2. Bölüm

134 40 13
                                    

" Umudunuzun bittiği yerde umut olmak dileği ile..." 
  - Rumeysa Nur Özcan

Keyifli okumalar 🌹

Siyah, hayatımda hep bulunan renk. Hayatımın rengini yansıtan renkti siyah. Işıkları olmayan, mum ışığı kadar bile aydınlanmayan geçmişin izlerini taşıyordu. Karanlık bir gecede gökyüzündeki ay' ın göle düşen yansıması gibiydi. Kusursuz ve büyüleyiciydi. Gökyüzünün ışığı, aydınlatanı ve bir umudu vardı.

Peki ya benim?

Benim umutlarımı, hayallerimi aydınlatan kimdi? Karanlık gökyüzünü aydınlığa çeviren ay' sa, benimki kimdi?

Hiç kimse!

Kimsem yoktu ki. Sadece adının aile olduğunu bildiğim, varlığını bile hissedemediğim ailem vardı. Onlarda yanımda mıydı, işte orası da aşikardı.

Renklerden aşık olduğum siyah, üzerimde bulunan adamın gözlerinde mevcuttu. Tarif ettiğim gibi büyüleyici ve nefes kesici gözüküyordu. Belki koyu kahverengiydi gözleri fakat benim gözüme görünen olağanüstü bir siyahtı. Pür dikkat üzerimdeki kişiye odaklanmıştım.

Gözlerine uyum katan gür ve uzun kirpikleri, biçimli kaşları, orta büyüklükteki burnu ve dolgun dudakları vardı.

Üzerimdeki adam usta bir ressamın fırçasının yaptığı sanat eseri gibiydi. Fırçanın ucundaki her bir renkten mükemmellik akıyordu.

Şuan ki durumum beni yıllar öncesine çocukluğuma götürdü. Aynı şeyi beş yaşında da yaşamıştım. Küçüklüğümün, küçük kahramanı olarak kalmıştı bu anım.

Hayatın döngüsü gibi tekrardan yaşıyordum bu sahneyi. Bir dizinin deneme çekimleri gibiydi.

Aynı şeyleri yaşamak tuhaf hissettiriyordu.

Dudaklarım aralandı ama bir şey söyleyemeden geri kapandı. Nedendir bilinmez kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.

Kalbimin dili olsaydı eğer kesinlikle ona bunu sorardım. Bir erkekle yuvarlanıp üst üste olduğum için mi bu kadar hızlıydı, yoksa biraz önce ölümden döndüğüm için miydi?

Bu ikisinin cevapları yoktu. Tanımadığım biriyle hala neden üst üste duruyordum, bilmiyorum.

Kilitlenmiş kalmıştım.

"İyi misin?" Bir erkeğe göre yumuşak ve tok bir sesi vardı. Sorusuyla bir an afalladım.

" İ- iyiyim." Dilimi sanki kırk kat zincirle bağlamışlardı da konuşamıyordum. Kırılan üç-beş zincirin yardımıyla kekeleyerek konuşuyordum.

Verdiğim cevaba karşı gözlerime bakmakla yetindi. Neden hala üzerimden kalkmamıştı bilmiyordum.

Sahi ben neyi biliyordum?

" Ben, şey..." Cümlemi tamamlayamamış ve kıpırdamaya başlamıştım. Yoğun ve dikkatli bakışları beni rahatsız etmişti. Dikkatlice üzerimden kalktı. Toz olan pantolonunu ve siyah takım elbisesinin ceketini çırpmaya başladı.

Kaldırımın soğuk taşında oturmuş onu izliyordum. Siyah takım elbisesinin içine giydiği siyah gömleği ve siyahlarını tamamlayan yine siyah, bir siyah ayakkabısı vardı. Hafif kirli sakallarına rağmen yine de yakışıklı gözüküyordu. Saçlarının ön kısımları ense kısmına göre daha uzundu.

Karşımdaki adam bütün ünlü modellere taş çıkartacak kadar yakışıklıydı. Herşeyiyle siyah olan adamın gözlerinin de siyah olması tesadüf müydü?

LOTUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin