Bugün Jungkook'u göreceğim için erken uyanmış, tahta çerçeveli boy aynamın önünde saçlarıma şekil vermeye başlamıştım.
Ayna karşısında geçirdiğim yarım saat boyunca düz saçlarıma sonunda istediğim şekli ve hafif kabarıklığı verince memnun bir şekilde gülümsemiş, Hoseok'un bana getirdiği altın renkli toğumları da tohum keseme koymuştum.
Bu tohumlar çok nadir tohumlardı. Sadece kuzey ormanının derinliklerinde yetişiyordu. Hoseok'a bu tohumları bana getirmesi için uzunca bir süre yalvarmam gerekmişti ama değdiğini biliyordum. Ormanda çok güzel duracaklarını ve eşsiz kokularının ormana çok yakışacağını düşünüyordum.
"Ah lanet!"
Duyduğum kırılma sesi ve tanıdık olan bağırışla elimdeki tohum kesesini yere düşmekten son anda kurtarmıştım.
Hızla kapıya yönelip açtığımda Jungkook'un, Jimin'in bana yaptığı deniz kabuklarıyla süslü olan rüzgar gülümü kırdığını görmüştüm. Kafasını ovarken bir yandan da söyleniyordu.
"Hayır hayır olamaz!"
Bağırdığımda Jungkook'un bakışları beni bulmuştu.
"Ben, üzgünüm göremedim"
Dediğinde onu umursamayıp
kırılan deniz kabuklarını toplamaya başladığımda Jungkook da bana katılmıştı."Taehyung, üzgünüm ben-"
"Önemli değil. İyisin değil mi?"
Derin bir nefes verirken üzgün bakışları beni bulmuş ve kafasını usulca sallamıştı.
Bir şeyler söylemek ister gibi ağzını açmıştı ama arkasında, ormana gitmem için bağırmaya başlayan çirkin yaratıklar yüzünden açık kalan ağzını kapatmak zorunda kalmıştı.
"Yine geç kaldın çirkin şey"
"Hala oyalanıyorsun, git artık"
"Bir gün seni öldüreceğim tembel yaratık!"
Söylenmelerine göz devirirken elimdeki deniz kabuklarıyla evime girmiştim. Her gün aynı şey oluyordu ve artık bıkmıştım. Yakarışlarım ormanı gezmeyi sevmediğimden değildi. Orman benim bir parçamdı. Hayvanlarla, bitkilerle ilgilenmeye bayılıyordum ama şu gereksiz perilerin söylenmeleri beni deli ediyordu.
"Hay senin!"
Deniz kabuklarını masaya bırakırken yine bir kırılma ve bağırma sesi gelince Jungkook'un yanımda olduğu kafama dank etmişti. Telaşla arkamı döndüğümde Yerde paramparça olmuş avizemi görmüştüm.
"Yüce Feronia! Jungkook ne yapıyorsun?"
Evim Jungkook'a oranla küçük olduğundan kafasını eğmiş, yukarıdan bana bakmaya başlamıştı.
"Evin neden bu kadar küçük?"
"Ben küçük olduğum için aptal!"
Kırılmış avizemi dar alanda eğilip toplamaya başlamıştı."Evet küçüksün" deyip gülümsediğinde sinirle suratına bakmıştım.
"Dalga geçme" deyip cam parçalarını toplamasında ona yardım ettiğim sırada elime hafifçe vurmuş "ben toplarım elini kesersin" demişti.
Aptal aptal gülümseyerek yatağıma oturup Jungkook'u izlemiştim. Bir süre sonra fark etmiş olacak ki gülmeye başlamıştı.
"Biliyorum çok yakışıklıyım" dalgaya alıp söylediği şeye ciddi bir şekilde "Evet öylesin" dediğimde şaşkın ifadesiyle bir süre suratıma bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Curse •taekook•
FanfictionPeriler ilk görüşte aşık olur ve olduklarında bunu hissederler. Eğer aşık olduğu kişi, aynı aşkla kendisine karşılık vermezse, o peri kısa bir süre içerisinde ölür. Bu perilerin lanetidir. Zamanında güzelliklerinin, güçlerinin ve ölümsüzlüklerinin...