17

1.4K 73 60
                                    

"Give your all to me.
I'll give my all to you.
You're my end and my beginning,
Even when I lose I'm winning.
'Cause I give you all of me,
And you give me all, all of you,
Give me all of you."

17

john legend - all of me

Hayat, bazen yeni şanslar getirir önünüze. Sonucunu düşünmeden atlamak istersiniz bazen, sonra o şansın belki de en sevdiğiniz şeyi elinizden alacağını düşünürsünüz ve bir seçim yapmak istersiniz.

Ben seçimimi yapmıştım.

Telefon görüşmesinden sonra Namjoon biraz üstelemişti ama bir şekilde geçiştirmiştim, şimdi de Tokyo sokaklarında yürüyorduk. Eli içindeki elim o kadar oraya aitmiş gibi hissettiriyordu ki, başka bir şey düşünemiyordum.

Tek bir şey dışında.

Biz şimdi... Neydik?

Konuşulmamış şeyler vardı ama kimin umrundaydı ki? İkimiz de olmamız gerektiği gibi davranıyorduk. Bir şeylere isim koymasak da olurdu.

Başımı kaldırıp yanımda yürüyen Namjoon'a baktığımda onun da bana baktığını fark etmiştim. Gözlerinin kenarları her gülümsediğinde olduğu gibi çizgilenmişti ve o lanet maske onun güzelim gamzelerini gizlediği için içimden küfürler ettim.

Yolun ortasında durmuş yanımızdan geçenleri umursamayarak öylece bakışırken, aniden cebinden telefonunu çıkarıp beni kolunun altında çekti ve selfie moduna alıp yüzünü saçlarımın arasına gömdü.

Şaşkınlıkla telefona bakarken birkaç fotoğraf çekişine şahit olmuştum. Gözlerim kocaman açılmıştı ama yüzümüzde maskeler olsa bile, güzel görünüyorduk.

Birbirimize ait gibi görünüyorduk.

Yüzünü saçlarımın arasından çekti ve telefonda bir şeylere tıkladıktan sonra cebine attı. Ardından bana bakıp, "Gidelim." diyerek göz kırptı.

Birkaç adım atmıştık ki ikimizin de telefonu çalmaya başladı. Kaşlarımı çatarak elimi çantama atmıştım ki Namjoon durdurdu.

"Açma."

Kaşlarımdan birisi kuşkuyla havalanırken, "Neden?" diye sordum.

"Şirketten arıyorlar, az önce yayınlanan fotoğrafımız hakkında soru soracaklar."

Gözlerim kocaman açıldığında, kalbim birden binlerce kilometre koşmuşum gibi atmaya başladı. Korku ve panik tüm vücudumu ele geçirirken, nefes alamadığımı fark etmiştim.

"Sen mi..."

Umursamazca omuz silkti. "Eğer emri vaki yapmasaydım bizi vazgeçirmeye çalışacaklardı."

Derin bir nefes alıp ellerimi belime koydum ve havaya bakarak aldığım nefesi üfledim. O sırada etrafımdan bir fotoğraf makinesi sesi duydum ve başımı sesin geldiği yere çevirdim. Hatırı sayılır bir kalabalık birkaç adım ilerimizde fotoğrafımızı çekiyordu. Daha fotoğrafı paylaşalı 5 dakika olmamıştı bu nasıl bir hızdı?

Fotoğraf çekenleri umursamadan Namjoon'un elini tuttuğum gibi çekiştirmeye başladım. Namjoon şaşırdıysa da bir şey demedi ve beni takip etmeye devam etti. Arkamızdan büyüyen kalabalığın çıkardığı sesi duyabiliyordum. Kızlar bağırarak bize doğru yürümeye başladığında, sinirle homurdandım ve koşmaya başladım.

Ne kadar öyle koştuk bilmiyordum, dalağım patlayacak kadar şiştiğinde Namjoon beni çekiştirerek durdurdu ve yoldan bir taksi çevirip hızla ittirerek içine oturttu.

Reflection | Kim NamjoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin