Bölüm 7

7 2 0
                                    

Nikaha hazırlanmak için Ruşen Hanım beni sabah erkenden uyandırıp kendi kuafor dukkanina götürmüştü. Yanıma nikahta giyeceğim sade siyah elbisemi ve ayakkabılarımı da almıştım.
Saçımı toplamayı hiç sevmediğim için her zaman dalgalı olan saçlarımı bugün duzlestirmek istedim. Makyajımı da yaptırdıktan sonra kıyafetlerimi giyinip Ruşen Hanımın bitmek bilmeyen hazırlanmasını bekledim.
Yaklaşık üç saat sonra kapıda bizi arabaya binip nikah dairesine gittik. Konuklar salonun çeyreğine bile dolduramamislardi. Arada babaannemi görüp hemen boynuna atladım. Beni yastık gibi memesine bastırıp saçlarımdan öptü.
"Hoşgeldin babaanne"
"Hosbulduk yavrum. Nasılsın? "
"Iyiyim babaanne sağol sen nasılsın? "
Derin bir iç çekti sanki iyi olmadığını anlatmak istiyordu.
"Iyiyim yavrum iyiyim. Çok şükür."
"Özlettin kendini"
"Ben de çok özledim seni kuzum ama halanla kuzenlerini bırakıp gelemedim hiç."
"Biliyorum babaanne sana kızgın değiliz ne ben ne de babam. Ama halam... " dedim duraksayarak. Babaannem yuzumdeki sıkıntılı ifadeyi fark etmiş olacak ki
"Boşver şimdi halanı anlat bakalim nasıl bir kadın şu Ruşen Hanım? Üzmez değil mi oğlumu?"
"Yok babaanne çok tatlı bir kadın" dedim gülerek
"Hadi inşallah."
Babaannem gözüne kestirdiği koltuklardan birine oturunca ben de hemen yanına oturdum. Gözlerim Yusuf'u arıyordu. Acaba nikaha gelmeyecek miydi? Oysa bir sorun yok gibiydi.
Nikahın başlamasına dakikalar kala kapıdan içeriye jilet gibi takım elbisesiyle Yusuf girdi. Annesinin tek yakını olan teyzesine sarıldı daha sonra beni görünce yanıma doğru geldi ben de ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm. Babaannem meraklı gözlerle bizi izliyordu.
"Çok güzel olmuşsun"dedi Yusuf beni suzerken. Pek inandığım söylenemezdi ama yine de bir sey demeyip hafifçe gülumsedim.
"Nerelerdesin neredeyse nikah baslayacak"
"Geldim iste bir işim uzun sürdü."dedi beni gecistiriyordu. Ama nikah memuru geldigi icin konuyu uzatmadan tekrar yerine oturdum. Nikah kıyılırken babamı uzun zamandır bu kadar heyecanlı ve hayat dolu görmediğimi fark ettim.

Nikahtan sonra babam ve Ruşen Hanım'ı balayı için havaalanına bıraktık. Bu ayrılık hem benim için hem de babam için çok zor olmuştu. Çünkü yaklaşık 9 senedir bir gün bile ayrı kalmamıştık.
Eve geldiğimizde akşam olmak üzereydi. Babaannem Yusuf'a ve bana akşam yemeği hazırladı. Yemek yerken ikisini çok derin bir sohbete dalarken izledim. Babaannem Yusuf'u da kendi torunu bilmişti bu içimi ferahlattı.
Yemekten sonra odalarımıza cekildik. Komodinin üzerinde aylardır duran kitabımı alıp okumaya çalıştım. Uzun zamandır kitaplara veya herhangi bir şeye odaklanmakta büyük zorluk çekiyordum. Elimdeki kitap hakkında da -ne kadar okumaya çalışmış olsam da-ismi dışında pek bir fikrim yoktu.
Düşüş-Albert Camus
O sırada telefonuma gelen mesajın sesiyle irkildim. Sema yazmıştı.
"Geliyor musunuz?"
O an aklıma dün okul çıkışında Sema'nın soyledikleri geldi. Ne de olsa gitmem diye düşünüp cevap vermedim. Tekrar kitaba odaklanmaya çalışıyordum ki bir mesaj daha geldi.
"Gizem özellikle Yusuf'u sordu. Hadi gelin hem onun içinde değişiklik olur."
Bir an gözümün önüne Gizem'in kantindeki saçma tavırları geldi. Yusuf'a davranış sekli o zaman da gozumden kaçmamıştı. Yine de belki gitmek ister diye Yusuf'un odasına gittim. Bilgisayarda oyun oynuyordu.
"Naber? "
"Iyi senden? "
"Iyidir."dedim. Yüzünü hiç ayırmadan ekrana bakıyordu. Bir kez daha erkeklerin ne kadar garip olduklarını düşündüm.
"Yusuf"
"Efendim? "
"Geçen kantinde yanımıza gelen kızlar vardı ya"
"Hııı" diye bir nida çıktı boğazından. Konuşmamı bekliyordu ama gözü hâlâ ekrandaydı.
"Bu akşam bir arkadaşın evinde toplanacaklar biz de gidelim mi?"
"Ben niye geleyim ki? Sen git ışte."
"Sen de gel fena mı? Hem bana eşlik et bu karanlıkta tek gitmemiş olurum."
Biraz düşündü. Sonra oyunu durdurup bana döndü.
"Çok mu gitmek istiyorsun?"
"Evet desem gelir misin??"dedim. Sırıttı.
"Zaten çok sıkıldım"dedi.
"Tamam o zaman yarım saate çıkalım."
"Olur" dedi. Hemen odama gidip krem rengi salaş kazağımla siyah kot pantolonumu giyindim. Saçlarım hâlâ yapılı duruyordu. Suratıma çok hafif bir makyaj yaptıktan sonra babaannemin yanına gittim. Televizyonun karşısında uyukluyordu. Uyandırmak istemesem de bizi evde bulamayınca kalpten gideceğini bildiğim için uyandirdim. Beni giyinmiş görünce afalladı. Yusuf da o sırada yanımıza geldi.
"Babaanne biz çıkıyoruz çok gecikmeyiz. "
"Tamam dikkat edin soytarılık yapmayın."dedi.  Babaannem her zaman böyleydi asla detaylarla ilgilenmez kimsenin işine karismazdı.
Evden çıkarken Sema'ya mesaj attım.
"Konum at"
Çok geçmeden cevap geldi. Telefonu Yusuf'a verdim. Fırat'ın evi şehir merkezinin biraz dışında sakin bir yerdeydi. Gitmemiz biraz zaman almıştı ama Yusuf yol boyunca arabayı kullanırken benimle sohbet etti. Küçüklük anılarını anlattı ama hiçbirinde babası yoktu. Ne kadar merak etsem de cesaret edip sormadım. Nihayet geldiğimizde çevrede ışığı yanan tek evin zilini çaldık. Fırat kapıyı açtığında yüzündeki gülümseme birkaç saniyeligine kayboldu. Kaşlarının arasında ince bir çizgi belirdi.
"Hoşgeldiniz" dedi içeri buyur ederken.
Birbirine yakın olan gözleri kirli sakalı ve mavi kazağıyla son derece yakışıklı görünuyordu. Içeri geçtiğimizde yabancı olan hiç kimsenin olmaması birazcık da olsa gerginligimi alır diye düşünmüştüm. Ama Gizem'in bakışları yine biz gibi yapmıştı bedenimi.
Asaf güler yüzüyle karşıladı bizi.
"Hoşgeldiniz. Arkadaş kim Ahu? " dedi Yusuf' a bakarak. Yusuf elini uzattı.
"Yusuf"
"Asaf"
Ikisi de el sıkışırken kafalarını bir seyi onaylar gibi salladilar.
"Hoşgeldin Yusuf, Fırat ben"
"Hosbulduk."
"Hadi geçin oturun kalabalık birazdan gelir."
"Kim gelecek ki?"dedim saf saf
"Okuldan arkadaşlar." dedi Fırat. Gerçekten yabancı bir ortama girmek beni son derece gererken Yusuf'u da kendimle birlikte buralara sürüklemek beni üzmüştü.
Kalabalık gelene kadar hep beraber oturup sohbet ettik. Ilginin büyüğü Yusuf üzerindeydi. Asaf'un bu durumdan rahatsız olduğunu görmemek mümkün değildi. Yerinden hoşnutsuz bir şekilde çıkıp bahçeye gitti. Taha da onun peşinden çıktı. Tam karşımda oturan Fırat la göz göze gelip dururken zil çaldı. Fırat ağır adımlarla kapıya gitti. Birazdan içeri yaklaşık 15 kişi birden girdi. Hepsinin sesi evin içinde yankilaniyorďu. Hiç vakit kaybetmeden bir partinin gereklerini yerine getirdiler. Müzik başladı ve sesler birbiri içinde kayboldu. Herkes konuşuyordu ama kimsenin ne dediği anlaşılmıyordu. Biraz sonra bahçe kapısından içeri kalabalık bir grup daha girdi ve daha sonra insanlar gelmeye devam etti. Herkes müziğin içinde kendilerini kaybederken gözlerim Yusuf'u arıyordu. Salonun köşesinde Gizem'le kendilerini dansa kaptirmislardi. Her şey o kadar hızlı oluyordu ki sanki müzik dursa hayat slow motion moduna geçecekti. Kalabalıktan bunalinca bahçeye çıktım. Dolunay neredeyse tüm bahçeyi aydinlatiyordu. Tanıdık bir yüz arasam da bulamadım. Havuz kenarındaki insanları izlemeye başladım. Herbiri iki kadehle sarhoş olmuş kendilerini havuza atmaya çalışıyorlardı. Soğuk içimi urpertirken geri içeri girdim. Kalabalığın arasında Hazal'ı görünce yanına gittim. O da birilerini arıyor gibiydi.
"Gizem'ı gördün mü?"dedi. Kafamı biraz önce Yusuf' la oldukları köşeye çevirdim ama yoklardı.
"Daha az önce şuradaydı"
"Asaf gitti çok sinirliydi"
"Neden?"
"Görmedin mi Yusuf'un ağzının içine düştü Gizem"dedi. Bir cevap veremedim.
"Sen üst kata bak ben de burada arayacağım."dedi ve gitti. Bende üst kata çıktım. Merdivenler bile insan doluydu parti daha ilk saatine girmeden gittikçe kalabaliklaşiyordu. Üst katta 5 tane odası olan bu evde asla girmemem gereken bir odaya girdim. Gördüğüm şey beni hayal kırıklığına ugratsa da o an verebileceğim en doğru kararı verip içeride hararetli bir sekilde öpüşen Gizem ve Fırat beni fark etmeden odadan çıktım. Açıkta kalan ağzımı kapatmaya uğraşırken kalabalığın içinden bana doğru gelen Hazal'ı gördüm. Ne yapmalıydım? Ona söylemek doğru bir karar mıydı?
"Ne oldu? Bulabildin mi? "
"Hayır, yok"
"Acaba o da Asaf'ı görüp peşinden mi gitti? "
"Evet olabilir."
"Yusuf nerede peki?"
"Bilmem onu da görmedim" dedim. O sırada diğer odadan çıkan Yusuf gözlerini ovusturdu. Ayakta durmakta zorlanıyordu. Hemen yanına gittim. Hazal da benimle birlikte geldi.
"Iyi misin?"
"Pek sayılmaz"dedi sendelerken. Bu arada Sema Asaf'ın arkasından gitti."
"Neden?"
"Bilmiyorum sadece koştuğunu hatırlıyorum."
"Sen ne yapıyorsun burada?" dedi Hazal onu suçlayarak.
"Hiç başım dolaninca uzanmak istedim." dedi Yusuf. Her konuştuğunda ağzından çıkan kötü koku etrafa buram buram yayılıyordu. Çok fazla içmisti. Hazal Yusuf'a inanmayarak içeri daldı gerçekten de içeride kimse yoktu. O an aklımdan Yusuf'un içeride tek başına ne yaptığıyla ilgili düşünceler geçti. Bir yandan da Fırat ve Gizem'in Asaf'a ettiği ihanet aklımı karıştırmaya çok hevesliydi. Bu yüzden Yusuf'un üstüne gitmedim. Sakince koluna girip bana dayanmasını istedim. Onu bahçeye çıkarmak zor olsa da sonunda başarmıştım. Havuzun biraz ilerisinde duran sandalyelerden birine oturmasına Hazal'la birlikte yardım ettik. 

"Hazal sen Yusuf'la kalır mısın? Tuvalete gitmem gerek." 

Olur anlamında omuzlarını silkti. Ben de tekrar üst kata çıktım. O an yapacağım şeyin ağırlığı tüm bedenimde akis ediyordu. Kulaklarım müziğin sesinden patlayacak haldeyken günah odasına daldım. Bu sefer çok sesli girmiştim. İkisi de beni fark etti. Zaten öpüşmeyi bırakmışlar iki arada bir derede kavgaya tutuşmuşlardı. Gözlerimi yerden ayırmadan konuştum.

"Asaf, Yusuf'dan şüphelenip gitmiş Hazal sizi arıyor."

Fırat büyük bir panik içinde odadan çıktı. Gizem'le göz göze geldiğimizde bana yalvarır gibi bakıyordu. Onun sırrını saklamamı istiyordu. 

"Asaf yanlış anlamış."

"Anladığı şey yanlış değil kişileri karıştırmış sanırım." dedim. Ses tonum çok fazla iğneleyiciydi. Rahatsız olmuştu ama iyice yanıma yaklaşıp konuşmaya başladı

"Ben ne diyeceğimi gerçekten bilmiyorum. Fırat'ın bana karşı bir şeyler hisssediyor olması ve bugün beni zorla öpmüş olması benim suçum mu?"

Gizem'in sözü bitince gözlerimi devirdim. Nasıl böyle bir durumun altında kalırdı ki zaten? Hemen odadan çıktım. Kalabalığı yararak Yusuf ve Hazal'ın yanına gittim. Beraber gülüşüyorlardı. Gizem de arkamdan geldi. Hazal Gizem'i görür görmez söylenmeye başladı. Konuştuklarını dinleyemecek kadar doluydu kafam. Bu yüzden eğilip Yusuf'un kulağına fısıldadım.

"Artık gidelim" 

Kafasını memnuniyetsiz bir şekilde onaylarca salladı. Kolunu boynumdan geçirip yürümesine yardım ettim. O sırada tartışmakta olan Hazal ve Gizem'in bizi fark etmemesi için içimden dua ediyordum. Arabanın yanına geldiğimizde anahtarları Yusuf'un cebinden çıkarıp kapıyı açtım. O gün tek kadeh bile içmemiştim ki buna şükrettim. Arabayı çalıştırmak üzereyken birinin bana seslendiğini duydum. Sesin geldiği taraftan Fırat koşarak yanıma geliyordu.

"Nereye?" dedi. O an içimdeki büyük öfkeyi hissettim. Hem Gizem'e hem de Fırat'a çok sinirliydim. Sorduğu aptalca soruya cevap vermeden arabayı çalıştırdım. Durdurmak ister gibi arabanın kapısına tutundu. Sanki durdurabilecekti(!). Hızla eve doğru yol alırken dikiz aynasından ona baktım. Koşuyordu. Nihayet durduğunda yere yığıldı. Bana ne diyeceğini az çok tahmin etmiştim zaten. O da suçu Gizem'e atıp ağzımı kapatmamı isteyecekti.

Eve geldiğimizde neyse ki babaannem uyumuştu. Yusuf'a ne kadar sessiz ol desem de bana yüksek sesle ardı ardına anlamsız cümleler sıralıyordu. Odasına geldiğimizde onu yatırdım.

"Bu gece o odada tek başına ne yapıyordun?"

"Tek başıma değildim"dedi ve güldü. Ardından suratındaki gülümsemeyi kaybetmeden konuşmaya devam etti

"Çok...Çok güzel bir kız vardı." dedi.

"Kimse yoktu içeride."

"Siz gelince kaçtı."  dedikten biraz sonra uyudu. Ben de odama çıkıp duş aldım. Sıcak su bedenimi rahatlatırken düşüncelerim tekrar kasılmama sebep oluyordu. Aklıma Sema geldi. Asaf'la beraber çıkmıştı ama neden? Sabah ilk iş olarak onu aramalıydım ama şimdi yorganımın altına girip uyumak istiyordum sadece. 

Banyodan çıktıktan sonra telefonuma baktım. 4 kez Hazal aramıştı. Geri döndüm ama telefonunu açmadı. Ben de kendimi uykuya teslim ettim. 

TEFRİKA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin