0.0

7.8K 458 232
                                    

25 Ekim, 2013

Lâl, yağan yağmurdan korunabilmek için hırkasının kapüşonunu kafasına çekmiş ve ellerini ceplerine sokmuştu.
"Yarına matematik ödevi var," diyen İrem, dudaklarını birbirine bastırdı. "Lâl, benim ödevimi de yapsana ya."

Lâl gülerek kafasını salladı. "İrem, bu huyundan ne zaman vazgeçeceksin?"

İrem ofladı. "İyi de, olmuyor işte. Yapamıyorum ki matematik dersinde hiçbir şey."

"Bu yüzden sayısal okuyacaksın, değil mi?"

"İstediğim için değil ki o," diyen İrem, kantine girdiklerinde şapkasını açtı. "Ben mühendis olacağım. Babamın şirketinde çalışmaya başlasam bok gibi para kazanırım ama babam almaz beni okul okumazsam şirkete. Daha on beş yaşımdayım ama söylenip duruyor bana, okumazsan almam seni diye. Benimki mecburiyetten biraz."

Lâl elini ceplerinden çıkartarak kantin sırasına girdi. Hava soğuk olduğundan kantinde çok fazla insan yoktu, bu soğukta hiç kimse hareket etmek istememiş olmalıydı.

Yemeklerini aldıktan sonra boş bir masaya giderek oturdular ve yemeklerini yemeye başladılar.

Lâl sessizdi.

Lâl genel olarak sessiz bir kızdı zaten ancak bugün daha farklı duruyordu.

"Senin bir şeyin mi var?" diyen İrem, ayranından büyük bir yudum aldı. "Sen bugün çok sessizsin. Bir şey mi oldu?"

"Yok," diyerek tostunu ısırdı, Lâl. "Dün antrenmanda bileğimi burktum, canım çok acıyor. Onun etkisi var biraz."

İrem başıyla onayladı. Ardından tostunu ısırarak ayranını içti. "Dört sene sonra ne olacak sence? Ne bileyim, seninle yine bu kadar yakın olacak mıyız ya da hangi okulları tutturacağız?"

Lâl omuz silkti. "Ben sadece çalışıyorum, hangi okul tutarsa artık."

"Sen neden bu okula geldin ki?"

Lâl dudaklarını yaladı ve ağzındaki ekmeği yuttu. "Annem de babam da burada alacağım eğitimin daha iyi olacağını savunuyorlar. Yani, ben Anadolu Lisesi'ne gitmek istiyordum ancak annemle babam buraya yazdırdılar beni. Bilmiyorum ne farkı var, hiçbir zaman da anlamayacağım zaten."

Yemeklerini bitirdikten sonra ikisi de ayaklandılar. Okula yürüyerek içeriye girdiklerinde, Lâl suratını buruşturdu. "Sen çık istersen sınıfa, ben lavaboya uğrayacağım."

İrem sınıfa çıktığında Lâl, lavaboya giderek içeri girdi. Temiz bir kızdı ve bazı takıntıları vardı. Yediği yemekten sonra elini yıkamak zorundaymış gibi hissediyordu kendisini.

Ellerini yıkadıktan sonra peçete yardımıyla kurutarak aynadan kendisine baktı. Sadece kantine gidip gelmişti ancak üstü çok fazla ıslanmıştı.

Lavabodan çıktığı anda birisine çarptığında gözlerini kırpıştırdı. Kendisinden uzun boylu bir erkek ona bakıyordu.

Oldukça da yakışıklıydı.

"Sen şişmansın," diyen çocuk, birkaç saniye bekledi. "Basenlerine bak, sen şişmansın."

İsmini bile bilmediği çocuk gittiğinde, Lâl öylece beklemeye devam etmişti.
Evet, birkaç kilo fazlası vardı. Fazla olan kiloları basenlerine gidiyordu ve bundan o da hoşnut değildi ancak ne yapmalıydı, daha dokuzuncu sınıfta sıkı bir diyete mi başlamalıydı?

Dolan gözlerini kırpıştırdı.

Bu gururuna dokunmuştu.

Bunun suratına vurulması gururuna çok dokunmuştu.

i loved you so differentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin