HEMEN RAHAT BI-"
Yüzüme doğru seri bir şekilde eğilmesi ile kelimeleri yuttum. Hayatımda duyduğum en seksi ses tonu ile konuştu.
"Beraber uyuyacağız Jeon bu yüzden sus, dudaklarını susturmak için fantezili yollarıma başvurmadan"
Açıkcası uykum vardı. Başım hâlâ göğsünde iken kafamı eğdim. Gözlerimi onun kokusu ile huzurla kapatarak yaralarımı sarmasına ve şu günlerimin güzel geçmesi adına susarak uykuma kaldığım yerden devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dearvert | ᴶᴵᴷᴼᴼᴷ
FanfictionBu bahçe çiçek açan yalnızlıklarla dolu, dikenlerle dolu olan kumdan kaleye kendimi bağladım. _____