Jungkook
Bir uçakta yeni hayatıma başlamak için uçuyordum. Bulduğum her boş vakitte ağlama isteğim bastırıyor ve bir iki damla gözyaşı akıtarak bedenimi kandırıyordum. Jimin'siz ben, kasasız market, öğretmensiz bir okul gibiydim. Hayat benim için 1 kez daha zorlanmıştı.
Jimin'in babası sayesinde yaşadığım durum tramva gibiydi. Sanki hiç zararı olmamış gibi hastalığıma da bir çözüm bularak beni iyileştirmek için Almanya'ya gönderiyordu. Elime verdiği tonlarca parayı Jimin'den tamamen uzak durmam ve hayatından tamamen çıkarmam için bir ikna oyunuydu. Parayı kabul etmediğim de ise seçenek sunmadığını söyleyerek beni kör kuyulara atmış ve kendi ölümümü izlercesine yaşıyordum.
Dizi senaryosu gibiydi her şey, bir anda aşık karakterler aynı şeyleri düşünür ve birbirlerini bularak aşklarını itiraf ederler, tüm acılara ve engellere karşı. En sonunda tutkulu bir öpüşme bulur ve aşklarını tescillerlerdi ve bölüm burada biterdi.
Biz Jimin ile bir dizi gibiydik. Dizi müziğimiz, hıçkırıklarım. Konusu ise kendi ölümünü bile bile yaşayan bir insan ve onu korumak isteyen ona aşık bir melek.
Uçağın inişi olduğuna dair duyduğum bir kaç sesten başka hiçbir şey duymamış ve hafif bir sarsıntı ile uçağın tekerleklerinin karaya değdiğini hissettim.
İşte şimdi hayat benim için kat kat zorlaşmıştı.. Asıl acı şimdi gösterecekti kendini.
5 yıl sonra
Tam tamına 5 yıl olmuştu. Burada bir Kore şirketinde çalışıyordum. Hastalığım günden güne iyileşiyordu hatta neredeyse iyileşmişti.
Bazen hâlâ ağlıyordum. Numarasını tuşladığım zamanlar ve onu arayıp sesini dinlediğim zamanlar beni ne kadar zorlasada ne kadar ağlatsa da içimde hâlâ Jimin'e karşı yanıp tutuşan duygularım vardı. Onun dudaklarını özlemiştim, kokusunu, varlığını özlemiştim.
Hayat şu an benim yarama tuz basıyordu. Jimin'in babası peşimi bırakmış ve beni bu koskoca şehirde yalnız bırakıp gitmişti.
Elime anahtarımı alıp kapıdan çıktım ve Bremen sokaklarında yürümeye başladım. Saat sabahın altısı ve hava biraz soğuktu. (Medya)
Bugün şirketimize Kore'den misafirlerimiz gelecekti. Uzun zamandır Jimin'in babasının beni rahatsız etmemesi içimden bir seslerin bu tür şeylerin hayra alamet olmadığını söylüyordu.
Sonunda şehrin caddesine adımlarımı attığımda karşıdan karşıya geçmem için 3 sn olduğunu görmem ile adımlarım hızlandı ve bir arabanın bana çarpması üzerine yere yığıldı.
Çantam elimden kayıp uzaklara doğru düşerken başımdaki şiddetli ağrı aklımdan geçen uğursuz düşüncelere bulanarak midemin kasılmasına sebebiyet veriyordu.
Yanıma gelen şoför ile ayağa kaldırıldığımı hissettim. Etraftaki insanların telaşlı konuşmaları ve birisinin arabanın kapısını açıp çantamı koymasını hayal meyal görmüştüm. İşte şimdi sonum gelmiş olmalıydı.
•••
Gözlerimi araladığımda görmek istediğim bir hastahane tavanı değil. Jimin'in güzel yüzü olduğunu ve ona ne kadar muhtaç olduğumu hissetmem çok fazla zamanımı almadı.
Yanımdaki koltukta oturan adam ayaklanmış ve doktoru çağırarak uyandığımı söyleyip duruyordu.
Gözlerim eskisi gibi kararmaya başladığında bir şeylerin yeniden başladığını düşünmem kanımı dondurmuş ve parmak uçlarım buz kesmişti. Tekrardan ölüm tehlikesi ile burun buruna kalamazdım. Kaldıramazdım.
Doktor yanıma geldiğinde adam ile bir şey konuşup onun içini rahat tutmasını ve hastahane masraflarını ödemek dışında yapacak fazla bir şey olmadığını söyleyip göndermişti.
Gelen doktora baktığımda gözlerim yuvalarından çıkacak gibi olmuştu. Bu Jimin'di ya da ben bilinçaltımın gazabına uğruyordum.
"S-s-sen.."
Gerisi gelmedi cümlemin, dilim tutulmuştu. Tacize uğramak beni 5 yıl boyunca susturmuştu. Ve artık iç sesim konuşuyordu.
Ona söylemek istediğim kelimeleri yüzüne, gözlerine doyasıya bakarak söylemek istedim. Fakat dilim ve vücudum buna engeldi.Bugünün tarihini asla ama ala unutmayacaktım. 1 Mart 2015.
Gözlerimden akan göz yaşımı silerek yatağa oturdu.
Dudaklarım büzülerek içimdeki hıçkırıklarım ile buluştu ve uğursuz odada yayılmaya başladı. Ellerini tereddüt ile saçlarıma daldırdığın da gözlerimi sımsıkı kapatarak konuşmayı diledim. Olmadı bir milim bile ses çıkaramadım.
Sonunda dudaklarını araladı
"Jungkook-shi.."
Anında yüzümde hissettiğim dudaklar ile kafamı sağa sola sallayarak onsuz geçen günlerimi aklıma getirerek bunun bir yanılma olduğuna kendimi inandırmaya çabaladım. Bir yerlerde umut kırıntısı aradım. Sonuçlar olumsuz olunca dudaklarımı araladım yine denedim. Denedikçe midem kasıldı ve bulandı.
"Hiç değişmemişsin, hâlâ güzelsin."
Söylediği cümleler kulağımdan beynime işlerken âdeta vücudumda cirit atıyordu. İşte hayat bugün benim için cennet gibiydi.
Göz yaşlarımla ıslanmış olan ve yıllardır kimseye değinmemiş dudaklarımda hissettim dudaklarını. Uzun yollardan göç etmiş yalnız bir kuşun yanına gelen bir sevgili gibiydi. Aşka susamıştık. Özlemiştik birbirimizi. Kokusunun kokuma karışmasına izin vermemeliydim. Babasının bana tekrar aynı şeyleri yaşatmasına yine bizi ayırmasına göz yumamazdım.
Aklımdan şarkı sözleri geçti
Bir yol buldum sandım
Bir yol buldum sandım, evetAma asla çekip gitmedin
Bu yüzden sanıyorum ki şuan kalmalıyımOh, umarım bir gün onu buradan çıkarabilirim
Bütün gece ya da yüz yıl sürse bile
Saklanmak için bir yere ihtiyacım var, ama
yakınlarda bir tane bulamıyorum
Canlı hissetmek istiyorum, dışarda korkumla savaşabilirimCanlı hissetmek istiyordum ama içimde aşk gün yüzüne çıkmış ve dudakları dudaklarım da iken sarsılarak ağlamama sebep olmuştu. Konuşmuyorduk ama birbirimizi özlediğimizi irislerimize yansıyan hislerimizle görebiliyorduk. İşte ben Jeon Jungkook beni hayata güldüren bu adamı bir daha kaybetmeyeceğime bu atmosferde yemin ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dearvert | ᴶᴵᴷᴼᴼᴷ
FanficBu bahçe çiçek açan yalnızlıklarla dolu, dikenlerle dolu olan kumdan kaleye kendimi bağladım. _____