BÖLÜM ŞARKISI ; Tuğkan- Ellerimde çiçekler."Evet."
Sadece bir cümle. Bir cümle sizi ne kadar yaralayabilirdi ? Yutkundum. Bir küfür gibi bütün hislerimi yutup , gözlerime öylece ona diktim. Mesela gülen yüzü mutlu olduğunun kanıtıydı. Olsun elbet , mutlu olsun tabi canım da , yanan birşeyler vardı burda. Ona yanan ve hiç sönmeyen birşeyler vardı tam burada.
Birşeyleri sıkıca tutmanız onun elinizde daha fazla kalmasına değil , ellerinizden kayıp giderken sadece avuçlarınızı yaralamasına sebep olurdu. Birşeylerin ona yandığı doğruydu. Ve birşeylerin ona kanadığıda. Ellerim gibi mesela. Onu başkasıyla mutlu gören gözlerim gibi. Kuruyan dudaklarım , kesilen nefeslerim gibi. Gülüşünü gördükçe titreyen ellerim gibi.
Ona aşık biri vardı , burada.
Ona aşık bir ben vardım.
Kısacık bir an göz göze geldik. Parlayan irislerinden herşeyi anlayabilen ben , bu sefer onun duygusuzluğuna kırgındım. Harbi adamdır mesela. Gülerse o an onu mutlu eden biri olmuştur. Kızgınsa kaşlarını çatar , meydan okurcasına hazırlardı tüm can yakıcı cümlelerini. Sinirliyse elini yumruk yapar , karşısındakine sallamak için anı kollardı. Ama , şuan... Harbilikten kilometrelerce uzak yabancı , soğuk bir adamın tekiydi gözümde. Yalandan gülüyordu etrafa. Yalandan yanında ki kadına bakıyor , onunla dünyanın en mutlu adamıymış gibi hareketler sergiliyordu. Bir an gözüm yanında ki kadına kaydı.
Acaba kıyılan nikahın aylar önce planlanmış sahte bir nikah olduğunu bilse tepkisi ne olurdu ? Hatta şu an imzasını attığı o defterin devlette hiç bir hükmü olmadığını bilse , delirir miydi benim gibi ? Giydiği gelinliği kefen olarak üzerinde taşıdığını bilse , yanında ki adama aşkla bakar mıydı ?
Acımı , hüznümü ve bedenimi ele geçiren nefreti belli etmemek için birbirine doladığım kolumun arasından etimi sıkıştırdım. Böylelikle bütün tepkisizliğimi kendi bedenimden çıkarmış sayılırdım." O zaman bende sizi Yavuzluk Belediyesinin bana vermiş olduğu yetki ile Karı , Koca ilan ediyorum."
Karı.
Koca.
Dudaklarım kendiliğinden yukarı doğru kıvrıldı. Hatta gözlerim bile dolmuş sayılırdı fakat biri sorarsa , ağabeyimin evlenmiş olması beni gururlandırdı gibi bir bahaneyle ağlamaya devam edebilirdim. Ama bunu yapmayacaktım. Gerek duymadım. Hani derlerdi ya , eşe dosta mutlu görün , yansın için boşver diye. Yüzüme her yerleştirdiğim gülücük yanan yüreğime har oluyordu.
Bağırmak istedim. Fakat salonu alıp götüren alkış sesleri , sesimi de bastırır düşüncesiyle sadece ılık bir nefes aldım. Bir kaç insanın sahte alkışları kulaklarımın pasını alıp götürmüyor , adeta zihnime kazınıyordu. Eline evlilik cüzdanını alan Ayşegülün sahte sevinci de kazınmıştı beynime. Salondan kaçan memurun illegal memurluğu da , gözüme tanıdık gelen dostların yapay gülümsemeleride. Hepsi sahteydi ama... Onu beynime kazımama gerek kalmamıştı. Tek bir bakışı deli olmama yeterdi , tek bir bakışı ölmeme yeterdi. Anlayın, ben bir deliydim.
Oturduğum süet koltuktan yavaşça kalkıp , kıvrılan eteğimin pilesini düzelttim. Attığım her adım cansızdı ve sanki ruhum az önce kalktığım koltukta oturmaya devam ediyorda , ben bedenimi istemsizce ortalıkta yürütüyormuşum gibiydi.
Zeminde yayılan topuklularımın sesi , kurşun sesi , gülüşme sesi , alkış sesi , çalan müzik sesi , nefeslerimin sesi. Her şey biraz karışmış gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben seni sevmek istemiyorum
General FictionNe olur gelme , kaybettim o inancı. Gözlerinde bir başkasının gülüşünü gördüğümden beri , çok kan kaybettim. Savaşmaya olan hırsımı , kazanmaya olana umudumu kaybettim. Ne olur gelme. Gözlerinde bir başkasının saçları uçuşuyordu , kangren oldu sana...