(9)

120 10 7
                                    




BÖLÜM ADI ; Tutamıyorum elini , şimdi çok uzaktasın

BÖLÜM (3) ✔️

" Neden otele gitmek yerine buraya geldik ?" Diye sordum merakla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






" Neden otele gitmek yerine buraya geldik ?" Diye sordum merakla. İçime düşen kurtları yok etmek istiyordum. Altında herhangi bir şey olmasa neden bu kadar güzel bi yere gelirdik ki ? Siyabentin aklına gelmezdi böyle bir şey.

" Otelde sıkıldığını düşündüm. Temiz hava , sakin bir yer hoşuna gider diye düşündüm." Gülümsedim istemsiz. Sen seversin diye yapılan her inceliğe aşık olma hastalığına yakalanmıştım bu aralar Siyabent sayesinde. Yaptığı her iyiliğin altına sen seversin diye yaptım imzalarından atıyordu. Bedenimin üzerinde ki battaniye sarıldım iyice. Gün doğmuştu. Kahvaltı yapmış ve kahve içmek adına odaya geri dönmüştük. Elimdeki kupaya baktım. Tek şekersiz içtiğimi bile biliyordu. İyice gülümsedim.

Şimdi aynı yatakta oturmuş yüzlerimizi manzaraya dönmüştük. Dün gece sadece ağaçları farkedebilmiştim. Hava aydınlandığından karşımdaki deniz manzarasını da yeni yeni farkediyordum. Boğaza hem yakın hem uzak sayılan bir evdeydik. Büyük bir bahçesi vardı. Oldukça geniş ağaçlar arasında yapılmıştı bu yapılar. Aynı evden bir on tane falan daha vardı. Fakat bu ev en yüksek yerde olduğundan manzarası daha güzeldi.

" Manzara çok güzel." Dedim. Ardına kupamı dudaklarıma götürüp minik bir yudum aldım.
Ilımıştı uzun süre beklemekten. Kafamı hafif yan eğdim. Siyabent bana bakıyordu. Onu hiç uyandığı haliyle görememiştim. Şimdi ise dağınık saçlarıyla yanımda duruyordu. Dibimde. Bakışmak , dokunmaya ne yakındı öyle. Bir nefes alıp versek alev alev yanacaktık sanki. Söndüremeyecekti bizi hiçbir matem.

"Manzara olduğundan habersiz duruşun." Diye fısıldadı. Bakışlarımı kaçırdım. Kalbimin ritmi bozulmuştu neredeyse. Huh. O neydi öyle ? Kaçırdığım gözlerimi tekrar gözleriyle birleştirdim. Ve yutkunmak zorunda kaldım. İlk defa bakmıyordum gözlerinin içine. Ama şimdi bakışım bana bir şeyleri hatırlattı. Masumluğu. Ne kadar saf bakıyordu öyle. Ne kin vardı ne öfke. Ne arzu ne şehvet. Küçük bir çocuğun annesine baktığı kadar temizdi bana bakışları.


Daha önce çok renkli gözler görmüştüm. Mavi , yeşil , ela... En çok yara açanı Pusatın gözleriydi tabi. O mavi gözleri yüzünden denizlerin rengi bile cansız gelirdi bana. Soğuk ve anlamsız gelirdi. Bütün hayatımı bir çift maviliklere adamıştım. Buz gibi gözlere. Bakışları artık buz kesene kadar. Fakat şimdi baktığım bu gözlere , ne denirdi ?
Kahverengi miydi , siyah mı ? Bakanın kaybolacağı gözleri vardı. İçine çeken , hapiseden. Uzay gözlü bir adamdı zannımca. Sonu bucağı yoktu.

"Abartma." Dedim utanarak. "Dediğin kadar yokum."


Gözlerime bakmaya devam etti. " Dediğimin iki katısın da keşke farkında olsan kendinin."

Ben seni sevmek istemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin