Versay Sarayı.
XlV. Louis, Paris'in 20 km güneydoğusunda yer alan ve aynı anda yirmi bin kişiyi barındırabilen, Avrupa'nın en büyük saraylarından biri olan, 1919 yılında 1. Dünya savaşının bitişini gösteren Versay Antlaşmasıyla yapılan, ihtişamı ve görkemli görünüşü ile insanı tarihin derinliklerinde hissettiren bu yapıda kızının daha sakin olduğunu bilen Bay Allison her şeyi açıklamak için doğru yerin burası olduğunu düşünerek kızını Versay Sarayına getirmişti. Sarayın bahçesinde dolaşırken ya artık kızı ondan her şeyi gizlediği için nefret edecekti ya da anlayışla karşılayacaktı ki bunu düşünmesi bile saçmaydı.-"Tamam artık baba ne anlatacaksın anlat. Beni buraya kadar getirdin. Bu kadar zor mu bana neler olduğunu anlatmak?"
+"Tamam başlıyorum ama şunu söylemek isterim ki nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Bu anlatacaklarımı söylemek o kadar zor ki.."
-"Açıklamalarını kısa kesip konuya gelir misin? Lütfen!"
Ruby yaşadığı olaylar karşısında kendisinde meydana gelen değişiklikler sonucu kişilik karmaşası yaşıyordu. O bile artık kendini tanıyamaz hale gelmişti. Hastanedeki sakinliğinden eser kalmamıştı. Hele babası annesinin iyi olduğunu belirtmesinin ardından patavatsız bir adamın gelip annesinin üzerine baş sağlığı dilemesi bir anlık hormonlarını tersine döndürmüş: sinirli bir insan ortaya çıkarmıştı.
+"18 Eylül pazartesi, bildiğin gibi annenin yıllık iznini kullandığı gün ve sen de tatil için gittiğin İtalya'dan dönüşte tatilinin son durağı olan Paris'deki arkadaşının yanına gelmiştin. Hatırlıyorsundur umarım."
Bay Allison, konuşurken ve kızının kaçamak attığı sinirli bakışlarını üzerinde toplarken havanının soğuk olmasına rağmen boncuk boncuk terliyordu. Bunun üzerine istemeyerek de olsa konuşmasına devam etti.
+"O gün hizmetçilerin olmamasından ve Isla'nın üzerindeki iş gerginliğini atmak için kahvaltı hazırlamıştım ve gelmesini bekliyordum."
-"Annem neredeydi ki bekliyordun?"
+"Onu ben de bilmiyorum tatlım. Bilirsin ki özel hayata müdahale etmiyorum. Devam edecek olursam birkaç saat sonra Isla geldi. Yüzünde her zamankinden farklı olarak düşünceli bir ifade hakimdi. Genelde başarılı olduğum güldürme görevimi tekrar denedim ama gülüşlerindeki sahteliği sezdiğimde onu sıkmak istemedim. Kahvaltıya oturduk ama Isla pek bir şey yemediği için oturmamızla kalkmamız bir oldu. Açıkçası hayal ettiğim gibi bir kahvaltı olmadı. Kahvaltı sonrası şöminenin karşısında espresscolarımızı yudumlarken kitaplarımızı okuduk. Bir saat kadar sonra Isla evdeki yedek Apple telefonlardan biriyle bir kişiyle görüşme yaptı ve akşama geleceğini söyleyip çıkıp gitti. Saat on civarlarıydı sanırım gittiği zaman. Ben de akşama kadar olan vaktimi vergileri, gelir-giderleri hesaplayarak geçirdim. Akşam olduğunda ise Isla gelecek diye romantik bir masa hazırladım. Şamdanlardaki mumları yakıp gelmesini beklemeye koyulmuştum ki Isla' nın gelişini değil de kötü haberinin gelişini beklediğimi anladım. Telefon senin hastanenin numarasıydı. Isla'nın ölümünü bildirmek için aradılar. Ben haberi aldıktan sonra bayılmışım. Kendime geldiğimde bir günü geride bırakmıştım ve öğlen de olmak üzereydi. Onu görmek istedim, morga gittim. Gördüğüm manzara çok korkutucuydu. Beynini yerinden sökmüşler ve dilini kesmişlerdi. Morarmış göz çukurlarının ortasındaki gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi bakıyordu. Vücudunun çeşitli yerlerinde de kesikler vardı. Doktorun dediğine göre tahminen önce dilinin kesilip, kesilen dilden akan kanla boğularak öldüğü ardından da işkence olarak kasatura gibi aletlere kesik izleri bıraktıkları en sonunda da kafatasını ikiye yararak içinden beynini söktükleri düşünülüyor. İşin en garip yanı da ne biliyor musun? Kesilen dili ve beyinin kayıp olması. Morgda daha fazla dayanamadım hemen kendimi kapının dışına attım. Gözlerimi yukarı kaldırdığımda gözleri ağlamaktan şişmiş, elleri ve sesi titreyen canım kızımı bu halde gördüm. Bana 'Bana bunun gerçek olmadığını söyle' demiştin. O anda nasıl haberdar olduğunu anlamamıştım tabi ama sonra öğrendim Isla'nın merkezden arkadaşı Lisa sana haber vermişti. Pariste olduğun için bu sabah gelmiştin. Benden cevap bekliyordun ama ben seni duymuyordum. O an beynimin beni kontrol edemediğini düşünmüştüm. O sırada da senin morga girdiğini gördüm. Kısa bir süre sonra hastane senin çığlığınla inledi ve sonrası kocaman bir boşluk. Boş boş geçen üç ay. Sensiz geçen on üç hafta. Seni kendinle yüzleşmeye bıraktığım doksan üç gün. İyileşme sürecinle geçen iki bin iki yüz otuz iki saat ve hayatımda yediğim en büyük kazıktı bu geçen zaman. Şimdi senden boynuma sarılıp haklısın, babacığım demeni beklemiyorum ama lütfen beni yargılamadan önce elini kalbine koy ve beni anlamaya çalış. Sana her şeyi bir anda açıklayamazdım. Tramvadan yeni çıkmıştın. Her şeyi yavaş yavaş açıklayacaktım ama lanet olası adam işime çomak sokmasaydı tabii. Artık sözü sana bırakıyorum sormak istediğin bir şeyler var mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİDRUB ALFABESİ
Misterio / SuspensoUYARI: Sevgili okurlarımız, Hayal gücü sınırsızdır. Onu bir defa keşfedersiniz bir daha bırakmak istemezsiniz. Biz bir hayal için yola çıktık ve bunu sizlerle paylaşıyoruz. Sizden istediğimiz şu: "Lütfen hikayemiz hakkında hayal gücümüzü yadırgamay...