"Bizim yaptıklarımız değil, bizlere yapılan çok fazlaydı! "
-Rumeysa Nur ÖzcanSaatler, dakikalar zamanın içinde kaybolmuştu. Geçmek bilmeyen dakikalar, saniyelere bile dökülmemişti. Saliselik olsa dahi zaman ilerlemiyor, bir milim yerinden kıpırdamıyordu. Midemden yükselen sıcaklık, bütün organlarımı da etkisi altına almaya başlamıştı. Kalbim kan pompalama işini abartmıştı. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu. Kalbim, buna tüm organlarım da dahil fazla heyecan yapmışlardı. İçimdeki ses Ayna, gözlerini kırpıştırıyor, yutkunamıyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
Adım atacak cesaretim yoktu. Heyecanlanmıştım ve neden bu kadar heyecanlandığımı da çözemiyordum. Kızmasından mı korkuyordum? Gömleği yıkamadığım için kızacak değildi ya. Buraya geldiği için mi heyecanlanmıştım?
Okulun önünde beklemesi bir şey ifade etmiyordu. İstediği yerde bekleyebilirdi. Nasıl olsa benim için gelmemişti. Gelmesini de gerektirecek durum da yoktu. Asaf'ın neden durduğumu sormasından korktuğum için yüzüne bakmıyordum. Çünkü verebileceğim bir cevap yoktu. Asaf yüzüme bakmaya devam ettiğinde bir anlık cesaretle ben de ona baktım. "İyi misin? Ne oldu?"
İyi miydim?
Ne olmuştu?
"İyiyim, bir anda midem bulandı." Yüzümü buruşturdum ve gerçekten de midem bulanıyormuş gibi bir hal aldım. Elimi ağzıma götürdüm ve avuç içimle ağzımı kapattım. Ağzıma kapanan elim yüzünden boğuk bir sesle," sanırım lavaboya gitmeliyim,"dedim. Ardından devam ettim." Sen diğer kapıda bizi bekle. "
Asaf'ın bir şey demesine izin vermeden arkamı döndüm ve hızlı adımlarla okulun içine doğru yürüdüm. Kapıdan içeri gireceğim sırada arkama baktım. Asaf çoktan kapıya ulaşmış ama diğer adamsa aynı yerinde kalmıştı.Psikopat katiller gibi gözlerini bana dikmişti. Ürktüm ve hızlıca içeriye girdim. Birnur'un olduğu lavaboya giden koridorda ilerlemeye başladım. Okuldaki öğrenciler dağıldığı için koridorlar sessizdi.
Birnur'un ikinci kattaki lavaboda olduğunu tahmin ederek o lavaboya girdim.İçeriye girdiğimde ortam sessizdi. Ne musluktan su akıyor ne de kapı sesi duyuluyordu. Açtığım kapının gıcırtısı boş tuvalette yankı yaptı. Belki içeridedir diye kabinleri dolaşmaya başladım. Bütün kabinleri dolaştığımda hepsinin boş olduğunu gördüm. Son kabinim kapısını kapatırken arkamda bir kapının açıldığını belli eden gıcırtı duyuldu.
Birnur'un geldiğini tahmin ederek arkamı döndüm. Yanıldığımı, Toygarı gördüğümde anladım. Yanlış lavaboya mı gelmiştim? Eğer öyle olsaydı, lavabonun düzeni ve dizaynı farklı olurdu. Hadi burası erkek tuvaleti diyelim, peki Toygar'ın bütün okul dağılmışken burada olmasının sebebi neydi?Yüzüme bakarken ona baktığım halde yüzünün ifadesini çözemiyordum. Ona attığım tokatın ardından yanağında hafif kızarıklık kalmıştı. Tek laf etmeden kapıya ilerleyip yanından geçeceğim zaman kolumdan tuttu. Kaşlarımı çattım.
Öfkeyle yüzüne baktım. "Ne yapıyorsun?" Konuşmadı ve kolumu canımı yakacak derecede sıkmaya başladı. Kolumu elinden kurtarmaya çalıştım ama nafileydi. Bir kelepçe gibi koluma elini geçirmiş bırakmıyordu.
"Bırak!" Yüzünde aşağılayıcı bir gülümseme belirdi. Çırpınışlarım işe yaramazken beni lavabonun soğuk fayansına sertçe itti. Sırtım fayansa çarparken duvardan destek almaya çalıştım. Bunu neden yapıyordu?
Kuruyan dudaklarını ıslattı.
"Görüyor musun ?" sorduğu sorunun mantıksızlığıyla afalladım. "Neyi?"Boşta duran elini kaldırıp işaret parmağıyla yanağını gösterdi.
"Bunu! Yaptığın şeyi görüyor musun? Bu yüzde bıraktığın ize bak!"
Sinirle bileğimi sıktı. Acısa da tepki vermemeye özen gösterdim. Karşısında güçsüz durmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOTUS
Teen FictionKüçük bir kız çocuğu vardı uzaklarda. Tam karşıda en yüksek tepenin üzerinde. Savunmasızdı fakat güçsüz değildi. İsmi gibi berrak değildi hayatı belkide. Bu berraklık hayatının hiç bir noktasına misafir olmamıştı. Kız çocuğu yorgundu. Pis düşünc...