#Birkaç saat kaybettim, hafızamın içinde#
—
''Ne demek hafızasını kaybetmiş?''''Kızınız olanları hatırlamıyor. Marcus'u hiç hatırlamıyor. İki seçenek var. Ya korktuğu için yalana başvuruyor ya da beyin, geçirdiği travmayı atlatmaya çalışıyor. Bu her zaman hafıza kaybına neden olur.'' soğukkanlılıkla konuşan psikiyatrist devam etti. ''Kızınıza test yapmalıyız ki teşhisi koyabilelim ve son bir şey'' dedi ilerlerken elinde duran kağıtları gösterdi. ''Ona bazı resimler gösterdim ve hissettiklerini ve gördüklerini aşağıda boşluğa yazmasını istedim. Koca bir saat bekledik o resimlere bakarken. Sonra boş bir kağıt istedi koca harflerle KIRIK PİYANO yazdı. Bu ne anlama geliyor bir fikriniz var mı?''
Annesi şaşkınlıktan konuşamamıştı. Kendini toparlarken eşine yaslandı.
''Kız kardeşim şizofreni hastasıydı ve-'' yutkundu zar zor devam edebildi ''O teşhisi konulmadan önce çok iyi biriydi.'' Ağlamaya başlamıştı. ''Çok güzel sesi vardı. Alya 5 yaşındayken ona piyano öğretiyordu ve teşhisi konulduğunda evin her günü olaylı geçiyordu. Alya evin içindeki tantanadan çok etkilenmişti ama ben ailemle beraber yaşıyordum. Alya'yı tüm bunlardan nasıl uzak tutabilirdim. Eşim burada Norveç'te çalışıyordu. O gün kardeşim birini yaralamıştı eve polis geldi. İfadesinden sonra gece yarısı kalkıp piyano çalmıştı. Alya piyanonun sesine uyanmıştı. Bende Alya'yı yanımda bulamayınca uyanmıştım. Ben gittiğim sırada babam kardeşimi piyanoya itmişti ve piyanonun kapağı kafasının üzerine düştü. Alya o ana şahit olduğunda 5 yaşındaydı.''
—
20 KASIM 2014 - ULLEVAAL HASTANESİ / OSLO - NORVEÇAndreas gitmeden önce herşeyi yanlış anladığını kabul edip kendini odadan dışarı atmıştı. Atmıştı diyorum çünkü odadaki hava onu boğuyor gibi davranışlar sergiliyordu.
"Arkadaşın fazla arkadaş canlısı ha?"
''Böyle biri değildir aslında. Marcus sana sormak istediğim birçok şey var aslında. Beynim soru işaretleriyle dolu bir anda kayboluyorsun ve sorularımla baş başa kalıyorum.''
''Bu da beni gizemli yapıyor ha? Bu yüzden belki de bana ilgi duyuyorsundur.'' deyip hafifçe gülümsedi.
''Seni gizemli bulmuyorum. Kendimden şüphe ediyorum.'' ellerimle yüzümü kapayıp derin bir nefes aldım. Ortamı sessizlik kaplamıştı. Ses bombası atılmış ve kulakları sağır etmişti. Ne olduğunu görebilmek için ellerimi geri açtım. Marcus yatağın ucunda oturuyor ve dümdüz bana bakıyordu.
''Neden öyle bakıyorsun?'' deli gibi gülümsüyordu. Gülümsemesi gerçek bir deli gibiydi. Göz bebekleri kocaman ve yemyeşildi. Güzelliği lanetlenmiş gibi biçimli kaşları, bakışları her şeyi lanetlenmiş gibiydi. Güzeldi ama deliceydi.
''Beni kendinin yarattığı bir unsur olduğumdan mı şüpheleniyorsun?'' dedi. Ağzım açık kalmıştı, hala gülümsüyordu.İyice yaklaşırken parmağını uzatıp yüzüme dokundu. Şaşkınlıktan hareket edemiyordum. Dokunuşu gerçekçi gibiydi. Yanağıma dokunuşu sanki gerçekti ama bir o kadar da hiç var olmamış gibiydi.
''Gerçek misin?'' dedim gözlerimi kapayıp. Lütfen gerçek ol.
''Bu sana bağlı.''
Bu bana bağlı.
--
22 EYLÜL 2006- ULLEVAAL HASTANESİ / OSLO - NORVEÇ
''Üzgünüm.'' dedi psikiyatri uzmanı. ''Bu bir terapi ile hallolacak bir sorun değil.''
Acılı anne ve babanın bakışlarına aldırış etmeden devam etti. ''Kliniğe yatırılmalı.''
''Saçmalamayın.'' dedi babası ''O daha çok küçük.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanal Gerçeklik
Novela JuvenilHis, insan vücudunun fizyolojik gereksinimidir. Aksini iddia eden insan değildir. Hissizlik ise ölüme sürüklenme sürecidir. Aynı açlık gibi. Hayatınızdan birkaç his kaybederseniz o zaman eksiltili yanınız kendini size hissetirecektir. -- Norveç'te k...