2.0

1.9K 198 55
                                    

Lâl'in Ağzından;

Birazdan girecek olduğum edebiyat sınavı gözümü o kadar korkutuyordu ki... Grammer kalıpları çok severdim ancak sınavda eser soruyorlardı ve ben ezberi kuvvetli olan bir insan değildim.

Üstelik edebiyattan da nefret ederdim.

Gergin bir nefes alarak tırnaklarımı masaya vurmayı bıraktım ve arkama yaslanarak saçlarımı geriye iteledim.

Sınavlar kelebek sisteminde oluyordu ve ben 12-C sınıfına düşmüştüm. İlk beş sıranın en arkasındaki sıradaydım ancak yanıma henüz kimse gelmemişti, yanıma oturacak kişi okula gelmemiş olabilirdi.

Ders hocası içeri girdikten birkaç saniye sonra birisi daha içeri girmişti.

Boran.

Gözleri beni bulduğunda sırıttı ve yanıma gelerek oturdu. "Burada oturduğuna emin misin?"

"Sınav kağıdında 12-C, 10 yazıyordu," diyerek omuz silkti. "Yani, eminim."

Hiç güvenesim gelmiyordu ancak burada olduğumu da bilemezdi. Bilse de böyle bir şey yapamazdı zaten.

"Hangi dersten sınava giriyorsun?"

"Edebiyat."

Güldü. Hoca kağıtları dağıtmaya başladığında ve onuncu sınıflar ellerini kaldırsınlar dediğinde elimi kaldırdım. "Şanslısın ki edebiyatım iyi."

"Benim de iyi."

"Suratındaki ifade hiçte öyle söylemiyor ama," diyerek kaşlarını kaldırdı. "Yardım istersen omzuma dokun, yeter."

Kağıdım önüme geldiğinde ilk önce test sorularını çözmeye başladım. Testleri bitirdikten sonra klasiklere geçerek yavaş yavaş cevapladım ancak bir soru o kadar kafamı karıştırmıştı ki, ne yapacağıma karar veremiyordum. Bir anda önümdeki kağıt çekilerek yerine başka bir kağıt koyulduğunda kaşlarımı çattım. Boran kağıdımı almış, kendi kağıdını ise bana vermişti ve cevabını bilmediğim soruyu uzun uzun yanıtlıyordu.

Birkaç dakika sonra hocanın bakmadığı bir anda kağıtlarımızı tekrar değiştirdi. Ardından kendi kağıdıyla uğraşıyormuş gibi yapmaya başladı.

Kağıdımda cevapladığı soruya bakarak omuz silktim. Cevap doğru gibi duruyordu ancak doğru değilse bile, ben hiçbir şey yazamayacaktım. Aynı şey sayılırdı. En azından şu an bir şeyler yazıyordu.

Zil çaldığında kağıtları masaya bıraktık ve sınıftan çıktık.

"Boran." Bana bakmaya başladığında gülümsedim. "Teşekkür ederim."

"Aman," diyerek a harfini uzattı. Ardından beni kendisine çekerek kokunun altına aldı. "Önemli değil. Çok kolay bir soruydu zaten. Ama bana süt ısmarlarsan hayır demem."

Güldüğümde o da güldü. "Ee, süt ısmarlayacak mısın?"

"Ismarlayacağım," dediğimde merdivenlere yöneldi. O merdivenlere yönelince kolunun altındaki ben de ona uyum sağlamıştım.

Sınav haftası sınavları dördüncü ders yapıyorlardı. Dolayısıyla şimdi öğle arasındaydık ve bu yüzden sınavdan çıkan kantine gelmişti ve kantin doluydu.

Boran beni bırakarak eliyle kışkışladı. "Hadi, sen bana çikolatalı süt al. Ben de gidip bir masaya oturayım."

Ben ona şokla bakmaya başladığımda yanımdan ayrılmış ve dediği gibi boş bir masaya oturmuş, bana bakmaya başlamıştı.

Umursamamaya çalışarak sıraya girdim ve iki tane çikolatalı süt aldım. Karnım aç değildi zaten.

Boran'ın oturduğu masaya geri geldiğimde elimdeki çikolatalı sütlere bakarak sırıttı.

"Bir de iki tane mi aldın? Ah, canım Lâl..."

"Şey," dedim, sütlerden birisini ona uzatarak masaya otururken. "Birisini kendime almıştım."

Uzattığım sütü alarak bana hayal kırıklığıyla bakmaya başladı. "Nasıl ya? İkisi de bana değil miydi?"

"Hayır."

Pipeti çıkartarak sütü içmeye başladığımda o da elindeki sütü içmeye başlayarak, sütle aşk yaşıyordu, gülümsedi.

"Sütle aşk yaşıyorsun."

Bana bakarak sırıttı. "Aslında aşk yaşamak istediğim kişi sensin de, durumlar şimdilik buna pek el vermiyor."

Güldüm.

Blackpink comeback yaptı iyi değilim değilim iyi değilim hiç değilim öldüm

i loved you so differentHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin