3.BÖLÜM~ALEV ÇİÇEĞi

187 62 16
                                    

          Kaan Boşnak & Yorgunum Ve ağrılarım Var

Hırpalanmış et parçasından ibaret olan bedenim boşluğa düşmüş gibiydi. Arkamda bıraktıklarım ve geleceğim hakkında en ufak fikre sahip olmamak bana boğucu geliyordu.

Benim gittiğimi anlayınca annemin vereceği tepki beni ürkütüyordu. Çünkü o öfkesini babamdan çıkarırdı. Eve gider gitmez babama yüklenirdi. Bunun olacağını bile bile gidiyordum. Babamın en ufak acı çekmesi benim nefesimi kesiyordu. Benim tatmin odasını girdiğimi duyarsa babam daha çok kahrolurdu. Bunu ne kendim ne de babam için göze alamazdım. Bedenim yeterince değersizleştirilmişti. Daha fazlasına maruz kalmak istemiyordum.

Siyah oldukça kaliteli ceketini daha çok kavrayarak onun adımlarına ayak uydurdum. Başım öne eğilmiş çıplak ve kirlenmiş olan ayaklarıma bakıyordum. Adımlarım tereddütlüydü diğer yandan da kurtuluşa koşuyor gibiydi.

"Bade iyi misin?" Başımı yerden kaldırmadan önlüğün kolunu kavradım. Derin bir nefes alarak alt dudağımı dişledim. Murat beyle konuşmak beni fazlasıyla geriyor ve utandırıyordu.

"İyiyim teşekkür ederim." Kirpiklerimi hızla kırpıştırdım. Murat bey bir anda önümde çöküp ellerini birleştirdi. Şaşkın bir şekilde baka kaldım. "Sen başını yere eğersen bende yere oturum."

"Lütfen kalkın ayağa."

Bir anda ayağa kalkarak iki elini birbirine vurdu. "Tamam, ama buna bir çözüm üretememiz gerek." Bu sefer o beni önlüğümden tutarak hızlı adımlarla ilerledi. İşaret ve başparmağı ile tam sağ omuzumun üstünden tutmuştu beni.

Arnavut kaldırımında çok az bir süre yürüdükten sonra tam karşımızdaki arabanın yanında durduk. Murat bey ön kapıyı açarak eliyle koltuğu gösterdi. Üzerimdeki aşçı önlüğü kirliydi bu yüzden koltuğu kirletmekten korkmuştum.

"Üzerim çok kirli," dedim ellerimi önümde birleştirerek.

"Hiç sorun değil, bin lütfen." Daha fazla uzatmayarak bindim arabaya.

"Sizi de işinizden alıkoydum."

"Sen işimden daha önemliydin." Başını silkeleyerek elini direksiyondan kaldırdı. "Yani biliyorsun..." Sakallarını okşayarak tekrar direksiyonu kavradı. "Uzun zamandır seni Poir Toi'den kurtarmak istiyordum." Dikkatle önüne bakarken kısık bir müzik açtı.

Yüzüme dökülen bir kaç saç telini kulağımın arkasına alarak "Teşekkür ederim," dedim.

"Bade teşekkür etmeyi yasaklıyorum artık," Bana usulca döndü. "Yaptığım en ufak şeyde teşekkür ediyorsun," Hafiften gülümseyerek tekrar önüne döndü. "Sanki sana küçük fedakârlıklar yapılmamış gibi davranıyorsun. Hep mahcup oluyorsun lütfen biraz rahatla." İlk defa başımı kaldırarak ona baktım. Çünkü o an bir şey fark ettim.

Haklıydı. Ben sık sık fedakârlık gören bir insan değildim. En son dün gece tanımadığım bir yabancı yardım etmişti o kadar.

Yaklaşık kırk beş dakikanın sonunda büyük bir alış veriş merkezinin önünde durduk. Murat bey emniyet kemerini çıkarmadan önce gülümseyerek bana baktı. "Üşüyüp hasta olmanı ikimizde istemeyiz değil mi?" Hafif bana doğru eğilirken başımı kaldırmadan işaret parmağımı sıktım. "Ben iyiyim böyle." Söylediğimi duymazdan gelerek devam etti.

"İnmek ister misin," Kısa bir süre sessiz kalarak devam etti. "Yoksa ben bir kaç parça alıp geleyim mi?"

"Bana soracak olursan; daha fazla üşümemek için arabada kal." Bir hayli bana doğru yöneldi.

Dudağımın içini ısırarak yüzümü uzun bir süre sonra ona doğru çevirdim. Bunu her yaptığımda gülüyordu. Bende hafif gülümseyerek "Olur," diyebildim.

HERKESTE ONU ARAMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin