Okula giden yolda harcadığım süreyi kısaltması için kullandığım bisikletim -kesinlikle bundan başka bir işe yaramıyordu-kapının önünde paramparça halde duruyordu.
"Bisikletin intihar etmiş galiba" dedi babam önümden hızla geçerken. Her zaman yaptığı gibi konuşmamı beklemeden arabasına bindi.
"Hayattan pek bir beklentisi yoktu zaten" dedim kendi kendime fısıldayarak.
Son zamanlarda çok fazla yalnız kaldığım için fısıldayarak konuşmaya başladım. Bu bir tür beynime karşı olan savunma mekanizması. Kendimi yalnız olmadığıma inandırmaya çalışıyorum. Ya da babamın hep söylediği gibi "yalnızlığı tercih ediyorum"
"Seni okula bırakamam çok geç kaldım. Bugünlük yürü döndüğümde bir çaresine bakarız"
"Tamam. Görüşürüz" dedim.
Okula gitmek her öğrenci için büyük bir işkencedir ama benim için 3. dünya savaşının çıkmasıyla eşdeğer. Ve savaş alanına kendi ayaklarımla gidiyorum. Zengin aile çocuklarıyla alt tabaka çocuklarının bir arada okuduğu şu okul. Sosyal yardımlaşmanın ve iletişimin hat safhada olduğu(!) şu okul.
Okula geldiğimde dersin başlamasına daha vardı kantine gitmek her zaman için yaptığım şeydi. Şekerli kahve ve yanında tatlı poğaça. Rutin sabah kahvaltısı ve yanıma yaklaşmakta olan Sema da bunu bir parçası. Her gün ısrarla yanıma gelip ona göre önemli olan detayaları anlatan bir arkadaşım.
"Günaydın"
"Günaydın"dedim sakince
"Her sabah şekerli şeyler yersen ileride kilo alırsın. Dikkat et. Yan sınıftaki Şüheda gibi olmak istemezsin."
"Şüheda kim?"
"Geçenlerde tuvalette konuşuyorlardı onları duydum. En son tartıldığında 86 kiloymuş.Diyetisyene gitmiş" derken kantinin köşesindeki masayı işaret etti.
"Kilo vermek için mi gitmiş yoksa başkaları onunla alay ettiği için mi gitmiş. bir psikoloğa gitseymiş daha iyi olurmuş şuna baksana yanındaki kızlara nasıl bakıyor."
"Kilo verince psikoljisi de düzelir."
"Sence onun tek sorunu kilosu mu? Kızın akli dengesinin yerinde olmadığı çok belli."
"Nasıl anladın?"
"Tahmin ettim." dedim ve masadan kalktım. Arkamdan hızlı adımlarla geldi ve sınıfa gittik. Hoca içeri girer girmez konuşmaya başladı
"Evet dönem ödevlerinizi bugün veriyorum"
sınıfta bir uğultu çıktı.
"Ama bu sefer biraz farklı. Herkes okul gazetesine hikaye yazacak ama hikayeler bölüm bölüm olacak. Her hafta bir bölüm yayımlanacak. Dönemin sonuna kadar hikayeleriniz bitmiş olacak. Okul idaresiyle görüştüm dönem sonunda bir oylama yapılacak ve tüm okulun oylarıyla seçilen bir hikaye kitap haline getirilecek."
Sema bana doğru eğilip kendisine uymayan her fikre yaptığı muameleyi yatptı
"Ne kadar saçma bir şey" dedi.
"Belki de yazmak herkese göre değildir." dedim.
O gün okul çıkışında babam beni almaya gelmişti.
"Sana yani bir bisiklet alamadım özür dilerim."
"Baba bu konuları konuşmak zorunda değiliz. Bana bir şey almaya mecbur değilsin."
"Hayır mecburum. Ben senin babanım ama yapamadım bugun gidip fiyatlara baktım ama...
"Baba yeter artık. Gerçekten sorun değil. Zaten bende onu tamire götürecektim."
"Nerede?"
"Parkın biraz ilerisinde uzak değil merak etme."
"Tamam dikkatli kullan" dedi arabanın anahtarlarını bana fırlatırken.
"Akşam için yemek yapacağım çok gecikme."
"Tamam" dedim ve bisikletimi 2008 model Mazda'nın bagajına yerleştirdim. Tamirciye geldiğimde dükkanın kapısı açıktı ama kimse yoktu. İçeri girdim
"Pardon kimse yok mu?"diye seslendim ama ses yoktu. Tam dükkandan çıkarken
"Buyrun" dedi arkamdan birisi. Uzun boylu biraz zayıf biriydi. Kafasındaki şapkayla ciddi anlamda komik duruyordu.
"Bisikletim hasar gördü onu yaptırmak için geldim."
Bisiklete yaklaştı ve şöyle bir baktı. Çok soğuk ve ürkütücüydü. Kollarında ve yüzünde çizikler vardı. Aniden gözlerini bana dikti.
"Nasıl oldu bu?"
"Bilmiyorum sabah bahçede böyle buldum."
"Düzelmesi çok zor ama halletmeye çalışacağım. 5 gün sonra tekrar gel."
"Tamam" dedim ve hızla dükkandan çıktım. Yağmur yağmaya başlamıştı. Tenimdeki ürpertiyle arabama binip eve gittim. Babam sebzeli tavuk yapmıştı. Her zamanki gibi çok şirin masamızın ortasında bir mum yanıyordu. Bana annem olduğu zamandaki gibi davranmaya çalışıyordu. Hiçbir şey değişmemiş gibi ama aslında kandırmaya çalıştığı kişi kendisiydi.
"Ne dedi bisiklet için onu kurtaracak mı?"
"Bilmiyorum pek ümitli görünmüyordu."
"Eğer tamir edemezse benim iyi bir planım var."
"Baba plana gerek yok. Bisiklet o kadar gerekli bir şey değil."
"Hayır son derece gerekli sen onunla okula gidiyorsun. Bu yüzden eğer tamir edilmezse Japonya gezisi için biriktirdiğimiz parayla sana bir bisiklet alabiliriz"
"Olmaz. Yıllardır onu biriktirmek için uğraşıyorsun zaten ancak bir bisiklet kadar para biriktirebildin."
"Evet ama senden daha önemli değil. Şimdi yemeğini ye istersen." dedi.
Japonya ya gitmek annemin en büyük hayaliydi. Babam da onun 50. doğum gününe kadar para biriktirip oraya gitmek istiyor. Ama bu pek kolay değil. Henüz önümüzde iki sene var ama işi geçekten zor.
Uyku gözkapaklarımı ağırlaştırmaya başlayınca odama çıktım. ve uyudum sadece uyudum hiçbir şey düşünmeden uyudum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEFRİKA
Mystery / ThrillerOKUL GAZETESİNDE TÜM AYRINTILARIYLA ANLATILAN SERİ CİNAYETLER... TÜM YAŞANILANLARIN ORTASINDA KALMIŞ BİR GRUP ÖĞRENCİ BU CİNAYETLERİ ÇÖZMEYE ÇALIŞIRKEN GECMISLERINDEKI BÜYÜK SIRLAR GÜN YÜZÜNE ÇIKMAK ÜZEREDİR AMA ASIL SORU:KATİL KİM