(11)

119 9 5
                                    



Mültiyi kesinlikle dinleyerek okumanızı isterim :)

Bölüm Onbir.

Gereğinden fazla insan sevmek yoruyordu. Bunun adı tecrübe mi bezginlik mi bilmiyordum ama birilerini sevmek için bahane aramıyordum. Herkesin yeri kendini sevdirebildiği kadardı. Rahattaydım. Aslında kalkıp gidebilirdim oturduğum yerden. Camı çerçeveyi indirip çıkabilirdim bu kabustan. Ama oturdum. Değerimi merak ettim. Olurda gelir ya belki Siyabent... Olur da hissettirirdi ya sahiplenildiğimi , olur da bilirdim ya hani bir evim olduğunu. Acı içinde yutkundum. İki gündür haberimiz yoktu birbirimizden. Benden bu kadar kolay vazgeçmesi üzmemeliydi benden kimler kimler vazgeçmişti ama , üzülmüştüm işte. Hani canını verirdi. Hani uğruma canı fedaydı ? Gitmeyecektim. Ayaklarım olduğunu bildiğim halde zorla tutulduğum bu evden çıkmayacaktım. Etrafı yakıp gidecek güce sonradan kavuşmuş olsam bile kalacaktım burda. Ne zaman kalkıp ona gitmek istesem , terketmek istesem bu şehri bir köşeye oturup bu hissin geçmesini bekliyordum. Gidersem dönmezdim çünkü. Biliyordum. Kalbimi ellerinde çürüttüğüm adamdan vazgeçmek o kadar kolay değildi.

Siyabent ya beni alacaktı , ya da ben bu evde yüzsüzlüğümle çürüyecektim. Beni alırsa giderdim onla. Ama benim Pusattan vazgeçebilme gücüm henüz oluşmamıştı. İstesem de koşa koşa gidemezdim ondan. Bilsem ki yanında kalıyor olduğum her saniye ömrümden on yıl çalıyor , bir milim ilerleyemezdim. Gelmeliydi. Ona alışmışken çekip almalıydı beni.


" Kaç kere çalındı bu kapı , neden kalkıpta bakmıyorsun ?" Sinirli sese döndüm. Asla kalbimi hızlandırmayan o sese. Nasılda etkisini yitirmişti o uhrevi aşk. Nasılda dolu dolu gözlerle baktığıma , umursuz bakabiliyordum.

" Karın açsın. Duymadım ben zil sesi falan."

" Sen açıcaksın çalan kapıları." Dedi. Gözlerimi açıp kapattım.
" Ha yani benim görevim asla değişmedi. Karın benkende hizmetçi bendim , karın ben değilken de hizmetçi ben olacağım ? Yok öyle dünya."

" Gelen bendim. Kalkıp bana kapıyı açabilirdin."

Gülümsedim. Özür dilerim bu senin canını biraz yakacak ama bende çok yandım. Azıcık üzülsen oturup ağlamazsın ya. " Ben o kapıyı bir kez açarım. Onu da sana değil. Ne zaman ki bilsem bu kapıya Siyabent beni almak için gelmiş , o zaman koşa koşa açarım."


" Gidebilirsin. Bunun için Siyabentin gelmesine gerek yok."

" Peşime düşmezsen defolup gidebilirim. Meraklı değilim aşk yuvana." Gözlerim salonlarında döndü , durdu. Öyle ki bütün eşyalara kırgınlık dolu bakmak yerine nefretle baktığıma emindim. Oturup film izledikleri koltuğa , yemek yedikleri masaya , duvardaki fotoğraflarına. Sabır diledim. Gidip kendimi bir yerden atmamak için güç diledim.

" Benim içinde zor."

Kaş kaldırdım. " Senin için zor olan ne ? Taze karın yukardayken benim salonun da oturuyor oluşum mu ?"

Gözlerini kıstı. Dudak büzdüm. Önceden bunu yapsa kirpikleri yüreğime batıyor diye çıldırırdım.
Öyle boş gözlerle ona bakıyor oluşum nasıl bir acıydı tarif edilemezdi. Nasıl hiç etmişti sevgimi de ben bu hale gelmiştim ? Nasıl ? Nasılda soğumuştu kendinden. Bunu bana neden yapmıştı. Niye ?


" Niye yokuşsun , diksin. Neden açık kapı bırakmıyorsun ki ben gelipte kendimi sana açıklayayım Efsa ? Bu halde olmak ikimizin de hoşumuza gitmiyor. Öyleyse çözelim bu durumu." Dedi. Göz devirdim o kadar samimi gelmiyor , o kadar mide bulandırıcı geliyordu ki kusmak istiyordum. Dağ sandığım adamın günler geçtikçe gözümde sadece yüzsüz bir insan oluşu canımı sıkıyordu.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 25, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ben seni sevmek istemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin