7 Nisan, 2014
Pazartesi sabahı İstiklal Marşı töreninden sonra yapılacak olan geziye katılanları bir köşeye almışlardı.
Yankı gitmiyordu.
Lâl gidiyor muydu?
"Ne düşünüyorsun lan sen yine?"
Yankı gözlerini Enes'e çevirerek kaşlarını çattı. "Lâl geziye gidecek mi?"
"Daha demin gördüm, üstünde okul forması vardı. Zannetmiyorum gideceğini."
Enes birkaç saniye bekledi. Ardından Yankı'nın omzuna birkaç kez vurdu. "Sen de bir kızın peşine düştün, hiç beklemezdim."
"Ben de beklemezdim."
Yankı, sonunda Lâl'i gördüğünde yanına gitmek için adımladı. Kızı ilk defa etekle görüyordu.
İki tane okul formaları vardı. Birisi beyaz tişört ve siyah pantolon, diğeri ise beyaz tişört ve siyah etek. Lâl normalde pantolonla gelirdi ancak bugün etek giymişti.
Yankı kızın yanına ilerleyerek onzuna dokundu. Lâl arkadaşlarıyla konuşmasını keserek ona döndüğünde, Yankı dudaklarını yaladı.
"Ayağın nasıl oldu?"
"İyi."
Yankı birkaç saniye konuşmayı nasıl uzatabileceğini düşündü. "Bir sonraki maçınız ne zaman olacak? Sakat bilekle maça çıkabilecek misin?"
"Bileğim çok kötü değil zaten, çıkarım maça."
"İyi."
Lâl'in kendisine boş boş baktığını görünce saçlarını karıştırdı. "Neyse, ben gideyim."
Lâl'in hâlâ boş boş baktığını görünce saçlarını çekiştirerek Enes'in yanına döndü.
"Ne oldu, bu suratın ne?"
"Anlamıyorum ki," diyen Yankı, yanaklarını şişirdi. "Çok zor. Çok çok zor bir kız, bilmiyorum neden bu kadar zor."
Enes gülmekle yetinmişti. Yankı'nın ilk defa bir kıza böyle yaklaştığını görüyordu ancak bu kez de kız yüz vermiyordu.
Yankı kafasını tekrar Lâl'in olduğu yere çevirdiğinde, Lâl'in 11. sınıflardan birisiyle gülerek konuşuyor olduğunu görerek kaşlarını çattı.
Bu kız sadece Yankı'ya mı tersti?
Ya da sadece konuştuğu çocuğa mı ters değildi?
Sinirle dudaklarını yaladı. O anda yanlarına gelen Ahmet'le kaşlarını kaldırmıştı.
"Ne oldu?"
"Yanınıza gelmem için bir şey mi olması gerekiyor?" diyen Ahmet, kendisine ters ters bakan Yankı'yla gözlerini devirdi. "Ukala." Ardından ise arkasını dönerek ilerlemeye başladı.
"Yanımıza gelen çocuğu ne diye tersliyorsun, anlamıyorum ki," diyen Enes, kafasını iki yana sallayarak cebinden telefonunu çıkarttı.
"Öyle bir konuşuyorsun ki, sanki hiçbir zaman birisini kovmadım da ilk defa yaptım."
"Sorun bu zaten," diyen Enes, sert bir nefes verdi. "Neyse. Ben bir gidip bakayım, kimler gidiyormuş geziye."
Yankı tekrar Lâl'in olduğu yere döndüğünde hiç kimseyi göremeyerek kaşlarını çattı. "Bekle, ben de geleyim," diyerek okulun sıkı kuralları yüzünden taktığı kravatını gevşetti.
"Ne oldu? Kızı göremedin de o yüzden mi geliyorsun?"
Yankı Enes'e boş boş baktığında Enes gür bir kahkaha atmıştı. "Geziye sadece 10. ve 11. sınıfları götürüyorlar, orada olacağını zannetmiyorum. Boşuna heveslenme de sen."
Geziye gidecek kişilerin yanına geldiklerinde, Hakan Yankı'yı görmüş ve yanına gelerek sırıtmıştı.
"Ne oldu? Geziye kimlerin gittiğini mi merak ettin?"
Yankı onuz silktiğinde, yanlarına gelen çocuk Hakan'ın omzuna dokunmuş ve kısaca Yankı'yla Enes'e bakmıştı. "Biz kantine geçiyoruz Lâl'le, gel sen de. Bekliyoruz."
Lâl?
Enes gözlerini Yankı'ya çevirdiğinde Yankı'nın bir anda tuhaflaşan surat ifadesini görerek kaşlarını çatmıştı.
"Lâl, 9. sınıflardaki Lâl değil mi?"
"Aynen," diyen Hakan, elini ensesine attı. "Neyse gençler, sonra görüşürüz."
Hakan da yanlarından gittiğinde etrafa boş boş bakan bir Yankı ve Yankı'nın vereceği tepkiyi izleyen bir Enes kalmıştı.
"Sikeyim," diyen Yankı, elleriyle suratını sıvazladı. "Sikeyim, nasıl olur da dikkatimi çeken tek kız, aynı zamanda en yanlış kişi olabilir?"
"Üzülme," diyen Enes, suratını buruşturdu. "Belki sevgilisi değildir? Kuzenidir belki."
"Siktir git, oğlum. Ne kuzeni," diyen Yankı, alayla gülerek kafasını iki yana salladı. "Ne kuzeni..."
•
Kuzey Vurgunu diye bir kitap yayımladım, girip bir baksanıza:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i loved you so different
Historia Cortaseni çok başka sevdim. I'm Fat adlı kitabın devamı niteliğindedir.