2.BÖLÜM:GEÇMİŞ

190 111 32
                                    

3 AY ÖNCE....

Versay.

18 Eylül Pazartesi 2028 yılı Versay sarayı yakınlarında Allison köşkü her zamanki gibi ihtişamı ve görkemi ile yer alıyordu. Ruby, Rony ve Isla Allison'dan oluşan çekirdek bir aile. Aile üyeleriden Bay Allison maden işletmecisi, Ruby mesleğinde başarılı bir doktor ve Isla Allison'a gelince Narkotik uzmanı bir polis. Ruby paylaşmayı seven, etrafına mutluluk büyüsü yayan peri gibi bir kızdır. Her yıl kazandığı paranın büyük bir kısmını Afrika'daki yardıma muhtaç ailelere bağışlıyordu. Dünya devletleri ne kadar gelişse de Afrika hala sömürge halinde...

Rony Allison ise kızıyla tam bir zıtlık içersinde bir insandı. O, kazanmayı çok seven ama paylaşmaktan yana olmayan daha çok geleceğine yatırım yapan, gösteriş meraklısı bir adamdır. Yalnız kızı hayatında vazgeçemeyeceği bir elmas gibi değerlidir onun içi.

Isla Allison, bambaşka bir kadın: özellikle de çok güzel bir kadın. Koyu küllü kumral saç rengi, mavi gözleri, hafif dolgun dudakları, uzun kıvrımlı kirpikleri, bağlama yayı gibi kaşları, yüzünde belirgin elmacık kemikleri, yüz yetmiş beş santimetre boyu ile mankenleri kıskandıracak kadar güzel, içinde vatan tutkusu olan ve ülkesine yararlı olmak için en uygun mesleği; polisliği seçen, işinin çok yoğun olmasına rağmen ailesine vakit ayıran sorumluluk sahibi bir anne, bir eşti o.

Sonbaharın güzelliği Allison köşkünü süslüyordu. Bay Allison karısına her zaman yaptığı romantizmi ile sabahını süslemek istiyordu. Bugün tüm hizmetçiler izinliydi. Bay Allison, kendi elleriyle yaptığı omleti, rafadan yumurtaları, Fransa'nın en güzel peynirleri, meyve suları yani açıkçası sofrada bir kuş sütü eksik bir de Bayan Allison. Her izin günlerinde sabahları bir kaç saatliğine ortadan kaybolup yarı mutlu yarı üzgün bir ifade ile geri dönerdi. Bay Allison'da özel hayata önem veren biri olduğu için ne bir araştırma gereği duymuş ne de karısına sormuştu sadece onun neşesini yerine getirme görevini üstlenir ve her seferinde de başarılı olurdu. Bugün de aynı şekilde birkaç saat içinde geldi ama bu sefer de mutlu ya da mutsuz bir ifade değil de düşünceli bir ifade vardı yüzünde Isla Allison'un.

-"Hoş gelmiş, evimin kraliçesi nasılmış bakalım bugün."

Bayan Allison her izin gününde sabahları mezarlığa elinde bir demet gül ile annesini ziyarete giderdi. Annesine belirleyemediği sonsuz bir sevgi besleyen bu kadın annesi öldüğü gün komaya girmişti, hiçbir zaman onun öldüğüne inanmazdı ve bir gün karşısına çıkar umudu ile her fırsat bulduğunda onu beklerdi onunla dertleşirdi. Bugün de o günlerden biriydi ama bugün sanki o neşeli Isla yoktu. Hatta sanki kocasından kaçmak istiyormuş gibi bir hali vardı. Kocasının ikinci sorusu üzerine irkildi bir an...

-"Canım iyi misin? istersen bir doktora.."

+"Hayır iyiyim canım biraz yorgunum sadece."

-"O zaman bende senin tüm bu yorgunluğunu giderecek bir şeyler var... Hadi kocanın yaptığı müthiş kahvaltıya gel. Eğer matmazel , o sizin şu tatsız tuzsuz konserveleri yemek istemiyorsanız tabi...

+"Peki Bayım. Üstümü değiştirip geliyorum. Bu arada Ruby'den haber var mı Şefim? Bildiğin üzere benim telefonum kayıp."

-"Evet.Tatilin tadını çıkarıyor. Bu hafta sonu dönüş yapmayı planlıyor ve annesine bir öpücük yolladı ve tabi bana da onu iletmek kalır değil mi benim güzel kızımın güzel annesi."

+"Acaba bu beni öpmeniz için bir bahane mi Bayım?"

-"Kim bilir..?"

Bay ve Bayan Allison masaya oturup kahvaltılarını yaptılar. Kahvaltı Isla'nın düşüncelerinin sessizliğiyle geçmişti. Masa toplandıktan sonra ikisi de ellerindeki kitaplarını okumaya koyuldular. Bir süre sonra Isla evde yedek olarak bulanan apple telefonu ile bir yerleri aradı, ardından da kocasına işinin olduğunu söyleyip evden çıktı gitti.
~•~
Gecenin karanlığında ay ışığı ortalığı aydınlatırken Bay Allison hazırladığı muazzam bir sofra ile Bayan Allison'u bekliyordu. Şamdanlar ile masada bir romantizm ışığı yayılırken bir telefon çaldı. Gelen numara Ruby'nin hastanesinin telefon numarasıydı. Rony bir an tereddüt ederek telefonu açtı.

-"Rony Allison'la mı görüşüyorum?"

+"Evet benim buyrun?"

-"Bay Allison hastaneye gelmeniz..."

+"Hayır!_Neler oluyor be...ben neden geliyorum?"

-"Bakın Bay Allison bunu söylemek çok zor ama..."

+"Ama ne söyleyin bana yoksa..Isla. Aman Tanrım! Ona bir şey olmadığını söyleyin bana!"

-"Üzgünüm Bay Allison. Cesedi almak için buraya gelmeniz gerekiyor...ALO! Bay Allison!duyuyor musunuz beni? Bay Allison!.."

Allison köşkü Ambulans sesi ile yankılanıyordu. Bay Allison bayılmıştı. Şamdandaki mumlar erimiş evde karanlık hakim olmuştu. Artık evin ışığı sönmüştü. Isla Allison, masadaki mumlar gibi eriyip gitmişti...

Bay Allison gözlerini açtığında sabah olmuştu. Bir an nerede olduğunu anlamaya çalışırken içeri beyaz üniformalı bir adam çıkageldi. Şimdi neden burada olduğunu anlamıştı.

-"Bay Allison iyi misiniz?"

+"Isla, onu görmek istiyorum?"

-"Durun, kalkmayın Bay Allison belki onu görmeseniz daha iyi olur."

+"İnanmıyorum size, o ölmüş olamaz."

-"Bakın Bay Allison sizi anlıyorum ama..."

+"Ama ne, ama ne ya ağzınızda ne geveliyorsunuz bana açıkça her şeyi anlatmazsanız bu hastaneyi başınıza yıkarım!"

-"Tamam... Bunu anlatmak çok zor, bunu gerçekten insan ruhuna sahip olan birinin yapmış olabileceğini sanmıyorum eşiniz beyni yerinden sökülerek ve dili kesilerek kendi kanında boğulması ile öldürülmüş. Ayrıca bedeninin çeşitli yerlerinde kesik izleri de bulundu.

+"İnanmıyorum size! O...Isla olamaz..yalan söylüyorsunuz..."

-"Üzgünüm Bay Allison onu görmek istiyorsanız beni takip edin._Ama ceset üzerinden çıkan kimlik bunu doğruluyor. Üzgünüm..."

Rony doktoru takip ederek morgun kapısına kadar geldi. İçeriye girdiğinde korku filmlerini andıran bir sahne sergileniyordu karşısında. Beyni olmayan, gözleri korkmuş gibi sonuna kadar açılmış... Daha fazla devam edemedi kendini hemen dışarıya attı. Morgun kapısına çıktığında karşısında ağlamaktan gözleri şişmiş, elleri ve sesi titreyen kızı vardı: Ruby Allison.

-"Baba bana bunun doğru olmadığını söyle lütfen?"

Bay Allison bir şey söylemeden sadece yere çökmüş karşıdaki duvara anlamsızca bakıyordu. Ruby morga girdiğinde onu durdurmak için bile kalkmamıştı. İçeriden hastaneyi inleten bir çığlık yükseldi ve gerisi üzücü hüzün sessizliği...

GİDRUB ALFABESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin