ekstralar ; hazan'ın günlüğü (1)

584 45 31
                                    

17 Şubat 2018
Cumartesi

Son günlerde saç diplerime kadar hissettiğim tek bir şey varsa o da öfke olmalı. Yağız Egemen'e karşı içimde patlayan, damarlarımda kaynayan bu öfke defterimin çok eskilerde kalmış yapraklarına defalarca yazdığım zamanlarda olduğu gibi değil. Bu sefer çok başka. Çünkü saf bir öfke değil bu, içinde kırgınlık barındırıyor. Ve biraz da... kıskançlık sanırım.

Kabullenmeyi ne kadar reddedersem edeyim, Yağız'ın sevgilisini gördüğüm... hayır, Yağız'ın birine aşık olduğunu öğrendiğim andan beri tarifsiz bir kıskançlık kalbimi ele geçirmiş durumda. Nedenine gelince... bu soruyu kendime sormuyorum. Sorduğumda cevaplarım istediğim şekilde olmuyor. Sonuna kadar gidersem öyle bir yere varıyor ki aldığım cevaplar, kocaman bir saçmalık diyebilirim ben buna ancak.

Muhtemelen Yağız'la paylaştığımız şeylerden sonra ona duyduğum bağdan kaynaklı. Aynı Amerika'ya gideceği zaman, onun evinde vedalaştığımız gece farkına vardığım ve sonra üzerini örttüğüm karmaşık duygular gibi. Yağız'ı kaybetmek, Yağız'ın hayatından çıkmak, Yağız'dan uzak olmak düşüncelerinin beni dağıtması gibi.

Çünkü ona alıştım. Benimle ilgilenmesine, bana destek olmasına, onunla istediğim zaman uzun uzun konuşmaya, birlikte zaman geçirmeye... her şeyine alıştım. Sevgilisi olması bunların sona ereceği anlamına gelmiyor fakat eskisi gibi olmayacağını bilmek beni huzursuz ediyor. İşte kıskançlığımın sebebini buna bağlıyorum; Yağız iyi bir insan. Tanıdığım en güzel kalpli adam. Kaybetmek istemeyeceğim kadar iyi bir arkadaş.

Aynı zamanda kırgınım. Çünkü bana hiç aşık olmadığını söylemesine karşın bugün sevgilisinden "eski ama eskimeyen bir hikaye"yi dinlemek beni üzmedi desem yalan olur. O zaman bana anlatmak istememişse de daha sonraları onu hep dinleyeceğimi ve her konuda yardımcı olacağımı ona hissettirememiş olmak biraz kırdı. Kendini yapayalnız hissedip bir mezarlığa içini dökmesi ona karşı sonsuz bir merhametle doldurdu beni. Ama Yağız işte... her şeyi içinde yaşaması, sessizliği, yalnızlığa bu denli alışmış olmasına şaşırmıyorum artık.

Ve bu iki duygudan sıyrıldığında geriye kalan ve beni kırıp parçalamaya iten öfkem... Yağız'ın birine aşık olduğunu öğrendiğimde ufak ufak alevlenen, Yağız'ın onunla olduğunu düşündüğüm her an harlanan ve en son bu sabah beni bile şaşırtacak raddeye ulaşıp içimde yanan gerçek bir ateşmiş gibi beni acıtan öfkem. Yağız'ın mezarlığa fısıldanan naif ve acı veren aşkının sabah karşıma yarı çıplak fön makinesi ararken çıkması beni kızdırdı. Yağız'ın üzerindeki elleri, yan yana oturduklarında birbirlerine dolanan parmakları, yanağına kondurduğu öpücük ve dün gece...

Tamam bunlar beni kızdırıyor. Çok kızdırıyor. Ve bunu açıklayamıyorum. Bu duruma bir açıklık getirmeye çalışmak bile mantıksız. Öfkeli, kıskanç ya da kırgın... böyle hissetmemeliyim. Bu çok yanlış. Yağız adına mutlu olmam gerekirken düşündüğüm şeyler çok yanlış.

Benim bir ilişkim var. Onun bir ilişkisi var. Doğru olan bu. Doğru olan bu...

-

Birazcık Hazan'ın günlüğüne göz atalım dedim. Pat diye Farah'tan başladım ama tarih sıralamasını göz ardı ederek yazacağım bu sefer. Eskilere de gidebiliriz, hiç görmediğimiz geleceğe de... ve sonra başkalarına yazılan birkaç mektubumuz daha var! Ardından bu hikayeyi de noktalayacağız.

Beğenmeniz dileğiyle*

yazılmayan mektuplar (Yağhaz/Yağız Egemen)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin